Madalyonun İki Yüzü - Cüneyt Arcayürek

Yazılı ve sözlü medya; uzun yıllar geçtikten sonra tartışmaya açılan, toplumu sarsan olayları madalyonun bir
yüzüne bakarak değerlendiriyor.
Bugün madalyonun öteki yüzünden değil söz etmek, değinir gibi olmak bile, darbeci, darbeci diye infaz edilmeye yetiyor...
Oysa gün gelir, devir değişir. Toplumda derin izler bırakan kimi büyük olaylar madalyonun iki yüzüne bakarak yorumlanır, değerlendirilir.
Kanıtlar, o günlerin gazetelerinde.
Örneğin 28 Şubat’tan önce 4 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Demirel’in Başbakan Erbakan’a Genelkurmay’da kendisine iletilen irticai hareketleri nakleden ve önlemleri içeren dört ayrı mektuptan söz edene bugün rastlanmıyor.
Oysa Demirel, görüşmemizde, “Bu mektupları 4 Şubat’ta alan Erbakan, ne geldi ne de telefon etti” dedi. (11 Cumhurbaşkanı kitabımdan)
4 Mart 1997: Erbakan ile Çiller dün akşam 2.5 saat süren bir görüşme yaptı. Çiller hükümetin devam ettiğini ve MGK’den çıkan 28 Şubat kararlarının Bakanlar Kurulu’nda ivedilikle ele alınacağını söyledi. (Türkiye Gazetesi)
Madalyonun öteki yüzüne bakalım.
Nisan 2012: Erbakan hükümetinde Bakan, Başbakan’ın içeride ve dışarıda yakın danışmanı, bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; soru üzerine:
“Bakanlar Kurulu’nda MGK kararlarının görüşüldüğünü ‘hatırlamadığını’” söyledi.
Ertesi günü gazetelerde, Bay Gül’ün Erbakan kabinesinde arkadaşı, Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazdığı kitapta, “MGK kararlarının 13 Mart 1997 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda görüşüldüğü” ve “gereğinin yapılması için” ilgili bakanlıklara gönderildiği haberi yer aldı.
Bugünlerde Erbakan’ı aklamak, MGK kararlarına direndiğini yazı ve yorumlarında bin bir takla atarak yazan, söyleyenleri:
14 Mart 1997’de, Erbakan’ın; Cumhurbaşkanlığı’na, MGK Genel Sekreterliği’ne, özellikle devlet bakanlarına (Gül’e) de gönderdiği, “(MGK’deki) bu müzakerede alınan ‘irtica ile etkin mücadele edilmesi kararı mucibince’” diye başlayan gerekçeli genelgesi yalanlıyor.
***
İnternet Andıcı soruşturması nedeniyle içeriye atılan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ; tutuklandığı gün “Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıyor” dedi ve takdiri millete bıraktı.
Orgeneral Başbuğ’u daha önceki komutanlık görevlerine, Genelkurmay Başkanlığı’na AKP iktidarı atadı.
AKP hükümetinin atadığı Genelkurmay Başkanı’nın hükümeti devirmek için terör örgütü kurmasını içeren iddia, gerçekte trajikomik bir iddiaydı.
Yargıya intikal eden bir olay üzerinde konuşmama gereğini mazeret gösteren Başbakan RTE; iki yıl birlikte olduğu Genelkurmay Başkanı’na atfedilen terörist suçlamasına karşı geçerli bir açıklama yapmadı.
Bu özet, madalyonun bir yüzü.
Madalyonun öteki yüzüne bakalım:
Başbuğ, davanın Ergenekon davasıyla birleştirilmesine, Genelkurmay Başkanı olarak terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanmaya, haklı nedenlerle karşı çıkıyor ve açıklamalarında “Bugün” diyor, altını çizerek:
“Bugün TSK’nin komuta kademesindekiler; aynı zamanda bir terör örgütü yöneticisi olan Genelkurmay başkanlarının ve onun terör karargâhının emrinde görev yapmış olmalarını nasıl değerlendiriyorlar” diye soruyor.
Bu cümle hem dikkat çekici hem de çok anlamlı.
Suçlamaları Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Genelkurmay Başkanı olarak içine sindiremeyen İlker Başbuğ, karargâhında emrinde görev yapanların ve...
…bugün TSK’yi yöneten Genelkurmay karargâhının, terör örgütü olarak suçlanmaya sessiz kalmasını eleştiriyor.
Sözün özüne gelirsek, silah arkadaşlarını sorguluyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget