Ulusal Kanal’da Kurtul Altuğ’un yönettiği “Politikanın Nabzı” programında Hüsamettin Cindoruk ve Emekli Korgeneral Yaşar Müjdeci ile birlikte, son gelişmeleri konuştuk. Üçünün konuşmalarından yola çıkarak, şu tespitleri yaptım:
- Evet Türkiye’de bir askeri vesayet vardı ve AKP hükümeti bunu ortadan kaldırmak için ABD ile işbirliği yaptı. Sonuçta askeri vesayetin yerini Amerikan vesayeti aldı.
Elbette bu vesayet, yeni değildir. Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile birlikte Türkiye Amerikan vesayetini resmen kabul etmiştir. Aslında süreci başlatan Yalta Konferansı’dır. Orada Rusya,Türkiye’nin Amerika’nın arka bahçesi olmasını kabul etmiştir.
Attilâ İlhan’ın deyimiyle, “Batı’nın deli gömleği”, Türkiye’ye Yalta’da giydirilmiştir.
- Turgut Özal, Türkiye’nin rejimini de tartışmaya açmıştı.. ABD’den gönderilen gizli programı parti programı olarak halka sunan AKP ise düğmeye basmıştır. O gizli programda yerel yönetimlere “özerklik” verilmesi dayatılıyordu ve AKP bunu kabul ediyordu. Şimdi CHP de Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nda Türkiye’nin çekincelerini kaldıracağını söylüyor. Yani yerel yönetimlerin özerkliğini kabul edeceğini söylüyor. Bu da hem iktidarın hem ana muhalefetin, kapalı kapılar arkasında ABD ve Avrupa ile eyaletlere dayanan bir federasyon modelinde uzlaştığını göstermektedir.
- ABD, artık sadece silah yardımı ile TSK’yı denetlemiyor, AKP’ye tam destek vererek TSK’yı tamamen devre dışı bırakmaya çalışıyor. Bunun için ordu, polis, adalet, eğitim, sağlık ve medya alanlarında uzun süreli hazırlıklar yaptılar. Bu altı kurum içinde, kendi operasyonlarını yürütecek ekiplere ABD’den gönderdikleri uzmanlar vasıtasıyla eğitim verdiler. Bunların bir kısmını bu sütunda bizzat açıkladım. 2006 yılında Amerikalı savcı Susanne Hayden’ın sekiz ilin özel yetkili savcılarıyla toplantılar yapması gibi... Polise de özel eğitim verdikleri, oda.tv’de yayınlanan bir video kasetle ortaya çıkmıştı. Eğitim sistemini zaten 1949’dan beri ele geçirmiş ve felç etmiş durumdadırlar. Sağlıkta aile hekimliği uygulaması, “paran varsa tedavi olabilirsin, paran yoksa ne halin varsa gör” politikasıdır ve proje Amerikalı uzmanların tavsiyesi ile hazırlanmıştır.
***
Diğer taraftan, Somali’ye müdahale ile başlatılan ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi, Afganistan ve Irak’ın işgalinden sonra Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun diğer ülkelerine sıçrayan sözde halk hareketleri ile devam etmektedir. Türkiye NATO’nun haçlı bayrağı altında, Afganistan işgaline destek vermektedir. Irak’ta Kürt devletini kuran Çekiç Güç, Türkiye topraklarına NATO’nun haçlı bayrağı altında gelmişti. Afganistan ve Irak işgallerinin Haçlı Seferi olduğunu ABD Başkanı Bush söylemişti. Libya’ya saldırının da bir Haçlı Seferi olduğunu Fransa Dışişleri Bakanı söyledi. Tayyip Erdoğan bunun doğru olmadığını iddia etti ve Haçlı Seferlerinin yemek kültürlerimizi bile karşılıklı olarak etkilediğini söyledi.
Oysa NATO’nun bayrağı bir haçtan ibarettir ve 4 incili temsil eder! NATO plân tatbikatlarında, harita üzerindeki Türk-İslam ülkelerinin üzerine küçük birer haç dikilirdi. Şimdi o plân, yani 22-24 İslam ülkesinin haritasının etnik ve dini farklılıklara göre bölünmesi planı uygulanıyor. AKP ve destekçi kurumları, ABD’nin İslam dünyasındaki Truva atı olarak bu plana yardımcı oluyor.
***
Türkiye’nin çözümü, AKP’ye oy veren seçmenlere, bu partinin “Küresel Haçlı Seferi” ne nasıl hizmet ettiğini, İslam dünyasını işgal edenlere nasıl yardımcı olduğunu anlatabilmekten geçer.
Yorum Gönder