- Sabahattin bey bu sabah Yeni Mesaj gazetesindeki ‘Hıristiyan Şehitler’ başlıklı yazınızı okudum, onun için arıyorum.
- Buyurunuz Sayın Bakan!
- Sizi aramamın nedeni sitem etmek için değil, yanlış anlaşılmayı gidermek içindir!
- Nasıl?
- Sadece siz değil, MHP lideri Sayın Bahçeli dahil pek çok çevre sözlerimi yanlış algıladı!
- Nedir yanlış algılanan?
- Sabahattin bey siz bizi ve hassasiyetlerimizi bilirsiniz, ben Müslüman olmayan birine nasıl şehit derim!
- Doğrusu ben de ona şaştım ve hadiseyi yazı malzemesi yaptım!
- Benim sözlerimde şehitlikle ile ilgili bir tanımlama yok!
- Hıristiyan olan Hrant Dink için şehittir mealinde bir şeyler söylediniz ama?
- Sabahattin bey, böyle bir şeyi söylemek benim haddim olabilir mi? Asla ve kat’a böyle bir şey söylemedim!
- Pek, medyaya yansıyanlar?
- Yanlış anlaşıldı ya da yorumlandı, dediğim odur işte. Ben hadiseyi sadece hukuki boyutu ile ele aldım!
- Nasıl?
- Malum bizim terörden zarar görenlerle alakalı bir çalışmamız var. Teröre muhatap olanların mağduriyetlerini gidermek istiyoruz. Düşünün büyük şehirlerde terör sebebiyle zarar gören esnaf var, aynı şekilde mesela Ankara Kumrular’daki malum terör saldırısında 2 bacağı kopanlar misali mağdur olanlar var. Biz bunlar için bir paketimiz var!
- Evet!
- Yaptığımız bu çalışmaları medyaya aktarırken bana Hrant Dink ile ilgili soru sorulunca, eğer hukuki karar çıkar ve ailesi de talepte bulunursa “hukuken şehitlerin yararlandıklarından yararlanır” dedim ama sözlerim “Hrant Dink şehittir” diye yansıtıldı!
- Anladım!
- Sabahattin bey şehitlerimizin tanımı bellidir. Ulvi ve kutsi bir makam üzerine bir faninin yeni bir tanımlama yapması mümkün olabilir mi? O neyse biz ona iman ederiz…
- Doğru söylüyorsunuz lakin malumunuz son dönem, kitaplı dine mensup olanlar yani Hıristiyanlar da cennete gidecek diyen bir güruh türedi!
- Haşa, biz onlardan değiliz. Sizden istirhamım bu yanlış anlaşılmayı gidermek için açıklamalarıma yer vermenizdir!
- Bu objektif gazeteciliğin gereğidir. Elbette yer vereceğim!”
Bakan bey değince değeri katlanan araba!
Ankara Hamamönü’nde 25 bin liraya bir ev!
Ev kelimenin tam anlamıyla enkaz, değil oturmak içine girmenin bile mümkünü yok!
En önemlisi yıkıp yenisi yapmak söz konusu değil zira Anıtlar Kurulu’nun kesin bir rezervi var!
Söyleyin böyle bir evi normal bir insan niye alır?
Normal bir insan almaz da iktidar olan AKP’nin mebusu alır ve nitekim öyle oldu!
Bugün Gençlik ve Spor Bakanlığı koltuğunda oturan Suat Kılıç Bey bu salaş yere bastı 25 bin lirayı ve aldı orayı!
Peki, sonrasında ne mi oldu?
Bu satın alma olayından kısa bir süre sonra AKP’li Altındağ Belediyesi bu bölgeyi özel alan ilan etti ve restorasyonlara başladı derken Suat Kılıç Bey’in evine de piyango vurdu ve 25 binlik ev bir an da 300 bin oldu!
Şimdi birileri çıksa ve Suat bey’e, “Sayın Bakan, siz belediyenin bu teşebbüsünden haberiniz olduğu için mi o çürük evi satın aldınız” dese soruyorum haksız olur mu?
Bir başka olay: Yine Suat Kılıç Bey 37 bin liraya bir araç satın alıyor ve o aracı seçim kampanyasında kullandıktan sonra 49 bin liraya yine AKP’li Turgutlu Belediyesi’ne ait bir şirkete satıyor!
Arabaya bak, Bakan değince değeri katlanıyor!
Yok yok bunlar soyut iddialar değil, delilli ispatlı hadiseler!
Sadece Bakan Kılıç’a değil bütün AKP’lilere ve Başbakan’a soruyorum, bu olanlar ahlaki midir?
Büyükelçi mi, Genel Vali mi?
Adı Francis Ricciardone.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi!
Geçtiğimiz Perşembe günü Türk televizyonlarını yanına çağırarak açıktan tehdit savurdu: Türkiye İran’dan petrol alımını derhal sınırlandırmalı!
Televizyonda bu fütursuzluğu görünce, AKP bile böyle bir terbiyesizliğe tahammül edemez, bu adamı şimdi Dışişleri Bakanlığına çağırırlar ve bir güzel fırçalarlar dedim!
Peki, ne mi oldu?
Bırakın bu adama haddini bildirmeyi, hemen ertesi gün Ricciardone’nin talebi ya da buyruğu anında yerine getirildi yani İran’dan petrol alımına sınırlama getirildi!
Söyleyin şimdi bu tabloyu nasıl okumalıyız!
Böyle bir devlete kim hala bağımsız diyebilir?
Bir büyükelçi bile bunları yapabilir konum da ise eyvahlar olsun!
ABD’ye teslimiyeti İslam’ın 6. şartı yapanları tarih lanetleyecektir!
Fethullah Gülen Hilmi Özkök için ne demişti?
Balyoz davasında silah arkadaşları için şahitlik yapmaya yanaşmayan ve patinaj yapan Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’ün Milliyet’e verdiği mülakatı okurken yakın geçmişi hatırladım.
Yıl: 2005.
Flash TV’de program yapıyorum ve konuklarımdan biri o yıllarda AKP mebusu olan Nazlı Ilıcak’ın eski eşi Emin Şirin’dir ve şunları söylemektedir: “Refah partisi kapatılınca Milli Görüşçüler Recai Kutan başkanlığında bir heyetle Türkiye’deki demokrasiyi şikayet etmek için ABD’ye gitmişti. O heyette Nazlı Hanımın eşi sıfatıyla ben de vardım. Seyahatımızın son günlerinde hep beraber Fetullah Gülen’i ziyarete gittik. Nazlı Hanım Fethullah Gülen’e; “Hocam askerden bu çektiklerimiz ne zaman bitecek” diye serzenişli bir soru sordu. Fethullah Gülen, “Merak etmeyin Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olunca bitecek” dedi. Nazlı Hanım şaşırarak bir soru daha sordu: “Hilmi Özkök Paşa o kadar sağlam mı?” Fethullah Gülen: “Ne diyorsunuz, biz onun albaylıktan generalliğe terfi ettirildiğinde bile şaşırmıştık. O kadar sağlam.”
Tam bu noktada soralım:
Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanlığı ve sonrasındaki seyriyle Fetullah Gülen’ı haklı çıkardı mı, ne derseniz?
Balyoz davasında silah arkadaşları için şahitlik yapmaya yanaşmayan ve patinaj yapan Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’ün Milliyet’e verdiği mülakatı okurken yakın geçmişi hatırladım.
Yıl: 2005.
Flash TV’de program yapıyorum ve konuklarımdan biri o yıllarda AKP mebusu olan Nazlı Ilıcak’ın eski eşi Emin Şirin’dir ve şunları söylemektedir: “Refah partisi kapatılınca Milli Görüşçüler Recai Kutan başkanlığında bir heyetle Türkiye’deki demokrasiyi şikayet etmek için ABD’ye gitmişti. O heyette Nazlı Hanımın eşi sıfatıyla ben de vardım. Seyahatımızın son günlerinde hep beraber Fetullah Gülen’i ziyarete gittik. Nazlı Hanım Fethullah Gülen’e; “Hocam askerden bu çektiklerimiz ne zaman bitecek” diye serzenişli bir soru sordu. Fethullah Gülen, “Merak etmeyin Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olunca bitecek” dedi. Nazlı Hanım şaşırarak bir soru daha sordu: “Hilmi Özkök Paşa o kadar sağlam mı?” Fethullah Gülen: “Ne diyorsunuz, biz onun albaylıktan generalliğe terfi ettirildiğinde bile şaşırmıştık. O kadar sağlam.”
Tam bu noktada soralım:
Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanlığı ve sonrasındaki seyriyle Fetullah Gülen’ı haklı çıkardı mı, ne derseniz?
Yorum Gönder