Konuşunuz Tansu Hanım - Emin Çölaşan

SEVGİLİ okuyucularım, yer yerinden oynuyor, Türkiye birbirine giriyor, yeni tutuklamalar yapılıyor. Tam da 28 Şubat sürecinin gündemde olduğu noktadayız.
Bu dönemin komutanları tutuklandı, ötesi de gelecek. Ama aynı dönemin bir de siyasi süreci vardı. Orada neler oluyordu? O iktidarın elinde Türkiye nerelere sürükleniyordu?
Evet, bunlar olurken Türkiye, adına Refahyol denilen hilkat garibesi bir hükümetin yönetimi altındaydı. Ortalıkta bir koalisyon hükümeti vardı.
Başbakan Refah Partisinden Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ise Doğruyol partisinden Tansu Çiller.
Erbakan vefat etti, konuşması mümkün değil. Yaşıyor olsaydı sanırım konuşurdu.
O dönemden sorumlu ikinci şahıs olan Tansu Çiller ise suskun, ağzını bıçak açmıyor! Bildiklerini, yaşadıklarını anlatmaktan ısrarla kaçınıyor.
Zaten siyasete girdiği zaman herkesi şaşırtmıştı. İsmi cismi olmayan bir kadın siyaset arenasına bir anda paraşütle indirilmiş, birilerinin attığı “Leydi’nin topuk sesleri” manşetleriyle gaza gelip DYP genel başkanı ve başbakan olmayı başarmıştı.
Konuşurken bir sürü pot kırıyor, gaf yapıyor, gülünç durumlara düşüyordu. Türkiye hakkında pek fazla değil, hemen hiç bilgisi olmadığı açıkça ortaya çıkmıştı.
Evet, hanımefendi o üstün bilgi, yetenek ve kavrayışıyla, bu ülkede başbakanlık yaptı!
Ama giderek yıpranıyordu.
Amerika’da gizli tuttuğu çok büyük serveti ortaya çıktı. Kuşadası çiftliğini başkalarının üzerine yaptığı belgelendi. Ortaya saçılan anormal servetinin, ölen annesinin çıkınından çıktığını iddia edebildi.
Devletin güvenliği için harcanması gereken örtülü ödenek parasının başına gelenler ise ilginçti. Başbakanlığı Mesut Yılmaz’a devredeceği günden bir gece önce, örtülü ödenek parası Vakıfbank’taki hesaptan çekilmiş ve bavullarla bir yere götürülmüştü.
Yeni yönetim, bu paranın verilmesi gereken yerlere, MİT, İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay gibi kuruluşlara sordu. Para oralara gitmemişti. İş giderek büyüyordu.
Bu gelişmeler üzerine Tansu’nun yaptığı açıklama çok ilginçtir:
“Bu paranın nereye verildiğini açıklarsam savaş çıkar!”
Para “Birilerinin, bir ailenin” cebine hortumlanmıştı ama soruşturma orada takıldı kaldı.
Dolandırıcı Selçuk Parsadan’a örtülü ödenek parasını kaptıran da, Tansu’nun ta kendisidir. Başbakan kimliği ile kendisinin namusuna havale edilen örtülü ödenek paraları böyle buharlaşmıştı.
Unutulmasın, örtülü ödenek parası sonsuzdur. Bütçede üst sınırı yoktur. Yapılan harcamalar için fiş, fatura, belge, imza aranmaz. Örneğin herhangi bir başbakan “Benim falanca yakınıma örtülü ödenekten 100 bin lira verin” derse verilir ve kimsenin ruhu duymaz. Ya da “Paraları koyun bavula, bizim eve götürün” dediğinde, hiç kimse itiraz edemez.
***
Şimdi yine dönelim 28 Şubat öncesinin o karanlık günlerine. Sürecin komutanları şimdi tutuklandı. Yakın gelecekte yeni tutuklamalar olacağını, bazı gazetecilerin de tutuklanacağını yandaş-muhbir medya her gün bağıra çağıra açıklıyor.
Açıklamakla da kalmıyor, isim listelerini veriyor.
İyi güzel de kardeşim, ülkemizi o günlere getirenlerin 28 Şubat sürecinde hiç mi sorumluluğu yok?
Erbakan sorumluydu, vefat etti.
Peki ya onun yardımcısı olan Tansu?!
Çekilmiş Boğaz’daki görkemli yalısına, bir tek kelime etmiyor, edemiyor…
Çünkü biliyor ki, konuştuğu anda –ne derse desin- sözlerinin altında kalacak ve geçmişin hesabını vermesi mümkün olmayacaktır.
***
Size bir örnek daha vereyim…
Çiller ailesi adına yayın yapan bir gazete ile bir televizyon kanalı kurmuşlardı.
Öncü gazetesi ve BTV.
Bu iki yayın organında, kendilerine karşı çıkıp eleştiren bütün gazetecilere, hakaret etmeyi falan bırakın bir yana, resmen ana avrat sövülürdü. O sövgülerden nasibini alanlar arasında ben, Uğur Dündar, Aydın Doğan ve daha niceleri vardı.
Dahası da var. O dönemde Öncü’nün haber müdürü olan İlhami Yangın, daha sonra Uğur Dündar’a yazdığı mektupta pek çok şeyi anlattı. Anlattıklarını Arena programına çıkarak bu kez televizyonda tekrar etti.
Özel ithal edilen cihazlarla telefonlarımız dinleniyor, gittiğimiz yerlerde izleniyorduk. Eşlerimizi de izliyorlar, kendilerine göre bilgi ve belge topluyorlardı. Banka hesaplarımıza bile girilmişti.
İlhami Yangın, bu konuda yaşadığı bazı olayları daha sonra kitap yaptı, sadece bir bölümünü, işin AKP dönemindeki cemaat boyutunu anlattı. İki ay önce çıkan bu kitabı mutlaka okumalısınız:
“Cümbür Cemaat.” (Bilgi Yayınevi.)
***
Askerler darbe yapmaya mı kalkıştı! Hesabını soralım kardeşim. Ama Türkiye’yi o döneme getirenlerden de hesap soralım. 28 Şubat süreci boşuna gerçekleşmedi.
Sokaklar irtica yuvasına döndürülmüştü. Türkiye’nin dört bir yanında yeşil bayraklar açılıyor, irtica mitingleri düzenleniyordu.
Refah Partisinin milletvekilleri ve belediye başkanları, başta Atatürk olmak üzere herkese saldırıyor, dümdüz gidiyordu. Bunlar Türk milletini incitiyor, rencide ediyordu.
Tansu ise oturmuştu Erbakan’ın kucağına, bir süre sonra başbakan olmayı bekliyordu. Bu olanlar konusunda ağzını bile açması mümkün olmuyordu…Çünkü koalisyonun kurulma koşullarından biri, her ikisinin de ikişer yıl olmak üzere sırayla, dönüşümlü olarak başbakanlık yapmasını öngörüyordu.
Tansu Türkiye’de olanları bu yüzden görmezden geliyor, başbakanlık sırasını bekliyordu. Ne yazık ki hüsrana uğradı!
Başbakanlık hülyaları suya düştü.
***
Şimdi geçmişin bir başbakanını, 28 Şubat sürecinin başbakan yardımcısını düşünün ki, bunca olay sonrasında ağzını bile açamadı, açamıyor.
Çekilmiş sütre gerisine, yalısında Boğaz’ın sularına baka baka, olanları izliyor.
Siyasete paraşütle indirildiğini biliyoruz da, sen bu ülkeye uzaydan mı gönderildin Tansu?!
Söyleyeceğin hiçbir şey yok mu?!
Ya o dönemin hesabını veremeyeceğinden korkuyorsun, ya da yaptıklarından ötürü pişmanlık duyuyorsun… Hangisi?
Tansu gibiler, o dönemin sorumlu siyasetçisi olanlar çekilmiş piyasadan, ihale kalmış askerlere, fatura çıkarılmış onlara!
Onlar sütten çıkma ak kaşık!
Bir siyasetçinin, eğer bu gibilere “Devlet adamı” demek gerekirse bir devlet adamının, topluma karşı sorumlulukları vardır.
Hem siyasi sorumluluk, hem de vicdani sorumluluk.
Tansu’da her ikisinin de olmadığını görüyoruz.
Tansu vakası, Türkiye’nin yakın siyasi geçmişinin acı bir örneğidir.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget