Peygamber ocağından, tören ordusuna - Sabahattin Önkibar

Çok değil 15 yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin halktaki itibarı yüzde 90’lar civarıydı bugün ise bu oran yüzde 50’lere geriledi.
Peki ama görevleri ülke için ölmek olan bir yapı nasıl olur da böylesine bir imaj vurgunu yer?
Bin yıldır orduyu ya da askeri devlet olarak algılayan bu millet ne oldu da şimdi onu güvenilmez buluyor?
Düşünün önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü lideri ithamıyla yargılanırken onlarca general de aynı sürecin içinde.
Tamam, bu bir Pentagon ile onun yerli işbirlikçilerinin operasyonu ama sorarım size TSK ya da Genelkurmay karargâhının oluşan bu dramatik tabloda payı yok mu?
Dünyanın 5. büyük ordusuyuz diye böbürlenen bir yapı kendine yapılan psikolojik taarruzlara nasıl karşılık veremez?
Bir şey artık kanıtlıdır TSK’nın gövdesi değil ama tepe yapılanması koftur…
Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ isimleri ile komutanlıklarını sorgularsanız ne demek istediğimi daha iyi kavrarsınız.
Hayır, bendeniz bazılarının aksine bu tablodan ABD ile AKP’yi suçlayarak sıyrılınabileceği kanaatinde değilim.
Türkiye ne zaman NATO’ya dahil oldu o gün bugün Silahlı Kuvvetlerimiz Milli Ordu ya da Peygamber Ocağı hüviyetini kaybetmeye başladı.
NATO’ya dahil olmamızla ordumuzun zirvesi liyakate göre değil, NATO’nun prensiplerine göre şekillenmeye başlandı.
İnanç, millilik yani tarih şuuru unsuru TSK’nin eğitim sisteminde NATO prensiplerine göre dogma olarak görüldü ve bu şekilde askerle halk arasında kıymet hükümleri noktasında ayrışmalar başladı.
Buna paralel olarak 1960 ihtilali sonrası TSK kendini rejimin zabiti ve hatta sahibi gibi görmeye başladı.
Bu şekilde politize olan TSK gerçek misyonunu unutarak farklı bir röle soyundu.
Maalesef PKK ile mücadele süreçleri bile ayıkmasına ve silkinmesine yetmedi.
Üzülerek söylemek zorundayım TSK dev cüssesine rağmen içi bomboş bir yapıdır ve ne bir stratejisi, ne bir politikası, ne bir mahremi ne bir hedefi ve hatta ne bir kutsalı vardır.
Genelkurmay’ın hassasiyetleri dönem dönem yani atanan komutanın kişiliğine göre değişiyor.
Sorarım size bu şekilde cihanın 5. Büyük Ordusu olunur mu?
TSK artık bu hantallıktan yani Tören Ordusu hüviyetinden kurtulmak için kendini ve kurmaylık ile eğitim sistemini ciddi şekilde sorgulayıp revize etmelidir.
Dikkatinize sunuyorum bu ülkede Kıbrıs Barış Harekatı esnasında kendi savaş gemimizi kendi uçağımıza bombalatan ya da o bombalamaya engel olamayan gemi komutanı (Güven Erkaya) bilahare Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak atanabilmiştir.
Son söz: ABD ve AKP’ye söverek TSK’daki bu vurgun ya da çöküş aşılamaz! Ordumuza Mustafa Kemal Atatürk çizgisinde neşter artık kaçınılmazdır.
Sahi, Piri Reis nerede?
Hatırlayın Başbakanımız Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol arayan Kıbrıslı Rumlara ne postalar atmıştı.
Bugün Suriye için dediklerini o gün Rumlar için söylüyordu.
“Sözün bittiği yerdeyiz”, “Sabrımız kalmadı”, “Asla müsaade etmeyeceğiz”, “Bu son ikazımızdır” gibi laflar etmişti.
Ben dahil bütün Türkiye  F-16’lar Kıbrıslı Rumların üzerine ha şimdi havalandı, ha şimdi havalanacak derken asıp-kesen Başbakanımız birden sesini kesiverdi.
Evet, Erdoğan bir sustu pir sustu.
O gün bugün tek bir ses yok.
Araştırdık ki meğer Hillary Clinton’dan “sesini kes” talimatını almış.
Bu durum üzerine Ankara vaziyeti kurtarmak için bir Piri Reis gemisi hikâyesini uydurdu.
Neymiş efendim Piri Reisimizde petrol ve gaz bulacakmış!
Hiç utanmadan ancak balık tutma kabiliyeti ya da teknolojisi olan bu eski tekneyi Akdeniz’e sürdüler.
Sonuç mu?
Petrol ve gaz olmadığı gibi şimdi Piri Reis de yok!
Yaşar Büyükanıt’la yapılan pazarlık
Burhan Kuzu sıra Yaşar Büyükanıt’a da gelecek diyor ama ben aynı kanaatte değilim.
Neden mi?
Başbakanımızın ettiği sözlerden…
Birincisi Tayyip Bey 74 milyonun aksine, “Yaşar Paşa muhtıra vermedi, bildiri yayınladı” diyor ki bu tartışmasız olarak ona kalkan olmaktır.
İkinci husus Sayın Erdoğan, “Büyükanıt konuşursa o zaman ben de bildiklerimi açıklarım” gibi net bir ifade daha kullanmıştır ki bu açık bir pazarlık yapıldığının açığa vurulmasıdır.
Peki, bu pazarlık ne mi olabilir?
Başbakanın ifadelerinden hareketle belli ki iki taraf birbirinin açığını biliyor ve bunların gizlenmesi için anlaşma yaptılar.
Açıkların ne olduğu noktasında muhtelif rivayetler var ama biz onlara girmeyeceğiz.
Sonuç: Göreceksiniz olmamış darbe için 65 general tutuklatan
 Başbakan muhtıra verene oralı olmayacak.
Türk Ocağı F Tipine teslim oldu
Türk Ocağı gibi bir kurum F Tipi Cemaat tarafından teslim alındı.
Yapılan seçimde Cemaat adayı Nuri Gürgür, çilekeş Türk milliyetçisi Efendi Barutçu’yu geçti ve yeniden Başkan oldu.
Düşünün Türk Ocağı gibi bir kutlu yapı “Vatan Anadolu değil, seccademi serdiğim yer mesela ABD’dir” diyen bir zihniyet tarafından ele geçiriliyor.
Hatırlayın bu Türk Ocağı yönetimi Cemaatin arzusu ile Kürt açılımına destek verme gafletini göstermiş yani Beşir Atalay’ın o malum açılım toplantılarına örneğin biz birey olarak çağrıldığımız halde protesto edip katılmamamıza rağmen Türk Ocağı kurum olarak koşa koşa gitmiştir.
Keza aynı Türk Ocağı yönetimi F Tipinin yurt dışındaki Türk Bayraklı ABD okullarına Türk ülküsünün okulları bile diyebilmiştir.
Anlayamadığım Nevzat Köseoğlu gibi isimlerin bu oyuna nasıl alet olduğudur?
Bu arada bir başka bilgi F Tipinin Aydınlar Ocağını ele geçirmek için harekete geçtiğidir. Duyuruyorum…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget