Gaziantep’ten Mine Demirkul diyor ki “Aymaz doğanları sonradan aydırmak ne kadar zor.. Bunu her gün aydıramadığım, aymayı reddeden insanlarla konuşurken tartışırken o kadar çok yaşıyorum ki.. ‘Misak-ı milli sınırları tehlikede’ diyorum ‘değiştirmek istiyorlar’ diyorum; ‘Değişirse değişsin, Rusya’nın da sınırları değişti, ne oldu’diye cevap veriyor, ‘halis Türk’üm’ diyen aymaz! Eskiden bunu vatanına yakıştıracak bir Türk evladı var mıydı?”
Bülent Arınç ise Anayasa tartışmaları konusunda “Nihayetinde rejim değiştirmiyoruz, sadece ülkenin nasıl daha iyi yönetilebileceği konusunda bir sistem arayışına gidilir, bu başkanlık olur, yarı başkanlık sistemi olur, Türkiye’ye özgü başka bir şey olur veya bugünkü sistemin aksayan yönlerini tamir edeceğimiz yeni düzenlemeler olabilir” diye rejimle ilgili endişeleri gidermeye çalışıyor! Tayyip Erdoğan’ın planladığı gibi Anayasa’dan Türklük kavramı çıkarılırsa, geride rejim mi kalır?
***
Ahsen Türkeli, “Arslan kardeşim, insanlarımız şurada namaz kılıp diğer tarafta Peygamber torunlarını şehit edenler gibi kandırılıyor. Az önce Hürriyet’te ‘yalakalık geni bulundu’ diye bir haber okudum.. Bize de inanmak genini yükleyen Allah’a şükürler olsun!” diye yazmış..
Yalakalık haberi benim de dikkatimi çekmişti:
ABD’deki Brown Üniversitesi’nin araştırması Neuroscience dergisinde yayımlandı. Habere göre insanların bir kısmı “yalakalık” geniyle doğuyor. Beynin bir yanı söyleneni yaptırıyor, diğer yanı tecrübelere dayalı hareket ettiriyor. Darp-32 adlı geni taşıyanlar beyninin sadece söyleneni yapma kısmını kullanıyor.
Kur’an’da bu konu “kalplerin mühürlenmesi” veya “kalplerin uzlaşması” kavramı ile 20 ayette geçer. İşte birkaçı:
“Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.” (Nahl 108)
“Eski sahiplerinden sonra bu toprağa varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer dilemiş olsaydık onların da günahlarını başlarına çarpardık! Kalplerinin üzerini mühürleriz de onlar gerçeği işitmezler.” (Araf 100)
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O’nun nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz.” (Ali İmran 103)
“Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah’tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiştir. Onların hakları dünyada zillet ahrette de büyük bir azaptır.” (Maide 41)
***
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu, “Birinci dâvâ su ve toprak kaynaklarının muhafazası ve geliştirilmesidir. Koca Mısır ve Roma İmparatorlukları, Sümer ve Akad medeniyeti, su kıtlığından battı. Nil’in çekilmesiyle Firavunlar yıkıldı.
‘Altınızdan suyu çekersek size kim su verebilir’ ayeti suyun devlet ve millet varoluşu için ilahi hükmü ne de açık ortaya koyuyor.
Ama anlayan kafalar nerede? Artık yerüstü değil yer altı depolama sistemleri düşünülmelidir. Bu mesele ülkenin bölünmesinden bile önemlidir. Zira bu meseleyi bilen ve çözümleyen bir Türkiye’nin bölünme diye bir problemi olmadığı gibi otomatik olarak büyüyeceğini söyleyebilirim” diyor.
AKP hükümeti, Türkiye’nin toprak ve su kaynaklarını da yabancılara devrediyor ama bu da kimsenin umurunda değil!
Yorum Gönder