Otuz iki yıl önceki darbenin hayatta kalan iki lideri ile hesaplaşmak için Ankara ağır ceza mahkemesinde önceki gün başlayan dava devam ediyor.
Sağcı ya da solcu 12 Eylül’ün mağdurları oldukları için davaya müdahil olmak isteyenler, Evren ile Şahinkaya’nın tutuklanarak kafes içinde duruşmaya getirilmesini önerenler; ilk günden olayı magazin basını için de renkli malzeme haline getirecek adımlar attı.
Mısırlıların, eski devlet başkanları Mübarek için uyguladığı çağdışı bir yöntemi bizde de taklit etmek isteyen fantezi meraklıları, Türkiye’nin her açıdan bir hukuk devleti olması gerektiğini unutturmak mı istiyor?
Ortamı her gün daha da gererek “bizim çocuklar” için geri sayımı hızlandırmanın koşullarını hazırlayanların ön safında yer alan o dönemin “ülkücü gençlik liderleri” de davanın müdahilleri olmak istiyorlar.
12 Eylül ’80 öncesinde kendisini Doğu’nun fatihi olarak tanıtmaktan mutluluk duyan Yılma Durak ve Ökkeş Şendiller gibi isimlerin müdahillik talebi mahkeme heyetince kabul edilirse acaba duruşmada neler söyleyeceklerdir?
Bakarsınız örneğin Erzurum Atatürk Üniversitesi’ndeki anarşik olayların perde arkasını ve Doğu Anadolu’da nereleri, hangi yöntemlerle fethettiğini ya da Kahramanmaraş olaylarının gerçek nedenini, bu açıklamalar sayesinde öğreniriz!
Yine onların verecekleri ifadeler ile merhum Türkeş’in konuşmaları sırasında sağ elinde bir orak varmış da, bir şeylerin biçilmesini ister gibi ülkücü gençlere işaret verişinin şifreli anlamı da gün ışığına çıkar.
Evren ve Şahinkaya, darbe için düğmeye basmalarının yanı sıra, günümüzde kanıtları bilinen “gerekli ortamı oluşturma senaryosu”nun da mimarları olarak hesap vermelidir. Ancak herkesten önce onlar da böyle bir hesap sormanın sonunda geri kalan ömürlerini cezaevlerinde tamamlamayacaklarından öylesine emin olmalılar ki, 7. Cumhurbaşkanı 12 Eylül’de Başbakanlık koltuğundan “ıskat ettiği” Sayın Süleyman Demirel’in davaya niçin müdahil olmadığını anlamakta güçlük çektiğini alaylı bir şekilde sormuştur?
Oysa darbecilerin Başbakanlık koltuğundan ve Isparta milletvekilliğinden düşürmekle yetinmeyerek, lideri olduğu Adalet Partisi’ni kapattığı, Hamzakoy ve Zincirbozan’da bir ay zorunlu misafir ettiği Süleyman Bey, daha sonra Doğru Yol Partisi’nin genel başkanı olarak TBMM’ye girmekle kalmadı. Tekrar ve söke söke başbakan ve cumhurbaşkanı da seçildi.
Keza aziz Ecevit de Hamzakoy’dan sonra bugün müzeye dönüştürülen Ankara Cezaevi’nde hem tutuklu hem de hükümlü olarak yattı. Ecevit’in mahkûmiyet nedeni 12 Eylül darbecilerine, o tarihte eski siyasetçilerin çoğu tarafından eleştirilen bir eyleme, darbelere meydan okumaya dayanıyordu
Ama o da söke söke politikaya devam etti ve başbakanlık yaptı ve darbecilerden rövanşını almış oldu.
Ne zamandır gerçekten merak ediyorum:
On yıldır tek başına iktidarda bulunan AKP hükümeti, devlet havaalanlarında VIP muamelesi görmesi gerekenlerin sıralandığı protokol listesinde cumhurbaşkanları ve TBMM Başkanı’ndan hemen arka sırada yer alan 12 Eylül’den kalma Cumhurbaşkanlığı Konseyi adındaki oluşumun adını niçin hâlâ kaldırmamaktadır? Evren, havaalanlarında eski cumhurbaşkanı olarak kazanılmış bir haktan yararlanırken Şahinkaya’nın da eski MGK üyesi olarak diyelim ki parlamenterlere tanınmış olan bir haktan daha fazlasına müstahak görülmekte olması, demek ki iktidar büyüklerini rahatsız etmemektedir.
Bu konumdan rahatsız olmayışın ardında, gerçeği söylemek gerekirse AKP’nin 12 Eylül’den sonraki dönemde yeniden parlamenter sisteme geçilirken Evren ve arkadaşları tarafından “has evlat” olarak desteklenişi var.
Darbecilerin ve başta Evren Paşa’nın Türk İslam sentezi olarak topluma sundukları oluşumu, bugün hangi politik akım ve hangi lider temsil ediyor?
Erdoğan sağ elini vicdanının üstüne koyarak cevap versin.
Yorum Gönder