‘Ulu Önder’ out, ‘Biji Önder’ in!
YÖK’ten sonraki en damardan 12 Eylül organımız RTÜK’tür!
Her iki 12 Eylül’ün de benimsemiş olduğu ortak üründür.
TSK 12 Eylül’ünün 1. lafı “Asmayalım da besleyelim mi?” idi.
AKP 12 Eylül’ünün kulağa küpe sözü ise “Seçilmişleri atanmışlara ezdirmem!”
Trafikte şehitlik-gazilik ne zaman?
İktidar 8 yıl önce, “2004 Trafik Yılı” ilan etmişti.Birkaç suyuna tirit demeç, göstermelik bir iki tören dışında...
O günden bu yana, trafikte can güvenliği adına hiçbir ciddi adım atılmadı.
Kentlerde otopark zaten gündemden düştü.
Mafyalaşan belediyelere, derneklere gelir kaynağı oldu.
TOKİ, konut ve piyasadaki sıkışıklığın...
“Duble yol” da trafik sorununun ilacıydı!
TOKİ dağı taşı sokağı bayırı işgale devam ediyor...
Duble yollar bir yandan yapılıyor...
Öte yandan yamanıyor.
***
RTÜK, “seçilir gibi yapılmış gerçek atanmışlardan” oluşur!.. Atanmışlar, önceki gün verdiği bir kararla “seçilmişleri” ezmekten de beter, dümdüz ettiler..
Seçilmişler, başta TBMM’de, iktidarın kendi seçilmişleriydi.
Ki CHP ve MHP’nin seçilmişleriyle birlikte Meclis kürsüsünde her “sayın”dediklerinde BDP’lileri taciz edip duruyorlardı!
Atanmış RTÜK, bir kararıyla, seçilmişleri yamyassı etmiş oldu.
Seçilmiş Başbakan’dan ise 48 saat geçti bir ses çıkmadı.
***
Olay şöyle gelişti: Diyarbakır’daki Kürtçe Gün TV adlı kanal için, Emniyet Müdürlüğü RTÜK’e başvurdu. Çünkü, Öcalan’dan sürekli “Önder” diye söz ediyordu.
Emniyet’e göre, bu yayınlar “suçu ve suçluyu övme” niteliğindeydi!
RTÜK nihayet, önceki gün başvuruyu karara bağladı.
Bunu yaparken de “yasalara” değil, “sözlüklere” dayandığını açıkladı!
Gerekçesi şöyleydi:
* Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde “Önder: Gücü, ünü ve toplumsal konumu dolayısıyla lider” olarak tanımlanıyor.
* “Kürtçede ise önder sözcüğü ‘PKK lideri’ anlamında kullanılıyor.
* Öcalan, PKK lideri olarak hüküm giymiş olduğu için bu sözcüğün kullanılması yasaya herhangi bir aykırılık oluşturmuyor!”
***
Buyurun buradan yakın! Apo’ya “sayın” dediği için hapis yatanlar...
Bu “suçu” işlediği için halen yargılananlar için bu bir tür “af ilanı” idi!
Hayırlı olsun!
Ancak bugüne kadar Apo’ya devletin resmi ağızları, yayın organları hep “bebek katili” ve “terörist başı”demişlerdi.
Bu sözler, söyleyenin yanına kâr mı kalacaktı?
Bunun için de “sivil şehitlik” türü bir düzenleme, “TDK tazminatı”gibisinden bir ödeme yapılması gerekiyordu.
Elbette “Diyalog kapıları açık tutulmak isteniyorsa!”...
***
Bu kararın bir anlamı da şudur: Yayın kuruluşu denetleme ve kapatmakla görevli organımız RTÜK, kendisini yüksek yargı organlığına terfi ve tayin etmiştir.
Yeni anayasada yerini “rezerve”ettirmiştir.
***
Ayrıca bu karar, Başbakan’ın emri ve yeni yasanın kavli ile müzakere masasına oturacağı günü bekleyen MİT’in ve hatta AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın bile elini ve ağzını güçlendirmiştir. Artık herkes, rahatça ve özgürce eski “bebek katili‘mize, “sayın” ve “önder”diyebilir.
***
RTE ile AKP’nin... Ve BDP-KCK-PKK’nin yüzüne gözüne bulaştırdığı “Kürt açılımımız” RTÜK’ün bu kararıyla da hale yola giremezse...
Tanrı saklasın, 3. bir 12 Eylül beklemekten başka çare kalmayacak!
***
Tatil ayları yaklaşıyor.Her gün yollardan üçer beşer ölüm haberleri ajanslara akıyor.
Ama ekranlara, sayfalara yansıması için, tek kazada en az.. “5-6-7” ölü veya...
“Bir ailenin toptan yok olması” gibi “şok”ölçüler aranıyor.
“Trafikte ölenlerin büyük çoğunluğunun AKP’li seçmen olması(!)” gerçeği bile iktidarın, trafikteki trajik ilgisizliğine çözüm olamıyor.
Trafikte, yılda 10 bin dolayında ölü...
Kaçının hayat boyu sakat kalacağı belli olmayan 100 bine yaklaşan yaralı...
Hiçbir uygar ülkenin kabul edemeyeceği bir tablo.
Ama bizim “ileri demokrasimiz”in trafiğinde..
Yollarda ölüm bir tür kader...
Bir çeşit “ilahi takdir”e dönüşmüş durumda!
Bu nedenle...
İktidarın ciddi ve içten ilgisini çekemiyor.
Yollarda akan kan yollarda kalıyor.
Ve mevzuatımız, sadece kaza anındaki ölüleri saydığı için “Yılda 3-5 bin ölü”kanıksanmış durumda.
Oysa gerçek rakam 10 bin!
Avrupa’daki gibi, kazayı izleyen 30 gün içindeki hastanede ölümleri bu nedenle istatistiklere dahil edilmiyor!
Trafik yetkisi 8 ayrı bakanlığa-kuruluşa bölünmüş durumda.
Bu devletin işini kolaylaştırıyor.
Hiçbir zaman 8’de 8 sorumlu ortada görünmüyor.
Oysa 8’de 8 sorumlu var:
- Başbakan!
2918 sayılı yasaya göre, başkanı olduğu ve en az 6 ayda bir toplamak zorunda olduğu Trafik Güvenliği Yüksek Kurulu’nu Başbakan toplamıyor!
Bu konuda TBMM’den de medyadan da hiç ses çıkmıyor.
Çünkü, trafiğin, yeterli bir entelektüel boyutu yok.
Oysa en acil en yaşamsal açılım trafikteki açılımdır!
Trafikteki ölümler belli ki, “ileri demokrasi”mizin meşrebine pek uygun düşüyor.
Hiç değilse, bu konuda kesinlikle bir etnik ayrım veya mezhep farkı yok!
Ama ne yazık ki “şehitlik-gazilik”türünden bir teselli de yok.
Yorum Gönder