Meclis K-adını Arıyor - Mustafa Balbay
İlk günlük yazı yazmaya başladığım 1993 yılından bu yana, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin önemine ayrı bir vurgu yapma gereği duyduğumda şu sözü sıklıkla kullandım:
En kötü Meclis bile kapalı bir Meclis’ten iyidir.
TBMM’nin açılış yıldönümünde bu sözü bir kez daha anımsatmış olalım.
Parlamenter sistemin doğuşunun kısa-basit öyküsü şudur:
İngiltere’de kral, gücü eline geçiren her densiz yönetici gibi halktan toplanan vergilerden oluşan hazineyi istediği şekilde, istediği yerde kullanıyordu.
Bir vergi arttırımı sonrasında halk arasında homurtular başladı. Halk kimi önde gelen temsilcileri aracılığıyla krala haber saldı:
“Bizden topladığın paraları nereye harcadığını bilmek istiyoruz.”
Kral bu isteğe karşı çıktı, “Ne hadlerine” dedi, “bu memleket benim. Benim milletim bana vergi verir, ben de istediğim gibi kullanırım.”
Uzun süren mücadelelerin ardından kral, harcamaların denetimini kabul etmek zorunda kaldı. Böylece “bütçe” kavramı doğdu. Onu denetlemek için insanlar seçildi. İşte o denetim ortamından parlamento oluştu.
***
Türkiye’de Meclis bu denetim işlevini yerine getirebiliyor mu?
Ne yazık ki getiremediği gibi tam tersi bir işlev üstleniyor. Adeta denetleme değil, denetlememe mekanizması haline getirilmiş durumda.
Parlamentonun en temel işlevi olan kanun çıkarma yetkisini hükümete devretmesinin başka bir anlamı olabilir mi?
Meclis, hükümete, “sen tıpkı ben çıkarmışım gibi istediğin kadar kararname üret, adı da kanun hükmünde kararname olsun” dedi ve şu anda hükümetin elinde böyle bir yetki var.
***
TBMM’nin 12 Haziran’da oluşacak 24. Dönemi’nin bu konuda daha sorumlu olmasını dileyelim, Meclis’le ilgili bir başka güncel tartışmaya geçelim.
Yeni Meclis’te geçmiş dönemlere oranla rekor düzeyde kadının yer alacağı öngörüsü var. Listelerdeki dağılıma bakılırsa 550 kişilik Meclis’in yaklaşık yüzde 15’i kadınlardan oluşacak.
Artış elbette önemli ama, bu rakam pek çok bakımdan yetersiz.
Rakam mühendisi Erol Tuncer’in oluşturduğu verilere göre, Türkiye’de öğretmenlerin yüzde 44’ü, akademisyenlerin yüzde 40’ı, eczacıların yüzde 38’i, avukatların yüzde 35’i, yargıçların yüzde 28’i kadın.
Tüm kamu personelinin de yaklaşık yüzde 30’u kadın.
1 Mart 1935’te TBMM’nin 5. Dönemi’nde ilk kez Meclis sıralarına oturan kadın sayısı 18 idi. 399 kişilik Meclis’in yüzde 4.5’i.
Kadınlar Kurtuluş Savaşı’nın ardından verilen kuruluş savaşı ile birlikte yaşamın her alanında yerini aldı.
Yukarıdaki veriler geldiğimiz noktayı gösteriyor.
Meclisler dünyanın her ülkesinde var. Libya’da da Fildişi Sahili’nde de, Yemen’de de...
Asıl olan niteliği, toplumun tüm kesimlerini temsil etme ölçüsü, temel denetim işlevini yerine getirme başarısı.
Eğer Millet Meclisi, milletin içindeki kadın-erkek dengesini yansıtmıyorsa, adında bir sorun var demektir.
Her şeye rağmen TBMM’nin 91. yaşı kutlu olsun...
Yorum Gönder