Eylülde ne oldu? - Melih Aşık

12 Eylül darbesi hangi amaçla yapıldı? 27 Mayıs Anayasası ile gelen çağdaş hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak, sendikaları bitirmek, İMF programının önünü temizlemek, solu yok etmek, sağın önünü açmak için...
Darbenin öncesinde ve sonrasında cinayetler, işkenceler, idamlar, hapisler, işten atmalarla topluma çok acılar çektirildi... Mutlu sona 12 Eylül Anayasası ile varıldı...
Kahramanlık 12 Eylül darbesine o süreçte karşı çıkmaktı. İslamcı güçler darbe döneminde ortada görünmediği gibi kimi de cuntaya destek veriyordu. Anayasaya mecburi din dersi onlara teşekkür için konuldu.
CHP Milletvekili İlhan Cihaner gizlenen iki yüzlülüğü şu cümlelerle anlatıyor:
“12 Eylül’ün bütün mağdurları devrimcilerdir, solculardır, aydınlardır, Diyarbakır Cezaevi’nde işkence gören Kürtlerdir, ötekileştirilen insanlardır. Ve dikkat edin aynı kesimler bugünkü rejimin de mağdurları. Aynı kesimler üzerine aynı baskılar bu sefer farklı yöntemlerle daha vahşice uygulanıyor...”
12 Eylül sürecinde solcu aydın, yazar ve gazeteciler üzerinde ağır baskılar uygulandı, gazeteler kapatıldı, kitaplar yakıldı... Bugün de 100’ü aşkın gazeteci ve yazar aylardır hapiste...
Dün kaos ve anarşi ortamıyla yaratılan korku toplumu... Bugün telefon dinlemeleri, düzmece kanıtlar, hukuksuz yargılamalar, haksız tutuklamalarla yaratılıyor.
Yüzde 10 barajı, YÖK gibi uygulamalar hâlâ yürürlükte. Özal’ın 24 Ocak kararları da...
Mevcut iddianamede ne kontrgerillanın marifetleri araştırılıyor ne darbenin senaristi CIA’nın rolü...
ABD’nin çocukları ABD’nin çocuklarını yargılayınca ortaya tiyatromsu bir hava çıkıyor.

Saf ve Bakir...
Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu, malumunuz gazetemizin yazarı Güngör Uras ağabeyimizin lakaplarından biridir... İş Bankası’nın Nehir Söyleşileri dizisinden çıkan Güngör Uras kitabı da aynı adı taşıyor... 650 sayfalık söyleşiyi Haşim Akman tam üç yıl uğraşarak gerçekleştirmiş... Uras’ın basındaki büyük başarısı ekonominin zor ve karmaşık konuları Ayşe Teyze’nin bile rahatça anlayacağı ve seveceği şekilde halka aktarmasıdır. Gazete yazarının görevi edebiyat yapmak değil anlattığını okutabilmektedir. Uras bunu çok iyi başardı. Kitapta hem devleti hem özel sektörü ve ekonomiyi iyi tanıyan, sürekli gezen ve insanlarla konuşan bir aydının gözlem ve izlenimlerini okumakla kalmıyoruz. Yakın tarihten kesitler de buluyoruz.

TÜSİAD’ın iktidara karşı gazete ilanları verdiği 1979’da Güngör Uras TÜSİAD’ın genel sekreteridir. Gazetelerde paralı ilan yayımlatma fikrini İşadamı Selçuk Yaşar, Fransız işadamı Marcel Dassault’tan esinlenerek ortaya atar. Tasarlanan ilanlar Güngör Uras’ın çabalarıyla yumuşatılır. Ecevit iktidarını ismen hedef almayan, daha çok ekonomik konularda bilgi veren (ve tabii özel sektörcülüğü savunan) biçime sokulur.
Kitaptan öğrendiğimize göre Ecevit bu ilanlardan haberdarmış, gazetelerde görünce çok öfkelenmiş ama daha önceden engellemeye yeltenmemiş. Nedenini Ecevit “Öyle bir yetkim ve olanağım yoktu” sözleriyle açıklıyor. Bülent Bey bu ilanları Türkiye’den havalanan Amerikan casus uçaklarının Rusya üzerinde uçmasına izin vermediği için Washington’un TÜSİAD’a telkin ettiği görüşündedir... Kitap geçmişin böylesi tartışmalı konularını da gündeme getiriyor.

Sanık
12 Eylül liderlerinin yargılanması kimine göre sembolik de olsa önemlidir. Kimine göre sadece tiyatrodur.
Fakat şu manzaraya ne buyrulur...
12 Eylül darbe sürecinde binlerle ifade edilen işkencelerin, ölümlerin, cezaların sanığı olarak sahnede sadece iki kişi var: Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya..
Silivri’de görülen Balyoz ise yapılmış değil yapılmamış bir darbedir.
Bu yapılmamış darbenin sanığı olarak yargılanan ise 365 kişidir. Bunların 249’u tutuklu...
12 Eylül’ün 2 kişi dışındaki suçluları yargılanmazken.. Balyoz’da haberi olmadan bir dijital belgeye adı yazılan subay tutuklu yargılanabiliyor... Buna ne buyrulur?

Son durum...

AKP iktidarının dine bakış açısı iç politikada ayrı, dış politikada ayrı...
Öyle olmasa içerde Müslüman bir nesil isterken dışarda Müslüman ülkelere karşı Hıristiyanlarla işbirliği yapar mıydı...
* * *
Abdullah Gül,
12 Eylül davasına değinmiş:
“İbret alınacak bir dönem yaşıyoruz.”
Çok doğru... Özellikle de “tek adamlar”ın başına er veya geç neler geldiğini görebilme açısından...
Haldun Erttem

Diploma
Eğitimde 4+4+4 yasasının az konuşulan bir yanına değinelim... Yasa yürürlüğe girerse 8 yıllık ilkokulu bitirenlerin eline bir sertifika verilecek ama mezuniyet diploması verilmeyecek. Öğrenci diplomayı ancak 12 yılı bitirince alabilecek.
Şu sırada toplumun yüzde 55’i lise diploması alabiliyor. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkınca bu oran yüzde 60’ı biraz aşabilir. Geri kalan vatandaşlar hayata diplomasız olarak devam edecek..
Bu arada o çok yararlı Fen ve Anadolu liselerinin tarihe karıştığını, bütün liselerin aynı grupta toplandığını anımsatalım.

Evren ile Erdoğan arasındaki fark nedir?
Evren zamanında
demokrasiye dönüş umudu vardı.
Elif Eral


12 Eylül darbe davasının formalite olduğu nereden belli?
Davanın Silivri’de değil de Ankara’da görülmesinden...
Gülhan Elmas

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget