Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyoloji Profesörü Faruk Birtek, hafta başında VATAN‘da yayınlanan söyleşisinde söylediği sözler nedeniyle kendisine “Günaydın” dediğim için bana çok kızmış. Oturup uzunca bir mektup yazmış.
Bu mektubu yanıt hakkına duyduğum saygı gereği (yazım ve ifade hatalarını bile düzeltmeden) aynen yayınlıyorum:
***
“Muhterem Mustafa Bey saygı değerli sütunlarınızda benim Mine Şenocaklı ile yapmış olduğum mulakata geniş yer vermenizden ötürü size minnettarım.
Geniş okuyucu kitlesine sahip, dürüstlüğü ile tanınan bir yazarın dikkatini çekmek beni ancak bahtiyar eder.
Mine Hanım’a da bu konuda muteşekkirim. Kendisinin editörlük becerisi sayesinde bu mülakat bu kadar yankı yapabildi.
Yalnız ne yazık ki köşenizde beni yanlış tanıtınız, size merbut okuyucalarınızı yanılttınız. Tabii benim daha evvel acizane yazdık ve söylediklerimden haberdarr olmıyabilirdiniz ama sizin gibi araştırmacı bir yazar beni ağır dille itham ederken bir iki kişiye sorabilir, benim hakkımda mütalaa alabilirdi.
Ben son Referenduma şiddetle karşı çıkmış ve bunun sadece parti iktidarını pekiştirecek bir unsur olduğunu söylemiştim.
Taraf gazetesinde yazıyor diye en yakın arkadaşlarımı protesto mahiyeti görmüyor mahrumiyetlerini çekiyorum.
Benim Allah’a şükür bugün erişmiş olduğum maddi ve manevi mertebenin üstüne çıkarmaya AKP iktidarının gücü yetmez. O THY idare heyeti vesaire örneğinin hiciv mahiyetinde olduğunu mülakatta zaten belirtmişdim. Amacım hiciv ederek bugün olayların ne kadar ‘fırkacı’, ideolojik hale geldiğini göstermekdi.
Hiçbir zaman AKP yandaşı olmadım. Erdoğan’ın ilk seçildiği günkü konuşmasından etkilenmişdim. Beni çok şaşırtmışdı. Çok olumlu düşündüm. Prensibim, her zaman insanların doğru söylediğini varsaymaktır ta ki yalanları isbat edilene kadar.
AKP’nin başlangıçtaki Kıbrıs politikasını fevkalade cesur ve doğru buldum. Eski bir CHP sempatizanı olarak Baykal’ın CHP’sini kısır, banaz ve Cumhuriyet çizgisinde gerici buldum, tenkid ettim. Bu AKP yandaşlığı değildi ama AKP’ye belirli konularda hak vermek idi. Parti tutmadan, ön yargılı olmadan doğru gördüğünü söylemek akademik konumumun gereği olduğunu düşünürüm. Kemal Alemdar’ın laiklik iddiasını yobaz buldum çünkü laiklik o değildi. Ayrıca bu zorbalık bugün kü AKP iktidarının neticede önünü açtı. AKP’nin yanında olmadım ama başörtülü kızları hep destekledim. İnançlarından ötürü onların ezilmiş ve hakları yenilmiş olduğunu gördüm hatta onların AKP’den bağımsızlaşmalarını önerdim her hür vicdan gibi. Her zaman vicdan hürriyetlerinin yanında oldum. Şimdi de Sezaryen ve Kürtaj konusunda kadınlarının mahremiyetin yanında aynı imanla duracağım gibi.
Allah muhalefet mürekkebimi kurutmasın. 1957den beri, çocuklukdan beri, özgürce muhalefet yaptım. Bu bana rahmetli babamın yadigarı, hiç bir güç tanımadanm hiç bir menfaat gözetmeden gerekli muhalefet yapma mesuliyeti. Kamusal alanda çalışan biri olarak, geniş okuyucusu olan sütunlarınızda beni yanlış itham ile yanlış tanıtmanız benim prestijimi haleldar etmekde, kamusal konumumu rencide etmekde. Kamusal bir kişi olarak tek gücüm ettiğim söz ve onunda arkasındaki benliğim. Beni yanlış tanıtmak demek kamusal güvenilirliğimi benden çalmak demek benim sesimi kesmek demek, kamusal çalışmama set çekmek demek, manevi bir Silivri’ye göndermek demek. Halbuki bu gün Türkiye’de söylenecek daha çok şey var. Mesela 30 Ağustos gelirken niye bu kadar muvazzaf uydurma delil, düzmece itham ile Silivri’de diye sormak gerekiyor.
Turk Hukuk sistemi ne yazik ki kamusal veya özel benliğin korunmasını sağlamıyor. Bu bu yanlış tanıtımınızın yargı yolu ile telafisine imkan yok. Ümidim himmet eder yanlış tanıtımınızı kısaca da olsa düzeltirsiniz.
Bana cok acı gelen, kamusal kimliiimi katleden, yerine gelmemiş menfaat ten AKP’ye muhalifim olmuş olmam ithamı. Bereket beni tanıyan yuzlerce insan ve binlerce oğrencime bu itham tabi çok gülünç gelecekdir. Benim bugun eristiğim manevi noktada öğrencimin sevgisinden başka kulun verebileceği herşey ancak ıvır zıvır, AKP ne ki, bugun var yarın yok!
Saygılarımla
Faruk Birtek”
***
Faruk Birtek‘in son on yıldır verdiği demeçlerle AKP‘ye nasıl alkış tuttuğunu bu sütunlarda yayınlayarak kanıtlayabilirim. İster mi acaba?
Yanıt hakkına saygı duydum; mektubu yayınladım. Mektuptan öğrendiğim tek şey var:
Bugünkü eğitim sisteminin yetersizliği!
Acilen; profesörler başta olmak üzere tüm öğretim üyelerine “Türkçe ve Yazım Kuralları” dersleri verilmesi gerekiyor!
Yoksa öğrencileri, onların “kamusal güvenilirlikleri” yıprandığı için değil de yazılarını okuduklarında fena halde hayal kırıklığına uğrayabilirler.
*****
KİRALIK!
AKP Bozkurt İlçe Başkanı Naim Köse, Facebook’taki sayfasına, başı açık kadınlar için “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” yazmış...
Gelen tepkiler üzerine de yazıyı sayfasından kaldırmış...
Bu küstah sözleri, bundan beş-altı yıl önce türban konusunda yazdıklarımızı anlamayan ve “Canım örtünsünler ne zararı var” diyen...
“İyi ama yarın ‘Siz de örtünün’ diye dayatacaklar” dediğimizde, “Amma da abartıyorsun” diye karşılık veren tüm “demokrat” arkadaşlara ithaf ediyorum!
Alsınlar, iyi günlerde kullansınlar!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilen Roman Buluşması’nda “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazan pankart açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’e 8 yıl 5 ay 20’şer gün hapis cezası verildi. Sorum bu kararı veren mahkemenin hâkimlerine:
O çocukların babası olsaydınız ve meslektaşlarınız aynı kararı verseydi; ne düşünürdünüz?
Yorum Gönder