ENGZİSYONDAN miras kalmış bir tutku bu... Çağdaş imkânları da yanına almış olarak icraatına günümüzde de devam ediyor. Batı, bu zehirli tutkunun tasallutundan
laiklik sayesinde kurtuldu. Müdafaai Hukuk devrimleri laikliği bu kurtuluşu sağlamak için anayasaya koydu ama gerekli ilim ve içtihat desteği ile altı
doldurulmayan laiklik, bir asır geçmeden yıpratıldı. Yaşadığımız günlerde ise dinciliğe teslim olarak fiilen devre dışına çıkarıldı.
Bugün olan ne? Laklikten nasip alamamış coğrafyalarda, o arada sözde laikliğin bulunduğu Türkiye’de din, öfkelenilen kişi ve ülkeleri, sistem ve ideolojileri taciz aracı olarak kullanılıyor. Bir zamanlar bunu Humeynî İran’ı yapmıştı. Batı dünyası, siyaset dinciliğinin dünyanın birçok yerinde İslam adına sergilediği eylemlerin birçoğunu terör
veya başkalarını taciz olarak görüyor.
ALMAN PROFESÖRÜN SARSICI ELEŞTİRİSİ
Berlin’de verdiğim bir konferansın sorular kısmında, Almanların ‘en büyük Ortadoğu uzmanı’ bildikleri Udo Steinbah ekolünden bir profesör bana şöyle sataşmıştı:
“Dünyada sadece sizin dininizin ibadetetleri insanları taciz aracı olarak sahneleniyor. Tarihte bunun başka bir örneği yok.” Bu ağır ithamını kanıtlayacak bir
şey söylemesini istediğimde adam şunu söyledi: “Örnek çok. Temel ibadet bildiğiniz namazınıza bakın!
Bu ibadetiniz, bunu yerine getireceklere duyurulurken, diğer insanlar acımasızca taciz ediliyor. O minarelerdeki hoparlörlerden gece yarıları başlayan kıyamet davulu gibi sesler nedir? İbadet kavramıyla bunu nasıl yan yana getirebiliyorsunuz?” Ben adama, bu yapılanın dinin ve Peygamber’in emirlerine aykırı olduğunu, ezanın güzel insan sesiyle ve araçsız okunması gerektiğini evire çevire söyledimse de adam hiç değişmedi ve şunu söyleyip beni ilim adamına yakışır biçimde düşünmeye
çağırdı:
“Sizin araçlı ezanınızdan tacize uğrayan insanlar, sizin din içindeki yanlışlıklarınızı düzelterek mi bu sıkıntıdan kurtulacaklar? Bize ne sizin iç meselelerinizden. Biz kar-şımızdaki dinin icraatını biliriz, buna göre değerlendirme yaparız. Sizin problemlerinizi çözmediğimiz için bizi suçlayacak mısınız? Böyle bir mantık, böyle bir idrak olabilir mi? Siz sürekli insan hakkı ihlali yapıyorsunuz. İstirahat hakkı bütün anayasaların tanıdığı temel insan haklarından biridir. Siz bu hakkı her gün ihlal ediyorsunuz.” Bir zamanlar bir tür moda haline gelen ‘Zencilerin Müslümanlığı’nın esası da büyük ölçüde ‘beyaz adamı taciz’di. ’Michael Jackson ‘sübyancılıktan’
takibe alınıp sıkıştırıldığında karşısındakilerin tepesini tam attıracak şeyi söylüyordu:
“Müslüman olurum!...” Yani canınızı sonuna kadar sıkacak bir tacizde bulunurum... RTÜK binasında görev yapan iki doktordan biri ötekini taciz için, kapısının önünde tekbir getirip zikir cümleleri okuyordu... (Hürriyet, 30 Ocak 2004)
İSLAM, MÜSLÜMANI TACİZ ARACI YAPILIR MI?
ENGZİSYONDAN miras kalmış bir tutku bu... Çağdaş imkânları da yanına almış olarak icraatına günümüzde de devam ediyor. Batı, bu zehirli tutkunun tasallutundan
laiklik sayesinde kurtuldu. Müdafaai Hukuk devrimleri laikliği bu kurtuluşu sağlamak için anayasaya koydu ama gerekli ilim ve içtihat desteği ile altı doldurulmayan laiklik, bir asır geçmeden yıpratıldı. Yaşadığımız günlerde ise dinciliğe teslim olarak fiilen devre dışına çıkarıldı. Bugün olan ne? Laklikten nasip alamamış coğrafyalarda, o arada sözde laikliğin bulunduğu Türkiye’de din, öfkelenilen kişi ve ülkeleri, sistem ve ideolojileri taciz aracı olarak kullanılıyor.
Bir zamanlar bunu Humeynî İran’ı yapmıştı. Batı dünyası, siyaset dinciliğinin dünyanın birçok yerinde İslam adına sergilediği eylemlerin birçoğunu terörveya başkalarını taciz olarak görüyor. O da yapılıyor. Evinin tam karşısındaki caminin dört minaresinin tepesine takılan hoparlörden gece yarısı yükselen makine gürültülü ezan sesinden küçük çocuğu ile yaşlı annesinin dehşete düştüğünü bildirerek, hoparlörlerin biraz kısılması ricasını müftülüğe ileten vatandaşın aldığı iki cevap oluyor. Biri sözlü, ikincisi fiilî. Sözlü olan, tam bir engizisyon aforozu ve şu.
“Ezan sesi sizi neden rahatsız ediyor?” Ve fiilî cevap, hoparlör sesinin biraz daha yükseltilmesi oluyor. Vatandaş Diyanet’e başvurunca ise şu yanıtı alıyor: “Biz gerekli tetkiki yapıp sesi dinledik, olağan dışı bir şey yok. Başka bir isteğiniz var mı?” Yani dinin talebine uygun olanı isteyenlere, o talebi gündeme getirdikleri için bir tür ceza veriliyor. Bu tam bir engizisyon zulmudür. İslam bu zulmü yıkmak için geldi ama birileri İslam’ı, yıktığı zulümlerin aracı haline getirdi. Fakat tarihin diyalektiği gerekeni mutlaka yapar. Bunun aksini düşünmek akıl ve izana isyan olur.
Bakın 3-4 Nisan 2012 tarihli gazetelere: Fransız dışişleri bakanı Alain Juppe, Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunarak, ‘dünyayı huzursuz eden İslamî tehdide karşı tedbir alınmasını’ istiyor. Zavallı Alain Juppe ve zavallı Fransa! İslam’ın bir akıl ve idrak dini olmaktan çıkıp bir taciz ve terör dini haline gelmesi için sarfettiğiniz onca gayretten sonra hangi yüzle böyle bir şikâyette bulunuyorsunuz?!
Yorum Gönder