Birikim ve bellek kazandı - Zeynep Oral

 Birikim ve bellek kazandı

St. Petersburg’da Avrupa Tiyatrosu Büyük Ödülü Peter Stein’a verildi:

Avrupa Tiyatrosu Ödülü1987’den bu yana her yıl, tiyatro sanatını bir yerden alıp farklı boyutlara taşıyan, olanaklarını genişleten, ufkunu açan evrensel bir dil yakalayan tiyatro insanlarına veriliyor. Bugüne dek bu  ödülü alanlar şöyle: Giorgio Strehler, Peter Brook, Arianne Mnoushkine, Heiner Müller, Robert Wilson, Luca Ronconi, Pina BauSch...
Bu yıl Avrupa Tiyatrosu Büyük Ödülü Alman yönetmen Peter Steina verildi. Tiyatro Onur Ödülü ise Rusya’nın efsanevi topluluğu Taganka Tiyatrosu’nun kurucusu yöneticisi, her şeyi olan Yuri Lubimova verildi. St. Petersburg’da tiyatroyla soluk alıp verdiğimiz bir haftanın sonunda görkemli bir törenle ödüller sahiplerini buldu.
Avrupa Komisyonu tarafından geliştirilen, “Avrupa Tiyatrosu Ödülü”, AB’nin en önemli kültür projelerinden biri olarak sürmekte. İlk on yıl Avrupa Tiyatro Ödülleri, Sicilya’nın Taormina kentinde, dünyanın her yerinden tiyatro uzmanlarının katılımıyla Taormina - Arte Tiyatro festivalinde verildi. Ekonomik krizle birlikte, her yıl başka bir ülke bu olaya ev sahipliği yapar oldu.
Geçen yıl 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul iken, başta Dikmen Gürün olmak üzere çok uğraştık, bu prestijli olayın İstanbul’da gerçekleşmesi için. Olmadı, yapamadık.
Gorki’nin, Dostoyevski’nin koltuğu
Sondan başlıyorum... Ödül töreninden: Moskova’daki Bolşoy’dan sonra Rusya Cumhuriyeti’nin en görkemli tiyatro binasındayız. 1800’lerden beri yangınlara, işgallere, rejim değişikliklerine sellere direnen 1700 kişilik Alexandrinsky Tiyatrosu’ndayız… “Görkemde, La Scalayı bile geride bırakır” diye övünülen yapıda tek boş koltuk yok.
Karanlıkta soluklar tutulmuş, salonu tarayan bir projektör, kâh kırmızı kadifeyi, kâh altın kaplama oymaları, kâh kristal avizeleri aydınlatıyor. Sonra bir koltuğa odaklanıyor. Sahneden gelen ses açıklıyor: Bu koltuk Gorkinin tiyatroya, operaya, baleye geldiğinde oturduğu koltuk. Şimdi orada Peter Stein oturuyor… Salon alkıştan inliyor... Projektör dolaşıyor… Bir başka koltukta duruyor. Bu, Dostoyevski’nin koltuğu, şimdi orada Yuri Lubimov oturuyor… Alkış daha da büyüyor. Sonra sıra “Tiyatroda Yeni Gerçeklik Ödülleri”nde. Altı kişi ya da kuruma verildi. Onları alkışlıyoruz. (Nasılsa bu yazıya hepsini sığdıramam diye adlarını bile vermiyorum. İleride bakarız…)
Biraz sonra sahneye, bir perde iniyor. Meyerholdun, o tiyatro dehasının bu tiyatroda kullandığı ilk perde!
Heyecandan, hırstan, kıskançlıktan ağlamamak için zor tutuyorum kendimi: Vazgeçtim Eliza Binemecyanın, İsmail Dümbüllünün, Muhsin Ertuğrulun oturduğu koltuğu ya da locayı görmek, kendi oturduğum iki yıl önceki koltuğu bulamıyorum ben şu İstanbul kentinde. Yazıklar olsun, tiyatro sinema yapılarını yok eden zihniyete! Yuh olsun!
Ödül töreninden çok etkileyici bir an daha: Peter Stein, ödülünü almak üzere sahneye çıktığında İngilizce konuşacaktı. “Benim Alman olduğumu hepiniz biliyorsunuz. Ama bu sahnede Almanca konuşmaya utanırım. Nedenini hepiniz biliyorsunuz. Burası St. Petersburgdiyecekti. O an tüm salon yine ayağa fırladı. (Elbet Nazi işgaline değinmeydi bu.)
Stein: Belleğimizin bekçisi
Büyük Ödülü kazanan Alman yönetmen Peter Stein bence bu ödülü çoktan hak etmişti. Keşke artık tiyatrodan uzaklaşıp daha çok operaya yöneldiği yıllarda değil de, 1970’ten beri yönettiği o muhteşem topluluğu Schaubühne’yle büyük klasikleri sahnelediği dönemlerde alsaydı…
Ona bu ödülün verilme gerekçeleri arasında şu özellikleri vurgulayabilirim:
Metne önem vermesi, metne çok katmanlı analizlerle yaklaşması…
Klasik, çağdaş ya da modern tüm eserlerde tarih bilincini bileyip, toplumsal belleği öne çıkarması…
Oyunlarını alışılagelmiş mekânlar dışında da sahneleyip uzamı noyutlandırması…
Tiyatroya muhteşem oyuncular kazandırması: Bruno Ganz, Edith Clever, Jutta Lampe, Klaus Maria Brandauer, ilk aklıma gelenler…
Rus Tiyatrosu’nu yeniden keşfetmemizi sağlaması. (Unutulmaz Çehov Oyunları…) Ben bir şey yapmadım, onlardan öğrendiğimi yeniden onlara verdim” diyecekti törende. Stanislavski metodunu öyle bir geliştirip kullandı ki, buna Ruslar bile şaşırmıştı!
Kültürler arası, kültürler üstü ilişkilere köprü görevi yapması. Nitekim Türk sanatçılarla da çok çalışmıştı Berlin’de. Onunla konuştuğumda bana Ayla ve Beklan Alganı soracak, acı haberi benden öğrenecekti.

NOT: Sevgili okurlar; yarın 23 Nisan İzmir Kitap Fuarı’nda konuşmam ve imza günüm olduğu için Kars’a gidip Mehmet Aksoya destek olamıyorum. Aklım Kars’ta… Olanağı olan herkes gitmeli. Gidemeyenlerden yolu İzmir’e düşenleri fuara beklerim

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget