Şam’ın Şekeri mi? - Özgen Acar

Dün sabah saat 6.00’da, Birleşmiş Milletler’in eski yazmanı ve Suriye sorununda arabulucu Koffi Annan’ın öngördüğü 6 maddelik planın “ateş kesilmesini ve askeri birliklerin çekilmesini” öngören maddesi yürürlüğe girdi.
Dün öğleden sonra bu satırlar yazılırken gelen ilk haberlere ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamasına göre komşumuzdaki şiddette düşme gözlenmiş, ateş kesilmiş, askeri birlikler kışlalarına çekilmeye başlamıştı. Tabii bu oluşumun ne kadar süreceğine temkinli yaklaşmak gerekir!
Son durumun bilançosu Suriye’de 13 ayda yaklaşık 9 bin kişi öldürülmüş, 20 binin üzerinde çoluk çocuk Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştı. Türkiye daha önce de Iraklı diktatörlerin Kürtlere yönelik şiddet uygulamasında yüz binlerin sığınmasına ve onların bakımına, yabancıların seyirci kalmasına alışıktı.
***
Türkiye-Suriye arasındaki soğukluk giderilmiş, sınırdaki mayınlar temizlenmeye başlanmış, ikili ticaret ve ekonomi gelişmişti. Bir yıl geçmeden nerelere gelindi, şimdilerde nelerden söz ediliyor?
ABD’de bazı kaynaklar, örneğin bundan önceki seçimlerde başkan adayı John McCain “Suriye’ye askeri harekât gerekli” sözleri ile savaş tamtamları çalıyor.
Bazı Batılılar, Türkiye ile Suriye arasında “askeri tampon bölge” öneriyor. Temizlenen mayınların yerine sınıra başta TSK olmak üzere yabancı askerler yerleştirilecek, demektir.
Beşşar Esad’ın sınırdaki askerleri, “vur deyince öldür uygulaması” ile yalnız Türkiye’ye sığınmak için kaçan Suriyelileri değil, sınır aşan atışlarıyla iki Türk görevlisini de yaraladı.
Bu olayın ardından geçen yıl şapır şupur öpüştüğü Esad’a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizi oraya gelmeye zorlama” demekle kalmadı, “Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (KAAÖ)” 5. maddesinin uygulanabileceğinden söz etti. Daha önce BM Sözleşmesi’nin 51. maddesi de anımsatılmıştı. (Her iki maddenin içeriği için kutuya bakınız.)
KAAÖ’nün 5. maddesi BM’nin 51. maddesinden gücünü almakta, “sınır ihlali durumunda” Türkiye’ye Güvenlik Kurulu’nun kararını beklemeden Suriye’ye “askeri müdahale hakkını” tanıyor.
Yıllardır Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yönelik sınır ihlalleri yapılıyor, ama her nedense Türk yetkililer bu konuda bugüne değin söz konusu maddeleri ağızlarına almamışlardı. KAAÖ’yü Irak sınıra davet etme önerisini İlhan Selçuk Cumhuriyet’te yazmıştı!
Erdoğan’ın “sınır ihlali” ile ilgili 5. madde açıklamasına destek Avrupa Konseyi Genel Yazmanı Thorbjorn Jagland’dan geldi. ABD Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland, bu açıklamalara dayalı olarak “5. maddenin yürürlüğe sokulup sokulmayacağı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Henüz bu aşamaya geldiğimizi sanmıyorum. Türk muhataplarımızla görüşüyoruz ve olaylara dair gerçeklerin neler olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Türklerin bu konuyu Brüksel’de (KAAÖ karargâhında) gündeme getirmesi beni şaşırtmaz, ama şu anda böyle bir şey olduğuna dair duyum almadım.”
KAAÖ sözcüsü Carmen Romero ise “Türkiye sınırındaki ihlalden kaygı duyuyoruz. Üyelerimizin güvenliğini önemsiyoruz!” dedi.
KAAÖ olasılığına karşı Moskova’dan Başbakan Vladimir Putin’den “KAAÖ Soğuk Savaş dönemi kalıntısıdır” sözleri ile tepki geldi.
***
Başta Ankara olmak üzere, BM’nin, KAAÖ’nün, ABD’nin Annan Planı’nın çökmesi durumunda nelerin yapılacağı konusunda bir “B” planlarının olmadığı anlaşılıyor. Tampon bölge mi, KAAÖ’lü 5. madde mi, KAAÖ’süz BM’li 51. madde mi, belli değil…
Amerikalı tarihçi yazar Vebster Griffen Tarpley: “Tampon bölgenin kurulması modern Türkiye’nin parçalanmasına yol açar.”
Alman Sol Parti meclis grubu dış siyasa sözcüsü Jan van Aken: “Türkiye, Suriye’de askeri bir tampon bölge kurmaktan kaçınmalıdır.”
AKP’nin eski Dışişleri Bakanı, Ortadoğu uzmanı, emekli büyükelçi Yaşar Yakış: “Esad yönetiminin kısa sürede devrileceğini öngörerek yanlış bir siyasa izlendi. Bugün Suriye’de günde 80 kişi ölüyorsa, Esad rejiminin çökmesi durumunda ülkede çıkacak daha büyük kargaşada yarın 160 kişi ölecektir. Ayrıca Türkiye sınırında Kürtler ve Alevilerin yaratacakları özerk bölünmeler tehlikeli gelişmelere yol açacaktır...”
Prens, diplomat, dışişleri bakanı, başbakan Klemens von Metternich, Napolyon’un darmadağın ettiği Avrupa siyasasını ve sınırlarını düzenlemek amacıyla güçsüz Avusturya’nın başkenti Viyana’da 1814-15’te uluslararası kongre topladı. 39 yıl aralıksız başbakanlık yapan Metternich’in “Bir sorunu sürüncemede bırakmak istiyorsanız, komisyona havale ediniz!” sözü ünlüdür.
Dünyada barışı sağlamakla görevli BM’de Suriye kararları çökünce “Suriye Halkının Dostları” adı ile “Metternichvari” bir oluşum devreye sokuldu. İlk toplantının Tunus’ta, ikincisinin İstanbul’da, üçüncüsünün Paris’te yapılacağı açıklandığında, daha o an havanda su dövüleceği belli olmuştu!
Şimdi Türkiye, sığınanlar ile Suriye’den gelecek “huzur-şiddet” ya da “barış-savaş” haberleri arasında sıkışmış durumda. Bu sorun gündemimizi daha çok işgal edecek…
KAAÖ 5. madde:

“Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. maddesinde tanınan bireysel ya da toplu özsavunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldırının ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi’ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.”

BM 51. Madde:

“Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget