İktidarın ağzından düşürmediği bir söyleme göre; “bu ülkede atanmışlar, artık seçilmişlerin üstünde bir konumda değildir.”
AKP, asker-sivil her türlü otoriteye
karşı bu sloganı yıllarca kullandı.
Tabii işine geldiğince...
Bu yargı söz ve vücut dilinde AKP gibi olan atanmışlara geçerli değil.
Son tipik örnek Anayasa Mahkemesi Başkanı Bay Haşim Kılıç!
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nu törene davet etmeyişinden kaynaklanan eleştirileri hatasını kabul ederek düzeltecek içerikte bir özürle kapatacak sanısıyla bir gün bekledik.
Nafile! Bay Kılıç haddini aşmakta ısrarlı.
Özür yerine devlet protokolünde 4. sırada yeri olan ana muhalefeti törene çağırmayı zorunlu kılan yasadan söz ediyor.
Ha, önceki ana muhalefet liderini yasalarda yeri olmadığı halde çağırıyormuş törenlere… O başka!
Bay Kılıç duygularına tutsak!
Muhalefetten gelen eleştirileri olgun bir hukuk adamı gibi sindiremediği anlaşılıyor ve ne yazık ki Anayasa Mahkemesi gibi yüceliğine toz kondurulamayan bir devlet kurumunu ağızlara sakız yapan adımlar atabiliyor.
***
Bay Kılıç’ın iktidar dışında hemen her çevrede tepkiyle karşılanan davranışının nedenine gelince:
Baştan aşağı kişisellik kokuyor. Bay Kılıç’ı yargıçlık cübbesinden soyutlayan olay şu:
Kılıçdaroğlu; Çankaya’daki AKP’linin bir ay önce Denizcilik Müsteşarlığı’na atadığı Anayasa Mahkemesi eski raportörü Alparslan Altan’ı “hülle yoluyla Yüksek Mahkeme’ye üye seçtiğini” eleştirirken Bay Kılıç’tan da söz etti.
Kılıç’ın yanıtına Kılıçdaroğlu karşılık verdi: “Hukuk fakültesinde okumayan bir insan bana hukuk dersi veremez!”
Bay Kılıç, ne hukuk fakültesi mezunu ne de anayasa konusunda uzman!
Sayıştay’dan Anayasa Mahkemesi’ne transfer.
Bilinen bir gerçeği ortaya koyan sözden alınıp uygunsuz bir konuma geçmek neden?
***
Ama Bay Kılıç; atanmışların seçilmişler üzeri konumda olduğunu kanıtlamakta ısrarlı.
O bir atanmış yüksek bürokrat!
Ya ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu?
Temmuz 2007 genel seçimlerinde 7.317.808 oy alan CHP’nin genel başkanı!
Atanmışların seçilmişler üzerinde hemen hiçbir konuda tasarruf hakkı olmadığına göre… Bay Kılıç’ın kendini eleştiren CHP liderini yasa bahane ederek törene çağırmaması makul ve makbul karşılanıp sindirilebilir mi?
İktidar yandaşlığının yanı sıra duygularını yüksek mahkemeye taşıyan bir davranış haddini aşmak diye nitelenmez mi?
***
AKP iktidarı elbette Bay Kılıç’a arka çıkacak. Bakın neden:
RTE’in ana muhalefete saldırılarının başında CHP’nin pek çok kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurması gelmiyor mu?
Kimi yasaları iptal eden kararlara kızgınlığını ifade etmek için Anayasa Mahkemesi’ni CHP’nin mahkemesi diye tanımlayan da RTE değil mi?
Bay Kılıç ise tören konuşmasında:
“AKP’nin Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak Meclis’ten geçirdiği anayasaya aykırı yasaların iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasını” eleştirdi ve… CHP’ye bundan böyle sık sık “bize” gelmeyin demeye gelen bir de direktif verdi.
Bay Kılıç, CHP gibi köklü bir partiden anayasadan kaynaklanan hakkını kullanmamasını istemeyi kendinde hak görebiliyor.
AKP kodamanları da atanmış bürokrat Bay Kılıç’ın, ulustan 8 milyona yakın oy almış partiye böylesi bir tavır sergilemesini… savundukları bir ilkeyi hiçe saymasını sessiz alkışlarla karşılıyor… tepki gösterip Bay Kılıç’ı eleştirmiyor.
Yok bunların birbirinden farkı!
***
ÖSYM’yle ilgili sorumsuzluk ifadesi söylemlerinden geri adım atıp soluğu dış bir ülkede alan Çankaya’daki AKP’li, “değişimi önden görüp demokrasiyi geliştirdik” diye demeçler veriyor.
Evet! Geliştirdiklerini söylediği demokrasi; yandaş bürokratlar, örneğin bir Anayasa Mahkemesi Başkanı yarattı!
Yorum Gönder