İslam bir savaş dini mi? - Yaşar Nuri Öztürk

Hem 'evet' hem 'hayır.' Meşru şartları doğmuş, insan hak ve onurunun kurtarılması için kaçınılmaz hale gelmişse savaşa 'evet' diyen İslam ona izin vermekle kalmaz, onu teşvik eder, emreder.

Böyle bir savaşın ilk ve temel şartı 'savunma savaşı', namı diğer 'meşru müdafaa savaşı' olmaktır.

Hiçbir saldırı savaşı, İslam’dan onay alamaz. Tarih içinde adına ‘cihat’ veya Osmanlı’da olduğu gibi, ‘Îla-i Kelimetillah’ (Allah’ın adını yüceltme) yaftaları yapıştırılmış savaşların büyük kısmı, Kur’an’ın asla onaylamayacağı saldırı ve tagallüp savaşlarıdır. Ve bunların yarattığı günahın faturasını bugün yeni Müslüman nesiller olarak bizler ödemekteyiz.

İslam dinini diğer dinlerden ayıran temel farklardan biri de İslam’ın, şartları doğmuşsa, savaşa onay vermesidir. Ancak savaşa onay vermenin, şiddete onay vermek demek olmadığını vurgulamak gerekir. Savaşa onay vermek, bir anlamda, hayatî bir gerçeği kabul etmek ve ikiyüzlülüğe karşı çıkmaktır. Savaşa onay vermeyen ve sadece sevgiden söz eden dinlerin (Hıristiyanlık gibi) bu öğretileri, insanlık tarihinin gerçekleriyle de kendi tarihlerinin gerçekleriyle de bağdaşmamaktadır. Özellikle, en yoğun kanların akıtıldığı savaşların arkasında kilisenin ve durmadan sevgiden söz eden din adamlarının olduğu düşünüldüğü zaman, bu çelişki daha da belirginleşmektedir.

İslam’a göre, insan onurunu, insan haklarını ve insanlık değerlerini savunmanın tek yolu olarak savaş kalmış ise bu savaş meşrudur ve onurludur. Kur'an, bu ilke ile ikiyüzlülüğe karşı çıkmakta, aldatmacaların önünü tıkamaktadır. Batı’nın sürekli olarak, İslamiyet'in bu farkını şiddete onay vermek olarak göstermesi, temelden yanlıştır; haksızlıktır, ayrı bir ikiyüzlülüktür, bir insanlık suçudur.

BATI’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

Batı, Müslüman kitleleri önce ‘cihat’ methiyeleriyle gaza getirerek şiddete ve kana bulaştırmakta, sonra da bu İslam dışı eylemleri bahane ederek İslam’a vurmaktadır. Batı, İslam’a şiddet tuzağı kurmaktadır. Ne yazık ki, Batılı zalimler, bu tuzaklarını kurar ve işletirken, Müslüman dünyada kendilerine âlet olacak ahmakları bol bol bulabilmekteler.

Bir dini şiddete bulaştırmanın ilk adımı o dini ideolojileştirmektir. Batı, Siyasal İslam hezeyanıyla bu birinci adımı başarıyla attı.

İkinci adım, o dinin mensuplarını kana bulaştırmaktır ki, Batı bu adımı da büyük bir başarıyla attı. Ameleleri Müslümanlardan seçilmiş, ama işvereni asla telaffuz edilmeyen ‘11 Eylül komplosu’ bu başarılı dönemin meyvelerini toplama sürecinin başlangıcıdır. Bu sürecin ilk meyvesi ise Irak. Batı şimdi bu zehirli meyveyi yutup hazmetmeye çalışıyor.

Bakalım, başarabilecek mi?

İslam'ın ideolojiye dönüştürülmesinin öncüleri Emevîler’dir. Bu öncülüğü yapan Emevîler, işe Hz. Peygamber’in ailesini katlederek başladılar. Siyasal İslam'ın ve ideolojileştirilmiş dinin kökleri, kendi peygamberinin ailesini yok ederek işe başlayan bir harekettedir. Bu örnek, dinin siyasete bulaştırılması halinde, nelerle karşılaşılabileceğini açıkça göstermektedir.

Emevîler’in kotardığı Harra baskınında (27 Ağustos 683), Asrısaadet neslinden dokuz binden fazla insan öldürülmüş, binden fazla kız çocuğunun ırzına geçilmiştir.

Bu olayı, başka oluşumların başlangıç noktası olarak almanın ve ondan ders çıkarmanın yolu, terörü mezheplere mal etmek değildir.

Terör meselesinde Batı’nın gazına gelerek uluorta konuşanlara önerimiz şudur: Unutmayın ki, Emevîlik, dini ideolojileştirip o zulüm ideolojisiyle sahabe kanı döktüğü zaman, henüz İslam içerisinde hiçbir mezhep yoktu. Mezhep tabiri bile yoktu. Mezhepler, bu olaydan 100-150 yıl sonra oluşmaya başladı. Bir başka deyişle, Emevîleri’n İslam'ı ideolojileştirmesi, Hz. Peygamber’in ölümünden hemen sonra başlamıştır; ilk mezheplerin ortaya çıkması ise bundan 100 yıl sonra gerçekleşmiştir.

İslam'ı, mezheplerin herhangi biri ile o mezhebi de şiddet ile özdeşleştirmek, İslam'ı ‘İslamcı terör’e dayanak haline getirir ki, bu son derece yanlıştır. Ama son derece yanlış olan bu görüş, bazı çevreler tarafından, kendi hesaplarına uyduğu için sürekli öne sürülmektedir.

Bizatihi İslam, ideolojileştirilmemiş İslam, içine Arap ve Emevî saltanat anlayışı karıştırılmamış olan İslam, Kur'an'ın getirdiği ve Hz. Muhammed'in gösterdiği İslam'dır. Yüreği tutanlar gelsin, o gerçek İslam’ı konuşalım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget