İstanbul dün “felaket provası” yaptı:
Fırtınanın hızı saatte 100 kilometreye yaklaşınca, Taksim İlkyardım Hastanesi’nin de aralarında bulunduğu 300 binanın çatısı uçtu, kent merkezinde 100 ağaç kökünden söküldü, bir inşaatın iskelesi çöktü...
Doğa bu; engellemek mümkün değil... Yeter ki cana zarar gelmesin!
Çok şükür ki bu yazıyı yazdığım saat 16.00’ya kadar kötü bir haber gelmemişti!
Bu gibi felaketler elbette geçer; tufanlar biter, yağmurlar diner... Ama bir de farkında bile olmadığımız “tufanlar” var ki... Asıl tehlikelisi onlar!
***
Dışarıda fırtınanın koptuğu saatlerde ben, eczacı bir dostumun önceki gece getirdiği “İstanbul Bülteni”ni inceliyordum.
Adının “bülten” olduğuna bakmayın; lüks kuşe kâğıda basılmış, kapak hariç 60 sayfalık renkli, pırıl pırıl bir aylık dergi aslında...
Çıkaran; İstanbul Büyükşehir Belediyesi...
Tahmin edebileceğiniz gibi ücretsiz...
Eczacı dostum, bunlardan kendisine her ay 5’er tane gönderildiğini belirterek, “Sadece bana değil, bütün esnafa paketler halinde gönderiyorlar... Bir bak Allah aşkına... Vergilerimiz nerelere gidiyor” demişti dergiyi bırakırken...
Elimdeki derginin ilk sayfasında numaratörle basılmış bir rakam yer alıyor... Bendeki derginin numarası, 0036465.
Sordum, öğrendim; her ay 75 bin adet basılıyor...
Yani; Türkiye’nin en çok satan dergisini en az ona katlıyor!
***
Önce, “Canım ne var bunda? Bir belediye elbette yaptıklarını duyurmak ve yönettiği kentin kültürel ve turistik zenginliklerini anlatmak isteyecektir” diye düşündüm...
Sonra tek tek çevirdim sayfaları ki; amaç, “İstanbul’un tanıtımı” falan değil...
Zaten dergi, “İstanbul Bülteni” de değil...
“Kadir Topbaş Bülteni!”
İşte bazı haberler:
- Başkan Topbaş’a Pakistan’da muhteşem karşılama...
- Başkan Topbaş’a Pakistan’da sürpriz...
- Başkan Kadir Topbaş’a fahri doktora verildi...
- Başkan Topbaş Portekiz’de...
- Başkan Topbaş Kosta Rica’da Türk bayrağını göndere çekti...
- Başkan Topbaş Kolombiya’da çok sıcak karşılandı...
- Başkan Topbaş’ın Şili temasları...
- Başkan Topbaş, 6. Latin Amerika Yerel Yönetim Zirvesi’ne katıldı.
- Başkan Topbaş: “Silivri’de hep beraber tarih yazıyoruz.”
Bu kadar mı? Ne yazık ki değil!
Bu sözde, “İstanbul Bülteni”nde; İstanbul fotoğraflarının sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor.
Ama... Kadir Topbaş’ın, yarısından fazlası dünyanın dört bir yanında çekilmiş tam 50 adet fotoğrafı yer alıyor!
***
Gelelim bu, “Kadir Topbaş Bülteni”nin İstanbul halkına maliyetine:
Dergi, yılda 900 bin adet basılıyor...
Bu işlerden anlayan uzmanlara, “Baskı ve kâğıt maliyeti kaç liradır?” diye sordum...
“En az 1,5 lira” yanıtını aldım!
Bu demektir ki sadece kâğıdına ve baskısına en az 1 milyon 350 bin lira harcanıyor.
Buna içerik hazırlığını, tasarımını, muhabir-editör maaşlarını, ulaşım giderlerini ve dağıtım maliyetini de ekleyin:
En iyimser maliyet, 3 milyon lira!
Defalarca baktım; doğru dürüst reklam da yok... Yani; getirisi “sıfır”a yakın!
***
Dedim ya... İstanbul ne depremler, seller, yangınlar, fırtınalar, tufanlar gördü; dünkü ne ki?
Asıl önemli olan “normalmiş” gibi yaşadığımız tufanlar!
Peki; biz bunları hak ediyor muyuz?
Elbette!
*****
Günün Sorusu
Sorum; kendisini gördüğü için sevindiğini söyleyen vatandaşa, “Nereden bileceğim sevindiğini? Takla at ya da oyna da anlayayım” diyen İçişleri Bakanı’na:
Siz de sevincinizi böyle mi ifade ediyorsunuz? Bugüne kadar kaç kez takla atıp, oynadınız?
*****
Bitli çomara dörtlükler!
Bizim mahalle muhtarının bir “çomar”ı var; günlerdir havlıyor...
Geceleri mart kedileri, gündüzleri bu!
İşin ilginci, öyle yüzsüz ki; elime taş alıp kapıya çıksam da nafile... Hemen kaçıyor ama yine geliyor!
Ha; bir de ekip arkadaşları var arkasında... Bu önde nasıl havlarsa, onlar arkadan öyle bağırıyor!
Sonunda isyan ettim; bu saldırgan ama korkak yaratığı tarihe kazımak için bir şiir yazdım. Bakalım beğenecek misiniz?
Ah terbiye düşmanı, ah bitli çomar!
Suratına tükürsem, “Çok şükür” dersin...
Havlayıp durursun kapı önünde,
Kazınmış kemik için, “ar”ı tarumar eylersin!
***
İşim yok senin gibi uyuz köpekle.
Git sahibine havla; istersen kişne.
“Kinin” de çare olmaz senin derdine,
Kaşınmak için tarağı, çamur eylersin!
***
Kimlere geçmedi ki azı dişlerin?
Kirlidir, çürüktür, pistir işlerin.
Koş tahsilatı kap; kesilmiştir fişlerin,
Üç kuruş para için icra-i sanat eylersin!
***
“Tut” dedi mi sahibin, bela olursun.
Burnundan değil, hep kıçından solursun.
Kinle, nefretle döner durursun,
Yaranmak için, ahlâkı talan eylersin!
***
Vah muhtarın kulu, vah zavallı köpek!
Tasman boynunda, efelik neyine gerek?
Sözle uslanmazsın, istersin kötek,
Hak aşkı için; mazlumu zalim eylersin!
***
Hadi hoşt, git bitlerini başka yere saç.
Her daim yüzsüzsün, her daim aç.
Kaşınan yerine yok bende ilaç,
Laf anlatmak için adamı şair eylersin!
***
Ağababana söyle, hakkındır madalya.
Gözünden kin akar, ağzından salya.
Ama bil ki bizimdir bu gök, bu arz, bu derya,
Sahip çıkmak için masumu katil eylersin!
Yorum Gönder