Kitaplar masamı doldurdu. Yerlere taştı. Dost yazar okurlarım yeni çıkmış kitaplarını gönderiyorlar. Odam doldu taştı. Eskiden çoğunu okurdum, hiç değilse bir bölümünü... Yaş vardı sonlara. Göz zorda, kafa karışık. Ülkenin günden güne bambaşka bir ülkeye dönüşmesi yaşlı bir insanı fena etkiliyor! Hele insan o güzel günlerini yaşamışsa...
1950’lerde her hafta ‘Kitap Dünyası’nı yazardım Vatan gazetesinde. Sonra yazıları bir kitapta topladım. Kitap vazgeçilmez bir değerdir. Bilene, anlayana, tadını duyana. Bu sütunda da sık sık kitaplardan söz ettim. Kısaca tanıtmak için...
Şimdilerde onu da yapamıyorum! Haftada üç gün yazmak bir yana öykücülük de yanıbaşımda duruyor; yeni şeyler bekliyor, ben de bir şeyler yazdıkça, çekmeceye atıyorum, hiç değilse benden sonraya kalsın...
Bana şiir, öykü, roman, deneme vb. kitaplarını gönderen dostlara teşekkür ederim, ama bütün kitaplarımı eskiden olduğu gibi üniversitelere, kitaplıklara veriyorum. Çoğunu, okuyamadan...
***
Yine de birkaç kitap okumaya çalıştım. Hiç değilse sözünü etmek istedim. Alışkanlık bu, insan kaç yaşına gelirse gelsin kopamıyor.
Önce Enver Aysever’in “Yazgıcılar” romanı... Hem usta gazeteci, ayrıca roman yazarı... Daha başka kitaplarını severek okumuştum. Ama bu “Yazgıcılar” daha başka! Bütün güçlüklerimi yenmeye çalışarak Aysever’in yeni kitabını okumak istiyorum. Önce anlatmasını biliyor, bence önemli olan, o konuyu anlatmasını bilmek... Güzel bir Türkçeyle?..
***
Selahattin Tuncer’in “Sevdiğim On İki Şair” derlemesini de sevdim. Şiir oldu mu okumadan duramam! Hele çok sevdiğim, çoğuyla yakın arkadaş olduğum şairlerle ilgili olursa! Baktım bu on iki şair arasında Fazıl Hüsnü yok. Niye yok? Neyse ki Melih Cevdet de son bölüme alınmış. Yine de yararlı bir derleme. Şiir tadı duyuran, yaşatan...
Bir de “Neden Köy Enstitüleri”nden söz etmeliyim. Cihandar Arıkan unutulmaz tarih sayfalarını tek tek açmış önümüze! Başlayan ama yarıda kesilen bu bilinçlenme süresi, bugüne kadar gelebilseydi, Türkiye çok daha üstün bir düzeyde olacaktı. Ama bunu bile bile önlediler. Bu kitap da bunu anlatıyor...
***
Nurer Uğurlu’nun “Türk Mitolojisi” adlı çalışması da kitaplıklarımızda yer alacak bir değer. Orda Türklükle ilgili her şey açık açık sergilenmiş... Özellikle Ergenekon destanının derinliğince anlatılması ayrı bir başarı. Okusunlar da Ergenekon’un ne olup ne olmadığını anlasınlar, Ergenekon’u esirler kampına benzetenler...
İşte masamdaki birkaç kitap... Belki bir gün başkaları da...
Yorum Gönder