OSMANLI hanedanının son mensubu olan “Sultan” Neslişah Osmanoğlu görkemli törenlerle toprağa verildi. Allah rahmet eylesin.
Bizim yalaka-yandaş medya bu konuyu bile sömürmekten geri kalmadı. Her biri aynı doğrultuda manşetler attı:
“Son Osmanlı’ya veda…”
“Hanedana son görev… Osmanlılar cenazede buluştu…”
“Son Osmanlı’ya hanedan töreni…”
Bu manşetler vefat eden 92 yaşında bir hanımefendiye saygı için değil, beyinlerindeki Osmanlı kavramının göstergesi olarak atıldı.
Neslişah Hanım, son halife olan Abdülmecit’in torunu. Cenaze törenine Abdullah Gül, Davutoğlu Ahmet vesaire gibi birileri çelenk gönderdiler, suikast mağduru (!) Bülent ise hükümet adına bizzat katıldı, göstermelik gözyaşları döktü!
Tabutun üzerine Osmanlı hanedanının geleneği olarak Kâbe örtüsü örtülmüş.
Bunlara bir şeyi iyice bildirmek gerekiyor:
Osmanlı artık yok kardeşim! Ne padişahlık var, ne de halifelik, ne sultanlık, ne de hanedanlık… Yeni Türk devleti bunları taaa 1922 yılında bitirdi. Halifelik ve padişahlık yok edildi, hanedan ülkeden kovuldu. Cumhuriyet rejimi kuruldu. Bunlar şimdi bile Osmanlıcılık, hanedancılık, sultancılık hayalleri peşinde dolanan zavallılar.
Sanıyorlar ki o günler bir daha gelecek!
O defter kapanalı çok oldu, çok!
***
Burada, dikkatimi çeken bir konuya değinmek istiyorum. Hanedanın yurtdışına çıkarılan mensupları, padişahın olduğu kadar halifenin de yakınlarıydı. Aynen son halife Abdülmecit in torunu olan Neslişah Hanım gibi.
Bilirsiniz, padişahlar Yavuz Sultan Selim den beri aynı zamanda halife idi.
Şimdi size bir şey soracağım… Bu halife yakınlarının, kızlarının, torunlarının çektirmiş olduğu bir tane türbanlı-sıkmabaşlı fotoğraf gördünüz mü?
Görmediniz çünkü onlar örtünmezdi.
Her biri modern kadınlardı. Başları açıktı. Hiçbir zaman da sıkmabaşa bürünmeyi düşünmemişlerdi.
Zaten adına sıkmabaş-türban denilen nesne, geçmişte yoktu.
Bu sıkmabaş furyası 1960′lı yıllarda Arap ülkelerinde başlatıldı, sonra oralardan Türkiye’ye ihraç edildi.
O birkaç karışlık bez parçası, şimdi “Müslüman” olmanın göstergesi!
Kafanda sıkmabaş varsa Müslümansın yoksa değilsin!
Ne acıdır ki, yakın geçmişteki ve bugünkü siyaset bezirgânlarının bir marifeti ve eseri (!) olarak, kutsal bir din olan Müslümanlık, birkaç karışlık bez parçasına indirgendi.
Şimdi son hamle, yeni getirdikleri eğitim sistemi rezaleti ile birlikte, 9-10 yaşlarındaki küçük kız öğrencilerin başlarını örtmek… Bu amaçla okullara Kur’an ve Peygamberin hayatı derslerini getirdiler. Bu dersleri alan çocukları -aynen imam hatiplerde olduğu gibi-zorla örtecekler.
***
Sevgili okuyucularım bu yazıda sizlere ayrıca bir fotoğraf sunuyorum. Bu fotoğrafın kime ait olduğunu doğal olarak bilmezsiniz. Hemen söyleyeyim.
Medine kahramanı Fahrettin paşa’nın eşi Fatma Sıdıka hanımefendi.
Fahrettin Paşa’yı burada size bir süre önce anlatmıştım. 1918 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yenildi ve Mondros teslim anlaşması imzalandı. İngilizlerin ve hain Arapların kuşatması altında bunalan Medine kumandanı Fahrettin Paşa ise orada direniyor. Sözleri şöyle:
“Ben peygamberimizin mezarını, dinimizin kutsal yerini bu satılıklara bırakmam. Ay yıldızlı bayrağımızı Medine’den indirtmem.”
Dünya tarihinde görülmemiş bir savaş olayı… Devlet teslim olmuş ama Paşa Medine’yi teslim etmiyor ve üç ay daha direniyor. Bu arada, Osmanlı tarafından çok uzun yıllar boyunca peygamberin mezarına gönderilmiş olan değerli armağanları, büyük bir hazineyi İstanbul’a gönderip düşman eline geçmemesini sağlıyor. (Hazinenin listesini de sizlere iletmiştim.)
En sonunda Fahrettin Paşa teslim alınıyor. Peygamberimizin Ravza-i Mutahhara ismiyle bilinen mezarında son namazını kılıyor ve İngilizler tarafından önce Mısır’a, sonra Malta adasına sürgün ediliyor.
İşte fotoğrafını gördüğünüz Fatma Sıdıka Hanımefendi, bu Fahrettin Paşa’nın eşi.
Şimdi dikkat edelim:
O gerçek Müslüman’ın eşi, başı açık bir hanım. Bir bugünkü din tüccarlarına, dinimizi kullanarak oy avcılığına çıkan, kadınları ve kızları örtüye büründüren sahtekarlara, bir eli yağda, bir eli balda tatlı su Müslümanlarına bakın, bir de bu hanıma!..
Biri, canı pahasına Medine’yi savunmuş ama karısını örtmemiş. Şimdiki sahtekârlar ise bırakın karılarını bir yana, küçük kızları bile örtmenin peşinde.
***
Bu fotoğrafı Orhan Kara veli’nin “Ziya Gökalp’ı Doğru Tanımak” isimli kitabından aldım Yanında şöyle yazıyor
“İslam ve Peygamber aşığı, dini bütün Fahrettin Paşa’nın objektifinden, eşi Fatma Sıdıka Hanımefendi. Başı açık zarif ve şık bir Müslüman Türk kadınının yüz yıl önce çekilmiş resmi. Fatma Sıdıka Hanım, bugünkü, ortalıktaki bazı benzerlerinden acaba daha mı az Müslüman’dı? Daha mı az namuslu ve inançlıydı?
Ne oldu birdenbire kimi kadınlarımıza ki, şeriat devleti Osmanlı’da bile görülmeyen garip kılıklara büründüler?”
Şimdi bir kez daha soruyorum:
Medine kahramanı Fahrettin Paşa mı Müslüman’dı. yoksa dinimizi ticarete ve siyasete alet edip yıllardır parasal çıkar ve oy sağlayan bugünkü din bezirganları mı?..
Yorum Gönder