Kanal mı önemli, hayatlar mı? - Ruhat Mengi

 Kanal mı önemli, hayatlar mı?
Bir yanda 1 milyon 700 bin öğrencinin hayatını belirleyecek sınav olan YGS’de arkası kesilmeyen yanlışlar sürerken,
ALES sınavında da bir başka skandal ortaya çıkmış ve yapılan-yapılacak tüm sınavlara güven sıfırlanmışken yine gündem saptırıldı ve birden ortaya “çılgın proje” diye gayet zamansız ve gereksiz (değilse gençlerin hayatının önüne geçecek “önceliği” nedir açıklasınlar) bir kanal projesi atıldı.

Aslında dikkatlerin YGS ve ALES’te yoğunlaşmasının sürmesi gerekiyordu ama son yıllarda her “tepeden inme gündem değişikliği”nde olduğu gibi çok kişi bu kanal olayının üstüne atladı. Haydi buna da ‘normal’ diyelim, yeni bir proje hele de “çılgın” ise şu anda zamansız ve anlamsız olsa da etraflıca tartışılacaktır, zira (kimbilir hangi “şanslılar”a yaptırılacak) olan bu dev kanala dökülecek trilyonlar; iktidar partisinin değil milletin cebinden çıkacaktır.

BİSİKLET VE YAMA!

Bu örnekleri defalarca verdik, gazetelerde haberleri-fotoğraflarıyla çıktı Avrupa’nın bir çok “en zengin” ülkesinde başbakanlar, bakanlar masrafları kısmak için parlamentoya yürüyerek veya bisikletle gidiyor, makam aracı bile kullanmıyor.

İngiliz Sarayı Buckhingham’da perdeler yamanarak, kraliyet ailesinin kıyafetleri tersyüz edilip modelleri değiştirilerek kullanılıyor. Onlarda açlıktan ölen bebekler ve yaşlılar, okula giyecek ayakkabısı, önlüğü olmayan veya aç giden binlerce çocuk yok. Bizde “ekonomi büyüyor, süperiz” söylemleri eşliğinde “yoksulluk ve işsizlik”te ülkeler arasında rekor kırmaktayız. Ve durum bu iken, hiçbir önceliği, aciliyeti olmayan, uzmanların “uluslararası anlaşmalar nedeniyle bir kazanç sağlamayacağını” da söylediği bir kanaldan söz ediliyor. Başbakan konuşup tartışanlara da kızıyor, oysa elbette ‘açıklandığı anda eleştiriler gelecek’ bir projedir bu..

Milli irade önemliyse, milli iradenin “benim hangi sorunumu çözecek” diyeceği ve dediği bir projedir.

YGS’DE HİLE YOKMUŞ!

Şimdi dönelim asıl önemli konuya; YGS ve ALES’te olup bitenler sınavlara olan güveni sıfırladı ve yıllar boyu “bir genç gibi” yaşamadan, “yarış atı gibi” sınavdan sınava koşan öğrencilerin psikolojisini de birlikte sıfırladı.

Hastalanan, intihar eden öğrenciler var. Ama işe bakın ki sanki pek de önemsiz bir konuymuş gibi “şifre var, kopya yok” dendi ve sonuçlar açıklanıverdi. Peki ÖSYM Başkanı’nın “sehven olmuş” dediği bu şifrelemenin (ki daha önceki uzun yıllarda neden böyle bir sorun yoktu da “sehven”ler hep bu yıl ve önemli her olayda ortaya çıkıyor) bir kısım öğrenciye verilmediği nasıl kanıtlanıyor? Bu şifreyi kimler hazırladıysa onların bu işi yapmadığına nasıl emin olunacak?

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın bu konuda uzman görüşlerinden derlediği sorular son derece önemli ve bunlar arasında “karar veren bilirkişilerin uzmanlık alanlarının ve hangi kurumlardan seçildiklerinin bilinmemesi” de var.

SINAV İPTAL EDİLMELİ, BAŞKAN İSTİFA ETMELİ!

“Hiçbir sorun yok” denerek geçiştirilmek istenen konuda son olarak Bursa’da Ece Akyüz isimli öğrencinin puanının sonuç formunda önce “133” yazdığı, ÖSYM’den tekrar form istendiğinde puanın birden “427”ye fırladığı haberi verildi.

Eğitim-İş Genel Başkanvekili Levent Akça da “1 günde benzer puan fırlamaları”na başka örnekler verdi. Sınavda ve ÖSYM’de sorun olmasa bunlar kabul edilir yanlışlar mıdır? Bu sınavın iptal edilmesi (ya da LYS’ye etkisinin oranının minimuma indirilmesi, üniversiteye girişte LYS puanlarının esas alınması ) ve ÖSYM Başkanı’nın mutlaka istifa etmesi gereklidir. Gençlerin hayatı ve böyle fahiş bir hata “geçiştirilecek” bir konu olamaz!



***


Lokomotif İstanbul!

Kanal Projesi ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan “İstanbul’un böylece Türkiye’yi dünyada 10’uncu sıraya taşıyacak lokomotif olacağını” söylemiş. Oysa eğer İstanbul’da hiç değilse son on yıldır ve özellikle seçim öncelerinde gecekondulardan oluşmuş “şehir içinde şehir”ler kurdurulmasaydı, bu olağanüstü şehir bir beton yığınına çevrilmese, trafiği düzenlense, binaları depreme dayanıklı hale getirilse, şehir bir “suçlular kenti” olmaktan çıkarılsaydı İstanbul zaten “dünyada 10’uncu sıraya çıkacak” bir lokomotif olurdu. Ama şu anda bir helikopterden baktığınızda içler acıtacak kadar yeşilden yoksun bir beton kütle görüyorsunuz.

Maalesef bir kanalın kurtaramayacağı kadar hazin bir tablo!




***


Bu kez ‘kararsız’ olamazsınız!

Daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de “kararsızlar” veya “oyunu kullanmayıp sandıktan kaçanlar” sonucu tahminlerin çok üstünde etkileyecek. Oysa referandum öncesinde “çok önemli, Türkiye’nin geleceği oyunuza bağlı” diye defalarca söylenmesine rağmen deniz kenarında 3 gün daha fazla kalmak için, müthiş bir bencillikle sandığa gitmeyenler oldu.

Oy kullanmayanlar arasında partilerin hepsine kızan veya bir şekilde ‘sandığa gitmeyerek intikam aldığını düşünen’ler olabilir. Ama böyle intikam alınmaz, yaptıklarının durumlarını çözüme değil, daha uzun yıllar çözümsüzlüğe sürüklemekten başka bir anlamı yoktur.

Bu seçim HERKESİN MUTLAKA SANDIĞA GİTMESİ GEREKEN bir seçim, yapmayanlar sonradan çok pişman olabilirler, iyi düşünsünler! Partiler de seçim çalışmalarında en çok bu konuya eğilmeliler!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget