Feodalite dağıldı, aşiret yapısı bozuldu diyenlerin Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Cumhuriyet köyünü dikkatle izlemesinde fayda var!..
300 nüfuslu bu köy Diyarbakır gibi aşiret yapısının çok güçlü olduğu bir coğrafyada, feodal baskılarla tek başına mücadele veriyor.
Burada 1993 yılından bu yana hazine arazilerinin kullanımıyla ilgili köylüler ve yöredeki toprak ağaları arasında bir mücadele var…
Yöre köylüsü, hazine arazilerinin yasadışı yollarla toprak ağalarına tapulandığından yakınıyor!..
Ancak baskılara yürüyüş ve mitinglerle direnen köylülerin mücadelesi onlara pahalıya mal oluyor!
Terör sürüyor!..
Yurttaşlar, bölgede büyük baskı uygulamakla suçlanan köy ağası Nevaf Kahraman‘la yoğun bir mücadele veriyor. Bu mücadele sırasında 2008 yılında İşçi Partisi’nin köy temsilcisi Muhyettin Öksün ile yeğeni Ömer Öksün katledilmiş!.. Katillerin bölgedeki toprak ağalığından destek aldığı söyleniyor!..
Nitekim olay jandarma bölgesinde yaşanmasına karşın saldırganlardan yalnızca ikisini ne ilginçtir ki, polis yakalayabilmiş!..
Jandarmanın diğer zanlılarla ilgili 5 yıldır yeterli çalışmayı yapmadığı ileri sürülüyor!..
Cumhuriyet köyündeki terör sürüyor!.. Bu kez hedef seçilen kişi Cumhuriyet güç birliğinin bağımsız adayı olan köy muhtarı Mehmet Tanrıkulu…
O, Cumhuriyet’e, Atatürk’e bağlı, teröre prim vermeyen bir “Tanrıkulu!..”
Eşkiyadan 100 mermi!..
Tanrıkulu, köy çobanına silah çekilmesi üzerine olay yerine gittiğini, bu sırada köy ağası Nevaf Kahraman’ın adamlarının kalaşnikoflu saldırısına uğradığını söylüyor!..
Muhtara göre üzerinden en az 100 kalaşnikof mermisi geçmiş…
Şu rezalete bakar mısınız, Cumhuriyet köyünde iki yurttaşı katledenlerin uzantıları, “Yaşasın Cumhuriyet” sloganıyla toprak ağalığına direnen bir muhtarı öldürmeye çalışıyorlar…
Köye 15 dakika uzaklıktaki jandarmanın olay yerine 1 saat sonra geldiği iddiası ise en az saldırganların eylemi kadar vahimdir!..
Bismil Jandarma Komutanlığı timlerinin, saldırganlar yerine mağdur yurttaşların evlerini; kitaplarının içine kadar aramaları ise şaşkınlık yaratmıştır!..
Buradan Diyarbakır valisine, il jandarma alay komutanına sormak istiyorum…
Cumhuriyet köyünde neler oluyor?..Orası dağ başı olabilir ama, orada eşkiya kanunları mı işliyor?..
Tanrıkulu’nun “ağa” diye tanımladığı Nevaf Kahraman kimdir?..
7 köyü 50 bin dönüm arazisi olduğu iddia edilen Nevaf Kahraman’ın gücü bürokrasiyi de mi yavaşlatıyor!..
Saldırganlar gerçekten onun adamları mı?..
Bu şahsın arkasında hangi güçler duruyor?..
Devlet köylüsünü korumak için orada ne yapıyor?..
21. yüzyıl Türkiye’sinde, ağalığın zorbalığı mı hakim Cumhuriyet’in kanunları mı?..
“Milletin efendileri” nin yaşadığı Cumhuriyet köyünde korku ve kaosu kim bitirecek?..
Diyarbakır’ın bir köyünde zulüm uygulayanlar karşısında devlet aciz mi kalacak?..
Umarım bu sorulara Cumhuriyet’in valisi ile Cumhuriyet’in askerleri en kısa sürede cevap verecektir!..
Urfa’da neler oluyor?..
Güneydoğu’daki töre olayları, Urfa’daki bazı kadın cinayetlerinin meydana yansımasıyla 1994′ten itibaren Türkiye gündemine oturmuştu…
15 yaşındaki Sevda Gök’ün Süleymaniye Mahallesi meydanında boğazı kesilerek öldürülmesi…
16 yaşındaki Hatice Hanelçi’nin Atlas Sineması önünde eşi tarafından boğazlanması!..
Ve 17 yaşındaki Hacer Felhan’ın, 12 yaşındaki kardeşi tarafından domdom kurşunuyla katledilmesi…
Urfa, son 20 yılda bu tür vahşice işlenmiş onlarca kadın cinayetiyle ülke gündemine oturdu…
Kuşkulu vakalar!..
Cinayetlerin tamamı töre ve namus kaygısıyla işlenmişti. Cinayetlerin büyük bölümünde küçük çocuklar tetikçi olarak kullanılmıştı…
Ve ne ilginçtir ki, aile ve aşiret meclislerince salt “mahalle baskısı” yla işlenen bu cinayetlerin failleri “ağır tahrik” iddiasıyla kısa süreli hapis cezalarıyla kurtuldu!..
Yalnızca Urfa’da değil, Batman, Diyarbakır ve Mardin gibi kentlerde, son 15 yılda 100′den fazla kadınfare zehri içerek, kendini asarak ya da aile büyüklerine ait silahlarla “kaza sonucu” yaşamlarına son verdiler…
Tüm bu vakaların çoğunun “intihar” değil “cinayet” olduğu tartışıldı ancak yetikiler bunları çözmek konusunda çaresiz kaldı!..
Hap furyası!..
Geçtiğimiz hafta sonu Urfa’da yine gizemli olaylar yaşandı… Tam 6 kadın “hap içerek” intihara kalkıştı!..
Bölgenin sosyolojik yapısını bilmeyenler ardı ardına 6 kadının hap içerek ölmek istemesini bir rastlantı olarak düşünebilir…
Ancak Güneydoğu’da; içinde kadın olan her intihar girişimi ya da ölüm vakasında, kuşkular her zaman cinayete ve feodal yasalara bağlanmıştır…
İlk olay Viranşehir ilçesinin Kınalıtepe Köyü’nde yaşandı. 19 yaşındaki Ümran T. hap içerek ölmek istedi. Genç kadın hastanede ölüm kalım savaşı veriyor.
İkinci vaka yine Viranşehir’de… Aslanbaba Köyü’nde ise 1 çocuk annesi E.Ö. hap içerek intihara kalkıştı. Genç kadının hayati tehlikesi sürüyor!..
Arap nüfusun yoğunlukta olduğu Akçakale’de ise 23 yaşındaki B.A. tam 40 adet hap içerek yaşamını sonlandırmak istedi. Onun da yaşamsal tehlikesi bulunuyor.
Töre cinayetlerinin yaygın olduğu Siverek’in Karakeçi Köyü’nde de, 17 yaşındaki H.A. hap içerek intihara kalkıştı. Genç kızın tedavisi sürüyor.
Devlet göreve!..
Suriye sınırındaki Ceylanpınar ilçesinde, hap içerek intihara teşebbüs eden 36 yaşındaki G.Ç.’nin ise üç çocuğu bulunuyor. Bunalıma girdiği belirlenen genç kadının da yaşam tehlikesi var!..
Son olay önceki akşam Urfa kent merkezindeki İpekyol Mahallesi’nde yaşandı. Hap içerek ölmek isteyen 24 yaşındaki H.K.’nın sağlık durumu iyi..
Şimdi bu olayları rastlantı diye yorumlamak yerine yetkilileri göreve çağırmak en doğrusu olacak…
Urfa valiliği ve Urfa Emniyet Müdürlüğü bu vakaları derhal “töre kuşkusu”yla, kapsamlı olarak incelemelidir…
Aileden sorumlu devlet bakanlığı ise bölgeye acilen uzmanlardan oluşan bir ekip göndermeli ve hem bu kadınlara sahip çıkmalı hem de benzer girişimleri önlemelidir!..
Yorum Gönder