Hayır Oyları AKP’nin 12 Eylülü’ne - Şükran Soner

Başbakan Erdoğan seçmeninin biyat kültürüne güvenli, AKP’nin 12 Eylül’ün referandumunda hayır oyu verenleri, 12 Eylül askeri darbesine karşı duruşlarında çelişki varmış gibi yüzsüzlükle suçlamaya kalkışıyor. Ayıplı, çelişkili konumu yaratan sorumlu taraf, iktidar olduğunu yok sayarak... AKP iktidarı, yargının iktidar eliyle kuşatılmasına, bağımsız yargı, hukuk devleti düzeninin ortadan kalkmasına, demokrasinin en olmazsa olmaz ilkesinin ayaklar altına alınmasına yol açan anayasal değişikliğini, iktidar gücünü kullanarak Meclis’ten geçirip referandum konusu yaptığı içindir ki... İktidarın bu icraatına karşı hayır oyu verenler güçlerinin yettiğince dertlerini anlatmaya çalıştı...
AKP’nin yargılanması kararlarında karşıoy kullanmış Anayasa Mahkemesi Başkanı’na bile “Dün yargının siyaseti kuşatma gayretine karşı çıktığımız gibi, bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz...” sözünü detirten kaçınılmaz sonuca ilişkin hayırcıların gerekçelerine, “demokrasilerde insan hakları, hukuk devleti, bağımsız yargı düzenine aykırı anayasal, yasal düzenlemeler referandum konusu yapılamaz” uyarışları, haykırışlarına kulaklar tıkandı. Dahası Türkiye’deki uygulama sonuçlarını dışardan algılayamayacak AB ülkelerini siyaseten kandırma, Türkiye’de “yetmez ama evetçillerin” kendilerini aklama, aldatmalarına yaramak, kafa karıştırmak üzere, siyaseten çok parlak bir şov atraksiyonu gündeme sokuldu.
AKP’nin 12 Eylülü’nün önünü açmak üzere, askeri derbenin 12 Eylülü ile hesaplaşmanın önünü açmış gibi gösteren ekler de aynı referandum kapsamı içine alındı. AKP’nin 12 Eylülü, bal gibi de sivil darbe hukukunun önünü açan referandum düzenlemesine karşı çıkanlar, askeri darbenin 12 Eylülü ile hesaplaşmak istememekle suçlandılar... Tabii ki hayırcıların AKP’nin 12 Eylül askeri darbesi ile hesaplaşmak gibi bir niyeti olmadığı itirazlarına kulaklar tıkandı... Şimdi de 12 Eylül askeri darbesinin öncesi, sonrası, gerçek amacı, işlevi, çok ağır insanlık suçlarının işlenmiş olmasındaki gerçek ittifakları, ideolojik ayağı... dahası bugünkü iktidarlarını borçlu oldukları cephe işlevi... yok sayılarak, şov yönü ağır basan, siyaseten kulanabilecekleri bir yargılama ile karşımıza çıkıyorlar... AKP’nin bir sivil, demokratik iktidar için çok ağır sorumluluğunun söz konusu olduğu, özel yargı, sivil darbe hukukunda işlenen insan haklarını gölgeleyecek bir tablo bu... AKP’nin birbirinden daha yaşamsal iç ve dış siyasetteki sıkışıklıklarında kamuoyu 12 Eylül ile hesaplaşma şovu ile bir kez daha uyutulacak... Akla kara tersyüz edilecek...
***
Malum yandaşı, cemaati, teslim alınmışı büyük medya desteği, iktidarda büyümüş olmanın baskı gücü, “yetmez ama evetçilerin”de desteğinde, karşı çıkanların ne demek istediklerini seçmen ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi. Sonrasında özel yargı, teslim alınmış YHK sayesinde hallaç pamuğu gibi güvenceleri kırılan yargıçlar eliyle, ortaya çıkan özel yargı uygulamalarında yaşanan yeni boyutlarda kimileri daha bir cesur, “yargı bağımsızlığı katledildi” diyebilseler, kimileri içlerinden verdikleri evet oylarından pişmanlık duysalar da olan oldu...
Sivil iktidar sürecinde, 12 Eylül askeri darbe koşullarını aratmayan insan hakları, hukuk ihlallerinin ardı arkası kesilecek gibi değil... 12 Mart 12 Eylül süreçlerinde, askeri darbecilerin karşısında, bedel ödeyenler cephesinde, insanların işkencelerden geçirildiği, on binlerle pisipisine tutuklu kaldıkları, işlerinden edildikleri, çok boyutlu çok ağır insan hakları ihlallerine hedef oldukları icraatlara haberci gazeteci olarak çok yakından tanıklık ettim... Çok acımasız fiili işkencelerin yapılabilmiş olmasını, özellikle sol, demokratik örgütlülüğü hedef almış kırımı unutmak, bu ülkenin 12 Eylül ile hesaplaşmasını ciddiye almamak söz konusu bile olamaz...
Gelin görün ki iktidarın, yandaş cephenin tek derdi, bu davayı TSK ile hesaplaşma, en çok da kendi iktidarlarında, iradelerinde gündeme gelen, sivil darbe hukukunun acımasız sonuçlarını, kamuoyu gündemini değiştirerek, gölgelemek... 12 Eylül 1980 süreci, eşyanın tabiatına uygun çok vahşiydi... Baskı, sindirme yöntemleri gözle görünen birbirinden acımasız örneklerinde pervasız, sınır tanımıyordu... Bugünün insan hakları, hukuk devleti ihlallerinde, vitrinde sivil, hem de ileri demokratik iktidar söz konusu olduğundan, baskı, toplumu sindirme, cepheleştirme, teslim alma yöntemleri, çok ustalıklı, bir o kadar da medyatik, yanıltıcı... Kaba işkencelerin izleri, belgeleri yok. Askeri darbecilerin akıl etmedikleri, bizim kültürümüzde belki de ondan ağır sonuçları olan tecrit geçerli. Yaşananların medyatik yok sayılmaları, medyatik infazlar, savunmaların yapılamaması... sivil darbe hukuku yöntemleri...
Yaşanan 12 Eylül ile hesaplaşmadan, 32 yıl öncesinin 12 Eylülü ile hesaplaşma inandırıcı olmaktan uzak, çok ucuz bir siyasi oyun, şov değil mi?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget