Balyoz davasında yargılanan eski Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan’dan sonra eski Deniz ve Hava Kuvvet Komutanları e. Oramiral Özden Örnek ile e. Org. İbrahim Fırtına aynı çağrıyı yaptılar:
- Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvetleri Komutanı Aytaç Yalman mahkemeye gelerek tanıklık yapsınlar...
Davanın en garip yanlarından biri burası...
Adı geçen iki komutan, Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman’ın bu davada ne ifadeleri alındı, ne tanıklıkları istendi...
Düşünün... Birinci Ordu’da darbe hazırlanıyor... Ancak darbe gerçekleşmiyor. Darbeyi hazırlayanlar ya kendileri vazgeçtiler (O zaman dava zaten düşer)... Ya da üstleri engelledi. O zaman üstlerini çağırıp soracaksınız... Ama sorulmuyor.
İddianamede darbeyi Aytaç Yalman’ın önlediği gibi kimi muğlak ifadeler var ama.. Onun ifadesi ortada yok... Hilmi Özkök’e gelince... Bu sütundan yönelttiğimiz soruya karşılık olarak geçen yıl (11 Nisan 2010) kendisinde Balyoz darbe planına ilişkin belge ve bilgi olmadığını söylemişti. Yine de söyleyeceği başka şeyler olabilir. Avukat Celal Ülgen geçenlerde yaptığı çağrıda Hilmi Özkök’e:
- Sanıkların aleyhinde de ifade verseniz kabulümüz yeter ki gelin konuşun, demişti.
Özkök mahkeme yerine gazeteci arkadaşlarımıza konuşuyor. Dün arkadaşımız Fikret Bila’ya dedi ki:
- Susmam veya konuşmam kimseyi zan altında bırakmaz. Konuşup da kimseyi suçlamadım ki, kimseyi zan altında bırakmadım ki...
Kasaptaki ete soğan doğramam tadında bir ifade daha... Özkök ve Yalman’ın tanıklık için şimdiye kadar bizzat başvurmaları gerekirdi.
Şifreye çözüm!
Ankara Başsavcılığı basın toplantısı düzenliyor... Başsavcı Ethem Kuriş çalışmaların henüz tamamlanmadığını, sonuçta ortaya sürpriz bir şey çıkabileceğini söylüyor.
Bir savcının çalışmalar henüz tamamlanmadı diye basın toplantısı yapması bize garip göründü. Hele o sürpriz! Neyse!
Sıkıntıdan kıvranan velilerden biri dün üzerinde durulması gereken şu notu gönderdi:
“LYS ’ye yaklaşık 1.5 ay kaldı, fakat hiçbir şey belli değil. Bu saatten sonra alınacak bir ‘iptal ve buna bağlı olarak YGS’nin tekrarı’ kararı, öğrencilerin dünyalarını karartmaktan başka bir işe yaramaz. YGS ile LYS ’nin birleştirilmesi zaten çoğu bunalımda olan bu çocukları, bunalımın iyice derinlerine itmekten başka bir işe yaramayacaktır. Hem bu şekilde, ÖSYM kendi beceriksizliğinin, kendi suçunun cezasını bu çocuklara yüklemiş olmayacak mı? Bu zavallıların, artık çoktan YGS sınavı psikolojisinden çıkıp, LYS ’ye yoğunlaşması gerekmektedir. Diyorum ki, ÖSYM Yönetim Kurulu (ve gerekiyorsa YÖK ) bir karar alsa ve YGS sınavının LYS’ye etkisini % 40’tan, sembolik bir orana mesela % 2-3’e indirse... Dolayısıyla hem YGS’yi iptal etmemiş olurlar, hem sadece YGS puanı ile bazı meslek yüksek okullarına girecek öğrencilerin önünü açmış olurlar, hem de şifrelerin bir hükmü kalmamış olur. LYS de takvimine uygun olarak yapılır. Üniversitelere girişte LYS puanları esas alınmış olur...”
Teklif mantıklı görünüyor... Ancak, kopya tertibini düzenleyen şebekeler ortaya çıkarılmadıkça hiçbir sonuç tatmin edici olmayacaktır...
Ali Sami
Ali Sami Yen Stadı’nın yıkımı tamamlanırken İstanbul 2. İdare Mahkemesi TOKİ’nin yaptığı projeyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Davayı başta Dursun Çaltı olmak üzere Şişli Belediyesi’nin 7 CHP’li meclis üyesi açmıştı. Dursun Çaltı, 10 bin lirayı aşan masrafı ceplerinden ödediklerini anlattı.
Karara, bölgede 2.5 olan emsalin plan notlarında bodrum katları eklenerek 4.5’e yükseltilmesi yol açtı. Mahkeme, trafik, hava ve gürültü kirliliğini göz önüne alarak bu yapılanmayı bölgenin kaldıramayacağı görüşüne vardı.
Plan iptaline öncülük eden Şişli Meclis Üyesi Dursun Çaltı dün sivil toplum kuruluşları ve bölge halkına bir çağrı yaptı. Dedi ki:
- Bölgedeki işyerlerinde çalışan binlerce beyaz yakalının nefes alacağı bir alan mevcut değildir. Ali Sami Yen ile yanındaki Likör Fabrikası’nın toplam 60 dönüm arazisi böyle bir nefeslenme alanı olmalı... Aynı zamanda depremde kaçış alanı olabilir. Altına da araçların bir liraya park edebileceği büyük bir otopark yapılmalı...
İstanbullunun desteklemesi gerekir böyle bir fikri...
Ankara’da kaldırımda şarkı söyleyen 3 genç polis tarafından gözaltına alınmış.
Referandumdan önce “daha fazla özgürlük” yokken bile böyle şeyler olmuyordu ağalar beyler...
Haldun Ertem
Kanal
Konumuz çılgın proce.. Yani Kanal... Önce adında faul bulundu.. Bir okurumuz diyor ki:
- ‘Kanal İstanbul’ nereden çıktı? İstanbul Boğazı’na ‘Boğaz Marmara’ denizine ‘Deniz Marmara’ diyor muyuz?
Doğru isim faullü... İstanbul Boğazını rahatlatacak bir kanal faydalı olur. Ancak bu kanal Boğaz’ı rahatlatır mı?
Okurlarımız yazıyor:
- Montrö antlaşmasına göre barış zamanlarında yabancı savaş gemileri ve sivil gemilerin boğazdan geçişi serbesttir. Sen Boğaz’ı bırak kanaldan geç, diye zorlayamazsınız. Kanal dar olacağı için geçiş yavaş olacak, gemiler yine Boğaz’ı tercih edecektir... Kanal işi yaş görünüyor...
Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nın kafası koparılırken işçiler “Allahuekber” diye bağırmış.
Heykeli Taliban kafasının yıktığı her durumda belli oluyor.
* * *
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı televizyonda tartışmaya davet etmiş.
Eee, Kılıçtaroğlu’nun ‘çılğın proje’si de bu olsa gerek...
Fahrettin Fidan
Yorum Gönder