Babası dostumuz olmasa da iyi tanışırdık, 1960 öncesi Meclis’te “Demokrat Parti”ye kök söktüren CHP’li milletvekillerinden Adanalı Suphi Baykam… Öğrenci derneklerinden de göz aşinalığımız vardı, TMTF’den mi, MTTB’den mi, tam hatırlamıyoruz.
Dedik ya, Meclis’in hem genç hem ele avuca sığmayan milletvekili… O dönem politikayı hatırlayanlar, CHP’nin muhalefetini hiç unutamazlar.
* * *
Neyse, birden bir harika çocuk çıktı ortaya, ressam, adı Bedri, Suphi Baykam’ın küçük oğlu, biz resimden anlamayız ama öve öve bitiremiyorlar… Bir gün gazeteye geldi babasıyla, cıvıl cıvıl bir çocuk, yüzükoyun bir masaya uzandı, kurşun kalemle çiziyor…
* * *
Aradan aylar geçti, Suphi Baykam ile Hürriyet’in arasında bir sorun çıktı, “Hasdaş” olayıydı galiba…
Uzun süre Suphi Baykam’dan haber alamadık, politikadan çekilmişti galiba…
Oğlunun şöhreti giderek büyüyordu, yayılıyordu, gün geçmezdi ki bir gazetede haberi, bir dergide söyleşisi çıkmasın…
* * *
Hele hele bir gün genç kızlara “çamur güreşi” yaptırmasın mı?
Günlerce sanat adına yapılan bu etkinlik konuşuldu, hâlâ hatırlanır ya!
Bu arada, politikayla da ilgilendi, babasının eski CHP’sinde en üst kademelere, parti meclisi üyeliğine kadar yükseldi.
* * *
Ama en son, aklımızdan hiç çıkmayacak görüntü, bıçaklama sahnesi, sokağın ortasında “Beni vurdular, hastaneye götürün!” diye feryat ediyor, kimse yardıma koşmuyordu.
İnanmak güç, gözümüzle görmesek…
Elbette koşmayanlara bakıp “İşte halkımız bu!” diyemeyiz, oradan geçenlerden başlarını dahi çevirmeyenlere bakıp “İşte halimiz bu!” da diyemeyiz.
* * *
Bunları bir arkadaşla konuşurken lafı öyle bir yere getirdi ki!
“Veznedar Ali”nin başına gelenleri hatırlattı:
“Veznedar Ali’nin başına gelenleri unuttun mu?”
Evet, bir şeyler hatırlıyorduk…
* * *
“Ali” bir akşam eve gelirken yolda bir adam görür, yaralı, biri mi çarpmış, yere mi düşmüş, belli değil… Hemen arabasına alıp hastaneye, acil servise götürmüş, görevlilere teslim etmiş, bırakıp gidecek…
Önüne çıkmışlar:
“Dur bakalım, nereye gidiyorsun, kim bu adamı yaraladı?”
“Ben öyle buldum, alıp getirdim!”
“Ne malum, senin vurup yaralamadığın?”
Al başına derdi, “Veznedar Ali” adama vurmadığını ispat etmek için aylarca sürünmüş…
Olayı anlatan arkadaş “Böylesi de var!” dedi.
Haksız da sayılmazdı…
* * *
Bedri Baykam’a, tekrar geçmiş olsun derken, nasıl bir toplum örneği oluşturduğumuza dikkatinizi çekeriz.
Allah herkesi korusun!
Yorum Gönder