Kördüğüm... - Hikmet Çetinkaya

 Kördüğüm...

Bir haftadır İstanbul dışındaydım.
İzlenimlerimin bir bölümünü yazdım...
Ege’de seçim havası yoktu...
İlginçtir, önseçim yapılan Denizli, Uşak, Muğla ve Manisa’da örgütler, milletvekili adayları özellikle kırsal kesimde çalışmaya başlamışlardı.
Ege yağmurluydu.
Bedri Baykam’a saldırı haberini Ege’de öğrendim. Başbakan Erdoğan’ın ucubedediği Kars’taki İnsanlık Anıtı’nı yıkma hazırlığı başlamıştı Mehmet Aksoy’un çığlıklarına karşın.
İnsanlık Anıtının yıkımını engellemek için yapılan toplantıda Bedri Baykam da vardı ve toplantı çıkışında bıçaklı saldırıya uğramıştı.
Bir sanatçı, yazardı Bedri... Toplum ayağa kalkmalıydı...
Kimsenin kılı kıpırdamadı!
1994 yılında içine tükürülen sanat, ileri demokrasimiz(!) nedeniyle 2011’de ucubeolmuştu.
Mehmet Aksoy işte bu nedenle öfkeliydi haklı olarak...
Bedri Baykam’ı bıçaklayan düşünce ve Türkiyenin bugün içine düştüğü durum...
Bir elinde silah, öteki elinde bayrağımızla havaya ateş eden kişi...
Güneydoğu’da polis kurşunuyla ölen genç... İstanbuldaki gösterilerde banka şubelerine saldıran PKK sempatizanları, dozerlerin camlarını silahlarının dipçikleriyle kıran polisler...
***
İnsan olmanın derin sarnıcında, hüzünlü bir mor menekşenin karanlığında son bir haftada yaşadıklarımızı düşünüyorum.
Oysa yaşamak ne güzeldir sıcak dostuklarda, sevgi yağmuru altında.
Örselenmemiş duygularımız vardı eskiden, sevgimiz bir başka havayı solurdu, çiçekler bir başka gülümserdi bize...
Neden değiştik, niçin bu denli acımasız olduk?
12 Eylül faşizminin getirdiği 1983 yılında çıkan Seçim ve Siyasi Partiler Yasası... Yüzde 10’luk seçim barajı...
Yüksek Seçim Kurulu BDP’li bağımsızları önce seçime sokmama kararı alıyor, tepkiler üzerine yeniden toplanıp karar veriyor:
Seçimlere girebilirler... Gereken belgeleri getirdiler...
Gün geçmiyor ki bir saldırı olmasın, bombalar patlamasın, bir olay çıkmasın...
Bir hafta boyunca yaşadıklarımız bu değil elbet!
Genç ölümler, intiharlar...
Kadına yönelik şiddet giderek artıyor, eli silahlı cani sevgilisini öldürdükten sonra konuşuyor:
Onu çok seviyordum ama beni terk etti!
Ruhlarımızın yolculuğunda bir öfke kasırgası esiyor...
Bıkkınız!
Yılgınız!
Hiçbir şeyi umursamıyoruz!
Batan günün içinde dağların siyahla örtüldüğü saatlerde sanki dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmış gibiyiz.
***
Çevreciler yürüyor...
Sayıları neden bu kadar az!
Aliağada yıllar önceki çevre eylemlerine 10 bin kişi katılırken, bugün 500 kişiyi bulmak zor!
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, halka parasız su verdiği için yargılanıp mahkûm olmadı mı?
Emek Sineması da yıkılıyor İstanbul’da...
Beykoz sırtları yağmalanmış, Çavuşbaşı köyüne yüzlerce villa yapılmış...
Peki şifreli sınav ne oldu?
Suçlular kim?
Yazık değil mi bizim çocuklarımıza?
Başbakan, eylem yapan gençlerin arkasında bir siyasi güç ya da terör örgütü arıyor...
Ve sonra diyor ki:
Onlar iki bin kişi, biz istesek karşılarına beş-on bin kişi çıkarırız.
Çöp bidonlarına zarar verdikleri için hapis cezasıyla yargılanan öğrenciler, parasız eğitim istedikleri içinaylardır hapiste yatan gençler.
Şimdi geldi sıra TEKEL işçilerine...
Sekiz yıl ağır hapis cezası istemiyle yargılanacaklar.
***
Tüm bunlar ileri demokrasi ve özgürlükler adına oluyor...
Türkiye çağ atlıyor çağ!
Bir kördüğüm, çözülmesi güç!..
Bir iç çekişin yanı başındayız.
Göklerin yığını geliyor üzerimize...
Madımak’ta yakılan aydınlar, sanatçılar, şairler...
Tam zamanıdır Metin Altıokun dizelerini mırıldanmanın:
Sen ağıtını kendi yakan / Mazlumun süren kökü / Bak ürperiyor duran sular / Ve doğuda bir yerde / Derin bir meşelikten / Avaz avaz geçiyor rüzgâr
Şimdi sen öldün ya / Yumuşacık bir çizgi / Ediniyor avuçlarına / Yeni doğan çocuklar / Artık sevda yazgılarını / O çizgiden okuyacaklar

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget