Hukukçu Mehdi Bektaş, “Kürt Sorununda Dayatma. Barış mı? Savaş mı?” adlı yeni kitabında konuyu 1514’ten almış bugüne getirmiş. Halkların kardeşliği ve mutluluğunun ancak emperyalizme karşı olmakla, ona direnmekle gerçekleşebileceği inancını ısrarla savunuyor:
“Emperyalizmin iç ve dış odakları harekete geçirerek birlik yerine ayrılığı savundurması boşuna değildir; ayrışmayla sınıf çıkarı ve mücadelesi gölgelenecek, halk demokrasisi ve enternasyonalizm gibi değerler ülkede çürütülecek, yok yere kan akıtılacaktır .
Bunları sorgulayarak, sınırsız, sömürüsüz bir dünya ve yaşam düşlerken, yeni sınırlar çizmek, halkları ve ülkeleri bölmek için uğraşmak, anlaşılabilir bir tutum mudur?
Bu tutum, emperyalizmin Yugoslavya, Türkiye, İran gibi devletleri çözerek, küçülterek, denetlenmesi kolay beş bin minik devlete dönüştürme planının uzantısı değil midir?
Kışkırtmayla Yugoslavya’da birbirine düşürülen Sırplar, Hırvatlar, Arnavutlar, Boşnaklar, Makedonlar; Irak’ta demokrasi vaadiyle ayağa kaldırılan Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler ve Türkmenler şimdi daha mı mutlular?
Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, yuvasının, işinin olduğu; dinsel inancını, etniksel ve kültürel kimliğini özgürce yaşadığı; gününe ve geleceğine güven duyduğu; herkesin çağdaş bilim ve eğitim hakkından olabildiğince yararlandığı; birlik içinde, dayanışmacı bir toplum, çağına karşı sorumlu, kendisiyle ve dünyayla barışık bir ülke yaratmak için uğraşmak varken, ırkçılık, dincilik ne oluyor?”
Herkes birbirine sorsun: Ne oluyor?
CHP milletvekili
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ı tanır mısınız?
Hukuk fakültesi öğrencisi iken 12 Eylül döneminde 25 gün Emniyet’te, 2 ay cezaevinde yatmış, beraat etmiş. Uşak’ta İnsan Hakları Derneği’nde, ADD’de, ÇYDD’de örgüt emekçiliği yapmış. SHP döneminde Belediye Meclisi üyeliği, daha sonra CHP Uşak Merkez İlçe Başkanlığı, il yönetim kurulu üyeliği üstlenmiş. Geçen seçimlerde 3 bin 700 üyenin oy kullandığı önseçimde 14 aday adayının arasından birinci gelmiş, listeye girmiş ve milletvekili seçilmiş...
Dilek Akagün Yılmaz için “CHP’li olmak” hem parti içinde, hem de ülkede demokrasi, özgür düşünce, laik ve çağdaş bir Türkiye için mücadele etmek anlamına geliyor. Bu çerçevede, Meclis çalışmalarında dişiyle, tırnağıyla, emeği ile var...
Adalet Komisyonu üyesi olarak, barolar, bilgi ve donanımından emin olduğu hukukçular, bilim insanları ile yaptığı görüşmelerin sonunda edindiği bilgileri, kendi duyarlılığı ve birikimiyle birleştirerek görev yapıyor.
Dilek Akagün Yılmaz; ABD’den ödül almıyor, medyada fotoğrafı yayımlansın diye orada burada artistik hareketler yapmıyor, yeni sömürgecilerle küresel bağları olan vakıflarda adı geçmiyor. Atama ile milletvekili olmamış. Halkın içinde, örgütün içinde pişe pişe, kendini kanıtlaya kanıtlaya gelmiş. Meclis’te ilkeli, dürüst, hem donanımlı, hem de tavırlı bir CHP’li olarak takır takır çalışıyor.
Hazretin toprağı
Isparta İl Genel Meclisi, geçen 6 Aralık’ta “İlin Ulusal Düzeyde Tanıtımının Sağlanması” adı altında bir dizi karar aldı. Kararın “g” bendi, “Barla ilçemiz ana yol kavşağına, ‘Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Yaşadığı Topraklardasınız’ sloganının yazılması”nı içeriyordu.
Karar “oybirliği” ile verilmişti. Bu demek oluyor ki, CHP’li il genel meclisi üyeleri, kararın ayrımına bile varamamışlar!
Konuyu Isparta Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Mahmut Özyürek gündeme taşıdı. Valiliğe yazı yazdı, Atatürk hakkında “deccal, insafsız, nefreti âmmeye lâyık adam” gibi nitelendirmelerde bulunan bir kişinin Cumhuriyet topraklarında bir yere adının verilmesinin açıklanamaz bir çelişki ve inkâr olduğunu dile getirdi. Şimdi de, kararın iptali için idare mahkemesine başvurmaya hazırlanıyor. Gerekçesi hazır:
“Atatürk Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırma girişimlerinin her alanda sürdürüldüğü bir süreçte, Isparta İl Genel Meclisi kararı, bu girişimlere devlet eliyle katkı sağlayacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve kuruluşuna karşı durmuş birinin adını kutsallaştırma amacına hizmet edecektir.”
Baskı aracı
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Suriye’ye girmek veya tampon bölge ihdas etmek Birleşmiş Milletler kararı olmadan kabul edilemez” dedi.
Eski CHP milletvekillerinden Mustafa Kemal Palaoğlu, bunun doğru gibi görünen yanlış bir söz olduğunu belirterek Atatürk’ün Milletler Cemiyeti’ne girilmesi konusunda 1924’te söylediği bir tümceyi anımsattı:
“Milletler Cemiyeti’ne kavîlerin vasıta-i tahakkümü olmamak şartıyla girmeyi düşünebiliriz.”
Palaoğlu, “kavîlerin vasıta-i tahakkümü”nün emperyalizmin baskı aracı anlamına geldiğini vurguladı ve dedi ki:
“ABD emperyalizmi, bir gün Birleşmiş Milletler’den öyle bir karar çıkarırsa ona alet olacak mıyız? Hayır. Türkiye o takdirde bile Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı dış politikasından ayrılamaz!”
Yorum Gönder