Her siyasal lider de bir insandır…
Onun da bir sanat yapıtını beğenme ya da beğenmeme, övme ve eleştirme hakkı vardır.
Bunu açıkça belirtebilir de.
Siyasal liderler, gelişmiş Batı ülkelerinde halkın sevdiği sanatçılarla bir araya gelmeye, beğenilen diziler üzerinden seçmene mesaj vermeye özen gösterirler.
Amerikan başkanlarının zaman zaman sinema sanatçılarını, sporcuları başkanlık konutunda ağırlamaları, bu sırada ilginç davranışlarda bulunmaları, bunların medyaya yansıması ve çeşitli yorumlara tabi tutulması âdettendir.
Örneğin Obama seçmenlere mesaj vermek için gençlere yönelik olan “Entourage” ve kadınlara yönelik olan “Desperate Housewives” adlı televizyon dizilerini severek izlediğini belirtmişti.
Bizde de cumhurbaşkanları, 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarına artık sanatçıları da davet etmeye başladılar.
Atatürk ve İnönü dönemlerinden sonra ihmal edilen sanatçılara ilgi, Fahri Korutürk zamanında yeniden başlatıldı ve sanatçılara da Çankaya Köşkü’nün kapıları açıldı.
Tabii her lider, kendi kültürel, sanatsal, siyasal görüşlerini sanat ve sanatçı tercihlerine de yansıtabilir.
Kimi zaman bu tercihler kamuoyunca onaylanır, kimi zaman onaylanmaz; bu da son derce doğal ve normaldir.
Kimi sanatçı ve edebiyatçı, bir siyasal liderin kendine gösterdiği ilgiyle gönenir, övünür…
Kimi sanatçı ve edebiyatçı ise bu ilgiyi küçümser, reddeder…
Bu iki farklı tavır, sanatçı ve edebiyatçıların “siyasal bilinçlerine” ve söz konusu olan liderin temsil ettiği görüşlere karşı olan tutumlarına bağlıdır.
Kimisi bütünüyle apolitiktir; kimden gelirse gelsin bir liderin ilgisi onu memnun eder…
Kimisi yüksek siyasal bilince sahiptir, izlenen politikalara göre bazı liderleri onaylar, bazı liderleri onaylamaz; tavrını da buna göre koyar.
Buraya kadar bütün anlattıklarım, bir demokrasi içinde, son derece doğal, normal ilişkiler, oluşumlardır.
Bir de Kenan Evren’in ziyaret ettiği resim sergisindeki bir tabloyu kaldırtması gibi olaylar var.
İşte o zaman işin rengi değişir:
Konu, liderin veya ailesinin kişisel tercihlerinden çıkar, rejim tartışmalarına kadar gider!
***
Son günlerde Türkiye’de liderlerin ve çocuklarının yarattığı iki “sanatsal olay(!)” kamuoyunu uzun süre işgal etti ve daha da edeceğe benzer:
Biri Başbakan’ın dünyaca ünlü sanatçımız Mehmet Aksoy’un Kars’taki “İnsanlık Anıtı” heykeline “ucube” demesi ve bunun üzerine heykelin yıkılmaya başlanması…
Öteki de Başbakan’ın çocuklarından birinin interaktif bir tiyatro oyunu sırasında, kendine (özellikle de türbanlı olduğu için) hakaret edildiğini iddia ederek salonu terk etmesi ve bunun üzerine ilgili bakanın, Devlet Tiyatroları yöneticilerinin başlattığı soruşturmalar ve yaptıkları yorumlar.
Hiç kuşkusuz bir başbakan, bir heykeli beğenip övebilir de, beğenmeyip eleştirebilir de…
Bu onun sanat ve kültür anlayışına bağlı bir tutum ve davranıştır.
Kamuoyu da bu tutum ve davranışına göre Başbakan hakkında bazı izlenimler edinir ve bunlar dile de getirilir.
Ama Başbakan “ucube” dedi diye bir heykelin yıkılması...
İşte o kabul edilemez!
Başbakan’nın çocuklarından biri, çiklet çiğneyerek izlediği bir tiyatro oyununu beğenmeyebilir; salondan çıkıp gidebilir de…
Bu da onun sanat ve kültür anlayışını yansıtır ancak.
Ama Başbakan’ın çocuklarından biri, interaktif bir oyunda, sahne gereği olarak izleyiciyle kurulan ilişki sırasında “türbanlı olduğu için” kendine hakaret edildiğini iddia etti diye, soruşturma açılması ve Devlet Tiyatroları’nın kapatılmasının bile gündeme gelmesi…
İşte o kabul edilemez!
Tekrar edelim; Başbakan da, aile efradı da her sanat ve kültür olayında fikir beyan edebilir, övgüde veya eleştiride bulunabilir…
Bu onların kendi sanat ve kültür anlayışlarını yansıtan en doğal haklarıdır.
Ama onların kendi anlayışlarını yansıtan bu tutum ve davranışlarına göre sanat dünyasını “biçimlendirmek”, ancak otoriter rejimlerde görülen bir davranıştır…
Ve dünyanın neresinde olursa olsun bunun adı “Faşizmdir”!
Önemli not: Tam bu yazıyı noktaladığım sırada televizyonlarda Aksoy’un heykelinin yıkılmasını protesto için yapılan toplantıdan çıkan ressam Bedri Baykam’a yapılan bir bıçaklı saldırı haberi yer aldı.
Baykam’a “Geçmiş olsun” diyor ve iktidarın bu tür olaylar karşısındaki sorumluluğunu anımsatmak istiyorum!
Yorum Gönder