Aileler kararı bekliyor, ama sorumlulardan ses yok - Abbas Güçlü

Milyonlarca öğrenci ve anne-baba, Ankara’nın alacağı kararı beklerken, peki karar verme makamında oturanlar ne yapıyor?

Aileler kararı bekliyor, ama sorumlulardan ses yok - Abbas Güçlü
Sınavın iptaline karar verecek tek makam ÖSYM. Ama bunu yaptığı takdirde o koltukta oturmaları mümkün değil. Ankara Başsavcılığı da dün yaptığı açıklamada sınavın iptalinin ya da sonuçların ilan edilmesinin, kendileriyle ilgisi olmadığını belirtti

Milyonlarca gencin gözü kulağı Ankara’da. Hem de haftalardır. YÖK, ÖSYM ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı’ndan yapılacak en ufak bir açıklama, yaşamlarını altüst etmeye ya da yeni bir yol haritası çizmeye yetecek de, artacak. Ama nedense bu kurumların tümü, sessizliğe büründü. Arada bir konuştuklarında da kafaları daha da karıştırmanın ötesine geçemiyorlar.

Milyonlarca öğrenci ve anne-baba, Ankara’nın alacağı kararı beklerken, peki karar verme makamında oturanlar ne yapıyor?

“Erken tatmin olanlar”, bile bir bir saf değiştirmeye başladı. Önce Cumhurbaşkanı sonra da Başbakan Yardımcısı Arınç, eleştiri oklarını ÖSYM’ye yöneltti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da ayrıntılı bir inceleme yapmadan bu konuda karar almak istemiyor. Çünkü ne yönde karar alınırsa alınsın, bunun yaratacağı “depremi” öngörüyor ve bundan uzak durmaya çalışıyor!..


Son sözü kim söyleyecek?

Peki, bu konuda son sözü kim söyleyecek? Bütün Türkiye’nin merakla beklediği sorunun cevabını kim verecek?

İki ay önce çıkan yeni ÖSYM kanununa göre, bu konuda tek karar makamı, ÖSYM’nin bizzat kendisi. Onların ayak diremesi halinde ise yürütmeyi durdurma kararını Ankara Bölge İdare Mahkemesi alabilir.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı soruşturma ise karar alıcıların, kararını hızlandırabilir ya da yavaşlatabilir. ÖSYM’nin sürekli olarak savcılara “Ne yapalım?” diye sorması da bu yüzden...

Aslında en doğru olanı, ÖSYM Yürütme Kurulu’nun ta en başında, yani “sehven” şifreleme olayını tespit ettiği anda, “iptal” kararı almasıydı. Ama cesaret edemedi!..

Öyle noktaya gelindi ki, YGS skandalı, adeta ateş topuna döndü ve hiç kimse elinde tutmak istemiyor.

Ateş topu, ÖSYM, Yargı, YÖK, iktidar ve Çankaya arasında gidip, geliyor.

Sınav iptal edilmeye edilecek ama nedense bunu hiç kimse üstlenmek istemiyor. Oysa, sınavın iptaline karar verecek tek makam ÖSYM’nin bizzat kendisi. Ama bunu yaptığı takdirde de o koltukta oturmaları mümkün değil. Yani kendi iplerini, kendileri çekmek istemiyorlar...

Dün bu konuda çok önemli gelişmeler bekleniyordu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, akşamüzeri açıklama yapacağını duyurdu ve bütün dikkatler, o açıklamaya çevrildi. Ama tam anlamıyla dağ fare doğurdu. Soruşturmayı yürüten Ankara Başsavcılığı, cevap kartlarına yönelik incelemenin devam ettiğini ve sınavın iptalinin ya da sonuçların açıklanmasının, kendileriyle ilgisinin bulunmadığını bir kez daha yineledi.

Yani bir anlamda ÖSYM’nin kendilerine attığı ateş topunu, aynı hızla sahibine geri gönderdi. Çünkü derinlemesine bir araştırma yapmadan iptal ya da devam yönünde bir kararın sorumluluğunu üstlenmek istemiyor.

Soruşturmanın ne zaman biteceğine yönelik bir takvim konusunda da ne söylense boş. Çünkü KPSS’ye yönelik inceleme tam 9 aydır sürüyor ve hâlâ bir sonuca varılabilmiş değil..

Peki, hangi durumda ne olur? Gelin tüm olasılıkları göz önünde bulunduralım ve nasıl bir karar alınacağını yine hep birlikte tahmin edelim:

YGS’nin iptal edileceğine yönelik iddialar giderek artıyor. Ama tam tersi de olabilir. Şimdi gelin her iki durumda da ne olur sesli olarak düşünelim. Önce iptal olması durumunda yaşanabilecek gelişmelere bakalım:

- Olası bir iptal kararı, bundan sonra nasıl bir süreç izleneceğini de tartışmaya açar. YGS’nin yeniden yapılması, ne moral ve akademik ne de sınav takvimi açısından mümkün değil gibi. Çünkü ÖSYM’nin sınav takvimine baktığınızda, önümüzdeki hafta sonlarının neredeyse tümü dolu. Yeni bir YGS, tüm sınav takvimini altüst edebilir. Bu durumda karşımıza iki seçenek çıkıyor.

Bunlardan ilki, YGS’nin de LYS ile birlikte yapılması, ikincisi de iki yıl önceki tek aşamalı sisteme yeniden dönülmesi. Ama bunun için de soruların içeriğinden, fakültelerin puan türlerine kadar çok kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerekiyor ki, bugünkü ÖSYM yönetimi ile bu tempoyu yakalamak çok zor gözüküyor...


ÖSYM’ye taze kan gerekiyor

- Sağlıklı karar alma yeteneği, önemli ölçüde zaafa uğrayan ÖSYM’ye kesinlikle taze kan gerekiyor. Bu, yönetimi değiştirme şeklinde de olabilir, takviye ile de yetinilebilinir. Buna karar verecek olan da Demir’i o makama atayan Özcan-Erdoğan ve Gül üçlüsüdür. Onların desteği sürmeden o makamda kalamayacağı gibi, onların istemesi halinde inat etmesi de mümkün gözükmüyor.

“YGS iptal edilseydi, bugüne kadar çoktan iptal edilirdi” diyenleri haklı çıkartacak bir gelişme de hâlâ geçerliliğini koruyor. ÖSYM yönetimi, “Şifreleme var ama kopya yok” yönünde bir savunma ile birkaç gün içerisinde puanları açıklayıp, hemen aynı gün de LYS başvurularını başlatabilir. Ama bu “dayatma” yeni tartışmaları da beraberinde getirir:

- Örneğin iptali gerektirecek yeni bulgular ortaya çıktığında ne olacak?

- Kamuoyu tatmin olmadan, tatmin olanların bile kafası karışmışken, ÖSYM tüm baskılara nasıl göğüs gerecek?

- Hapishanelerdeki sınav iptal edilip, diğerleri iptal edilmezse, sınavın güvenirliği ve eşit koşullarda yarışma ilkesi zedelenmiş olmayacak mı?

- En önemlisi de kız öğrencilerin aynı okullarda toplanması, basın kitapçığının ÖSYM’nin açıklamalarının tam aksine sınavdan önce hazırlandığı, sehven de olsa şifreleme olduğu, 1 milyon 700 bin kitapçığa karşın 1 milyon 700 bin cevap anahtarı olmadığı iddiaları cevapsız kalacak. Bu da ÖSYM’ye ve onu destekleyenlere yönelik güvenin daha da erimesinin ötesinde bir işe yaramayacak!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget