Milletvekili Kiler, ''Bu tepenin adı 1934 yılına kadar, İdris-i Bitlisi idi. Daha sonra değiştirilip, Piyer Loti denildi. Bu durum Bitlisliler'in kanına dokunuyor, ağrımıza gidiyor!'' diyor!..
Biliyorsunuz Kiler Ailesi, marketçiydi!..
Aile, Devr-i AKP'de, marketçilikten gökdelenciliğe dikey geçiş yaptı!..
Boğaziçi tepelerinden birine, Avrupa'nın en yüksek gökdelenini dikti.
Uzaktan bakıldığında dev bir kibrit kutusunu andıran, yeşil renkli cam giydirilmiş gökdelene, Sapphire (Sefayır okunuyor) adı verildi.
Şimdi herkes Vahit Bey'e soruyor:
“Madem oraya Piyer Loti denilmesi kanına dokunuyor, o halde bir başka İstanbul tepesine diktiğin gökdelene neden Sapphire adını verdin? İdris-i Bitlisi deseydin, daha iyi olmaz mıydı?''
Vahit Kiler bu soru karşısında susuyor, verecek cevap bulamıyor!
***
En değerli taşlardan biri olan ''safir''e, ''gökyakut'' da deniliyor.
Paha biçilemeyen safirler Hindistan'da çıkıyor. Başka renkte olanları da var ama, kıymetli safir taşları morumsu mavi renkte oluyor. New-York'taki bir müzede teşhir edilen 563 karat büyüklüğündeki safir, Hindistan'da bulunduğu için ''Hindistan Yıldızı'' olarak anılıyor.
Bu taşın ayrıca kalp ve böbrekleri güçlendirdiğine, ruhsal rahatlama sağladığına inanılıyor.
***
İstanbul'daki kuleye ''Sapphire'' ismi verilirken safir taşının bu özelliklerinden yola çıkıldığı, ''gökyakut'' çağrışımı yapılmak istendiği anlaşılıyor.
Oysa ''gökyakut'' koyumsu mavi renkte, bu gökdelense mat yeşil!..
Eeee her güzelin bir kusuru vardır! Olacak o kadar!
Bitlis kültürüne çok saygı duyduğu anlaşılan Vahit Kiler'in ''Bitlis'te herkes safirin ne anlama geldiğini bilir! Hatta Safir'e İngilizce okunuşuyla 'Sefayır!' derler! Bu nedenle gökdelenimize 'Sapphire!' adını koyduk!'' diyecek hali yok ya!..
***
Dünyaca saygın şehircilik uzmanlarından, çok değerli Hocam Profesör Dr. Gündüz Özdeş, Boğaziçi doğasına ihanet eden yapılardan birinin Tarabya Oteli olduğunu söyler, bu beton yığınının önünden geçerken, bakışlarını denize doğru çevirdiğini anlatırdı.
Gökdelenler yapıldı, Tarabya Oteli masum kaldı!
Bugün dünya çapında ''cam giydirilmiş çirkin gökdelenler kenti'' yarışması yapılsa, İstanbul uzak ara birinci olur, ''Sefayır'' da rekor kırar!
İnanmayan gitsin, güneş batımında Boğaz'ın Anadolu yakasından şöyle bir baksın.
Üsküdar'dan, Beylerbeyi'nden, Anadoluhisarı'ndan, Kanlıca'dan, Beykoz'dan, canı nereden isterse, oradan baksın.
Çünkü her yerden görünüyor!
O tepede göz kamaştıran ''gökyakut'' yerine, Boğaz siluetine saplanmış yeşil bir hançer duruyor!
***
Türkiye'de sanayici birkaç köklü aile bir kenara ayrılırsa, büyük zenginliklerin arazi ve yapı yağmacılığından kaynaklandığı fark edilir.
Üstelik bu zenginlikler, genellikle Doğu ve Güneydoğu'nun kalkınması için hazineden verilen paraların, orada üretime harcanması yerine, batıdaki değerli arazilere yatırılmasıyla oluştu. Kamu bankaları hep bu amaçla hortumlandı.
Doğu'daki garibanlar yoksul kaldı, onların hakkı olan paralarla Batı'yı yağmalayanlar, gerdanlık değerinde topraklar aldı!..
İstanbul, ''hak edilmemiş rantların dünya başkenti'' oldu!X
***
En dar alandan en büyük rantı sağlamak amacıyla dikilen ''Sapphire Gökdeleni''nin sahiplerinden Milletvekili Vahit Kiler'in kanına, İstanbul siluetine sapladığı hançerin görünümü dokunmuyor da ''İdris-i Bitlisi Tepesine Piyer Loti'' denmesi dokunuyor!..
Ağrımıza gitmek, kanımıza dokunmak...
Bunlar önemli kavramlar...
O halde şöyle bir geriye dönsün, son dönemde partisinin yaptıklarına bir baksın:
Uludere faciasını... Kürtaj yasağı getirme çabaları üzerine kopan kıyameti... 4+4+4 eğitim sistemi adı altında dayatılmak istenen dogmatik toplumsal mühendislik projesini... THY çalışanlarına getirilen grev yasağını ve işten çıkarmaları... Giderek artan otoriterleşme eğilimlerini, şöyle bir hatırlasın!..
AKP'ye oy vermeyen yüzde 50'nin ağrına giden, kanına dokunan çok şey görecek.
Tabii gözlerini İstanbul tepelerine hançer gibi sapladığı ''rant simgesi'' gökdeleninden ayırabilirse!..
Yorum Gönder