Raden, Sajen, Rulin, Beraris… Kahramanmaraş’ta dört kardeş kendilerini asarak intihar ettiler. Sebep, ölen annelerine aşırı bağlılıkları. Kimi anne çocuğuna ilgisizdir, kimi aşırı ilgili. İkisi de yanlış. Doğru ilişki nedir? Psikolog Zehra Sözügeçer’in verdiği bilgi:
- Anne, çocuk ihtiyaç duyduğunda yanında olmalıdır. Ne eksik ne fazla…
* * *
TRT hafta içinde Titanic filmini gösterdi. Bir sahnede Jack (Leonardo Di Caprio), Rose’a (Kate Winslet) yaptığı karakalem resimleri gösteriyor. TRT resimleri bulandırıyor. Çünkü resimde bir kadının göğüsleri görünüyor… TRT’dekilerin sanatla aralarındaki sınır cinsel noktalardan geçiyor. Bu o anlama geliyor.
* * *
Başbakan ve yardımcıları Silivri’dekileri her fırsatta terörist gibi gösteriyor. Oysa onlar hâlâ masum. Hiçbiri üzerine atılı suçlardan mahkûm olmadı. Başbakan’ın polisi ile yandaş medya yasadışı bir işbirliği yaparak Ergenekon davası sanıklarını suçlu gibi gösteriyor. Başbakan bundan yararlanıyor. Ak adalet demek böyle bir şey…
* * *
Başbakan 10 bin kişiyi Taksim’e çıkarmaktan söz etti. Üç gün sonra YSK kararı üzerine binlerce PKK’lı ve BDP’li sokaklara dökülerek isyan başlattı. Devlet teslim oldu. Sokağa adam dökerek sorun çözmeyi meşrulaştırırsanız olacağı bu…
* * *
Erdoğan Tokmakçıoğlu’nun yeni kitabı piyasaya çıktı:
“Ünlü Türk Hainleri”
Hayır aradığınız isimleri içinde bulamayacaksınız… Çünkü bugünün değil geçmişin hainlerini anlatıyor kitap… Çerkez Etem’leri, Ziya Hurşit’leri, Damat Ferit’leri vs…
Haşin dünya…
“At şarkı söyleyememekten mutsuz mudur? Hayır, koşamadığı zaman mutsuzdur. Köpek uçamamaktan mutsuz mudur? Hayır, duyumsamaz olduğu zaman mutsuzdur… İnsan aslanları boğazlayamamaktan ve olağanüstü şeyleri yapamamaktan mutsuz mudur? Hayır insan bunun için yaratılmış değildir. O ancak utancını, iyiliğini, bağlılığını, adaletini yitirdiği zaman, tanrıların onun ruhunda yarattığı tanrısal özellikler yok olduğu zaman mutsuzdur.”
Epiktetos
Ali Babacan, “Buzdolabımızdaki kalite demokrasimizde yok” demiş.
Siyasetçi ne kadar kaliteli olursa demokrasi
o kadar kaliteli olur Canbaba…
F. Fidan
Erdoğan, Bahçeli’ye yanıt vermiş: “Ben bozkurtlarla değil eşrefi mahluk insanlarla dolaşıyorum.”
Anlaşıldı; Başbakan etrafındaki koruma ordusuna
“eşrefi mahluk” diyor…
H. Ertem
Anılar çıkar gelir
Ayrılık zamanı geldiğinde anılar çıkar gelir saklandıkları yerden.
1986 yılının Ocak ayı… Milliyet’in kapısından ilk kez giriyor, Doğan Heper’le birlikte doğrudan patronun odasına çıkıyoruz… Hoş geldiniz, diyor Aydın Bey… Dereden tepeden sohbet ediliyor, kollar sıvanıyor.
Turhan Selçuk pek gelip gitmiyormuş gazeteye. Bana onun camekânlı odasını verdiler. Her sabah kapının önünden Haldun Taner geçiyor. Gidip odasına oturuyor, akşam yine önümden çıkıp gidiyor. Camdan içeri bakıp bir selam versin diye bekliyorum. Ama dönüp bakmıyor. En çok temizlikçi kadınların odamı canla başla temizlemesi dikkatimi çekiyor. Bir gazetenin ciddiyeti temizlikçisinden başlar diye düşünüyorum…
İlk köşe 26 Ocak 1986 günü çıkıyor. O gün akşam Haldun Taner odanın önünden geçerken eğiliyor:
- İyi bir başlangıç yaptınız Melih Beyefendi, diyor..
Dünyalar benim oluyor… Milliyet’i seviyorum. O günlerde ağır mizah yapıyoruz… Sık sık Aydın Bey’in işadamı dostlarını da buluyor salvolarımız… Kimi zaman liderlerin bizi şikâyet ettiği kulağımıza geliyor. Aydın Bey bunları bize hissettirmiyor. Doğru bildiğinizi yazın, diyor. Güveniyoruz ona… Bir gün gazete içinde bir hoyratlığa sinirlenip kendisine telefon açtığımda:
- Sen bu gazetenin sahibisin, boşver böyle ufak tefek şeyleri, diyor.
Ne söylenebilir bu jestin üzerine… Acı tatlı yıllar aile havasında geçiyor. Tam 25 yıl… Hanzade Hanım önceki gün bir veda telefonu açınca hüzün basıyor.. Gerçekten mi ayrılıyoruz? Defterde kocaman bir sayfa gerçekten mi kapanıyor… 25 yıllık birliktelik gerçekten mi anı oluyor? Galiba öyle… Geçen yıllar için yürekten teşekkür ediyorum Aydın Bey’e ve Doğan ailesine… Yeni sayfayı umutla açıyoruz… Yeniden güzel günlere katkı için kolları sıvıyoruz…
Doktorlar!
Doktorlar hükümete karşı haklı direnişleri yanında biz vatandaşlara da sitemli. Haklı bir sitem bu. Bakın ne kadar da güzel anlatmışlar dertlerini…
* Eğer bizi kahve makinesi başında veya sigara molasında yakalarsanız, muhakkak hastalıklarınız ile ilgili bir soru sorunuz. Bizim dünya da zevk aldığımız tek şey tıptır ve zaten molayı da sizin sorularınıza yanıt vermek için vermişizdir.
* Evdeki ilaçlarınız iyi gelmiyorsa hemen telefon ile bizi arayınız. Telefon ile tanı koymak üzerine mükemmel bir eğitimimiz vardır.
* Ayaküstü, merdivende, kapı arkasında veya asansörde karşılaştığımızda hemen sağlık sorunlarınızı anlatınız. Zaten asansöre sizin sorunlarınızı dinlemek için binmişizdir.
* Medyada okuduğunuz asparagas tıp haberlerini doktorunuzu sıkıştırmak için kullanınız. Çünkü gazeteler, tıp konularını doktorlardan daha iyi bilir.
* Doktorlarınıza teşekkür etmeniz gerekmez. Bu işi için zaten para alıyor.
* Doktorlarınıza danışmadan kendi teşhisinizi koyabilir ve de tedavinizi kendiniz yapabilirsiniz. Durumunuz kötüleşirse, nasılsa doktorunuz sizi iyileştirir.
* Doktorlar her şeyi bilmekten sorumludurlar. Mesela beyin cerrahisi uzmanı, cildinizdeki kızarmayı ve kaşıntıyı bilmekten de sorumludur. Bilmiyorsa “para almadığı için inadına söylemiyor” diye söylenti yayabilirsiniz.
* Telefonla aradığınız doktorunuz o sırada evinde değilse, sorununuzu eşine de sorabilirsiniz. Zira doktorun eşi de kocasından önemli ölçüde tıp bilgisi kapmıştır.
(Ak – Şaka dergisinden…)
Yorum Gönder