AKP’nin 12 Eylül’ü, referandum sonrasında çok daha görünür boyutlarda insan haklarından, demokrasiden yana vitrin, siyasal İslamın takıyye siyasetinin terk edildiği, iktidar gücünü orantısız kullanma, korkutarak, sindirerek, cezalandırarak teslim alma yollarını, cepheleşme, çatışma siyasetini yeğlediğini görmemek aymazlık olur... Başbakan Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında önlenemez, doğaçlama gibi pazarlanmış bireysel çıkışları, öfkesi, siyaset üslubu, iktidarın yıpranmışlığı, işlerin iyi gitmediği, kimi rüzgârların ters esmeye başladığı koşullarda, yandaşlarının bile savunamayacakları boyutlar kazanıyor...
Böylesine etkin bir iktidar gücü eldeyken, kamunun özerk olması gereken tüm kurumları ele geçirilmiş, hukukun katledildiği bir düzende; mutlak iktidar gücü özel kurumların da teslim alınması aracı olarak etkin kullanıldığı, medyanın tam teslim alındığı bir süreçte; bu kadar görünür, kaba saba orantısız güç kullanımı, bu öfke, şiddet neyin nesi? AKP iktidarı demokrasinin ilkelerini ayaklar altına almış olarak, yasama yürütme, yargı bağımsızlığını, Meclis içi ve dışı demokratik muhalefet gücünün kullanılmasını, seçim sisteminden yargı bağımsızlığına özerk kurumlar, sivil toplum örgütlenmelerinin işlevlerini diplere vurdurmuşken, anketlerde çok önde göründüğü bir seçime giderken neden bu kadar çok korkuyor?
Hele de çok sevdikleri dilimizi(!) de bozan söylemleriyle “seçim sathı mahalline” girilmişken, ilk bakışta apolitik görünen, elbette insan haklarına aykırı, antidemokratik, çağdışı ataklardan geri duramıyorlar... Akıl yolu neyi öngörür?
***
Ortada sınavlara katılmış 2 milyona yakın öğrenci, aileleriyle birlikte milyonlarca seçmenin haklı isyanı söz konusuyken bir kör inadı sürdürmek, suçluluğa, haksızlığa prim vermek akıl işi mi? 1973 sınavlarını iptal ettirmiş bir haberci olarak, iddia ediyorum ki tek başına, her öğrenciye özel sınav kâğıdı, kasıtsız bile olsa ortaya çıkmış şifreler olgusu dururken, gerçekten sınav hırsızlığı olmamış olsa dahi, söz konusu sınavın güven sarsıcı boyutlarıyla bağlantılı olarak iptalini, sorumlularının da görevden alınmasını gerekli kılar.
Milyonların sıralandığı binlerce, on binlercesinin aynı puanlarda dolaştığı öğrenciler, sıralama-eleme sistemi söz konusuyken, her öğrenci için önceden ismi belirli sınav kâğıdı sınav hırsızlığına kapı açma, güven duygusunu yıkmak demektir. Kızların bir sınav salonuna toplanmış olması dahi başlı başına yeterince güven sarsıcı bir eylemdir. Birçok sorunun anahtar şifreyle çözülebilmesi olgusu, birileri, birilerine çok az sayıda da kalsa para ya da cemaat dayanışması örgütlülüğü karşılığı kopyayı hedeflemişse, uçurum puanlar farklılığı kayırma demektir. İstenilenlere en kaymak bölümler, üniversitelerde yer ayrılmış sonucunu da getirir. Doğrusu yıllarla belli dershaneler, belli görüşler, cemaatler çevresindeki başarı oranları yeterince bu şüpheleri beslemiştir...
Sınav sisteminin yakalanmış, kamuoyuna yansımış, hesabı sorulmamış sabıkalarının üzerinde medya elden geldiğince durmaya çalıştı. AKP’nin sırf militanca atadıkları, kadroları koruma adına Cumhurbaşkanı-Başbakan, sorumlu bakanlar tam kadro, hesap vermesi gereken sorumluların açıklamalarını inandırıcı bulmaları, uzaktan siyasal skandal, yanlış seçim hesabı... Akıl “Siyasi sorumluluklarının gereğini yapmış olsalar, kefil olacaklarına sorumlulardan hesap sorsalardı. Daha akılcı olurdu..” diyorsa da... AKP besbelli sorumluluklarının, suçlarının, açıklarının hesabının sorulmaya başlanmasından çok korkuyor... Korkutarak bu yolun açılmasını durdurmaya bakıyor...
***
Dün AKP’yi dünya çapında Taliban’a benzemeye doğru kimlik değişikliğine koşar adım götüren, Başbakan’ın “ucube” demek “cüretini” gösterdiği evrensel sanatçılarımızdan Mehmet Aksoy’un Kars’taki “İnsanlık Anıtı“ heykelinin sadece sanatı değil, hukuku tanımaz bir saldırganlıkla yıktırma operasyonuna karşı sanatçılar ağırlıklı protesto eylemi vardı. Bedri Baykam’a bıçaklı saldırı eylemiyle yeni, provokatif bir boyut da eklendi. Gündemi saptırmadan; “Heykel de içinde, birçok sanat dalına düşman kültürün oya dönüştürülmesi hesabıyla, bu kadar çağdışı, hukuk dışı eylemi, profesyonel uzmanlarla çalışan bu iktidar aklının ucundan geçirmiş olamaz” diyorum. Heykel düşmanlığına, “İnsanlık Anıtı”nın insanlık, barıştan yana verdiği mesajlar, değerlerin korkusunu, milliyetçilerin diyemeyeceğim, akıldışı ırkçılığın, ayrımcılığın oylarının alınması hesaplarını ekleyelim...
AKP siyasal İslamcıları çantada keklik varsayıp yeni oy kapma alanı olarak ırkçılığa oynamayı öngörmüş olsa bile, bu hesabın götürüsü getirisinden fazla olur. Öyleyse seçim öncesi anıtı yere indirmeye yönelik bu acele, bu hırs denemesi, güç gösterisi neden? Orantısız güç kullanmayla teslim alma; yaşamın her alanında iktidar gücünü gösterme, şiddet kullanma gereksinimiyle şov yapma, en çok da geri adım atılırsa, arkasının çorap söküğü gibi geleceği korkusu olabilir mi?
Yorum Gönder