İki Türkiye - Rifat Serdaroğlu

Eşbaşkan-Başbakan Erdoğan’ın demokrasi anlayışı, Türkiye’yi şimdilik ikiye böldü. Onun demokrasi anlayışı “herkes benim gibi düşünmelidir” şeklindedir.
Onun gibi düşünürseniz, onun gibi yaşarsanız, Türkiye ve dünyaya onun gibi bakarsanız siz mükemmel bir vatandaşsınız. Bu sınıftakilerde tamamen “itaat” kültürü hakimdir. İnanmadıkları, utandıkları bir şey olsa bile ses çıkarmazlar, susarlar. Siz hiç yapılan hukuksuzluklar-hırsızlıklar karşısında “bu yapılan yanlıştır” diyen bir tane AKP’li gördünüz mü?  Göremezsiniz, çünkü bu kesimde esas olan demokrasi değil, “biat” yani köle gibi şartsız itaat geçerlidir.
Eğer Başbakan Erdoğan gibi davranmıyorsanız, düşünmüyorsanız  siz kötüsünüz ve “hükümeti yıkma” potansiyeli taşıyan, tutuklanması muhtemel bir örgüt elemanısınız,  yani  ikinci sınıf bir vatandaşsınız…
İkinci sınıftakiler Başbakan Erdoğan’ı  tutmazlar ve onun demokrat,  çağdaş, hoşgörü sahibi ve karşı fikre saygılı biri olmadığını bilirler. Fikirlerini beğenmezler, kendisini bilgi-birikim açısından çok sığ bulurlar. Üslubunu kaba ve külhanbeyi ağzıyla yapılan konuşmalara benzetirler. Bunlardan daha da önemlisi kendisini  “net-şeffaf”  bulmazlar. Kafasının arkasında neler olduğu, gerçek niyetinin ne olduğu konusunda hep şüpheleri olmuştur. Bu kanaati  onlarda oluşturan da bizzat Erdoğan’ın kendisidir. Eğer bir Başbakan, “Demokrasi benim için bir amaç değil, bir araçtır. Ben o araca binerim, gideceğim istasyona gelince inerim” , yine aynı kişi, “Ben davam için Papaz elbisesi bile giyerim”  derse, onun “Demokrat” olduğuna inanılır mı?…
Üstelik,  Tayyip Erdoğan’ın  jet hızıyla zenginleşmesini,  çocuklarının, damadının ve yakınlarının  bu kadar kısa sürede böyle muazzam bir varlığa sahip olmalarını bir türlü anlayamadılar, kabullenemediler…
Başbakan Erdoğan’ın her hareketiyle Türkiye’ye, ülkenin birliğine ve bütünlüğüne, lâik Cumhuriyete zarar verdiğine inanırlar.
Bu inançlarının gereği, kendisini iktidardan indirmek için tüm demokratik yolları kullanarak  ellerinden gelen her gayreti gösterirler.
Yukarıda dediğimiz gibi bu gün iki Türkiye vardır;
Biri; gerçek Türkiye, diğeri; Medyanın yaklaşık %90’nına hükmeden  AKP İktidarının yarattığı hayali Türkiye.
Gerçek Türkiye;
Halkın büyük bir kısmının yoksulluk sınırı altında yaşadığı, istihdam ve katma değer  yaratacak ciddi sanayi yatırımlarının yapılamadığı, ekonomik dengelerin bıçak sırtında olduğu, üniter yapının tehlikeye girdiği, ülke sınırları içinde beraberce yaşama arzusunun gittikçe azaldığı, Türk Bayrağının ülkenin bazı yörelerinde resmi daireler-askeri birlikler dışında asılamadığı,
T.C Devletinin Kaymakamının, askerlerinin, polislerin aylardır terör örgütü elinde esir tutulduğu, vatan evlatlarının her gün şehit olmaya devam ettiği, çevresinde kavgalı olmadığı komşusu kalmayan  bir Türkiye…
Hayali Türkiye;
Göstermelik yatırımların yapıldığı, Cumhuriyetin yaptığı tüm eserlerin satıldığı, Cumhuriyetle ve Cumhuriyeti kuranlarla sürekli kavga edildiği, dünyada hiçbir demokraside olmayan cemaat-tarikatların devlet organlarını  ele geçirdiği, yargının bağımsızlığının lafta kaldığı, irticanın değil irtica’yı tehdit sayıp önlemeye çalışmanın suç sayıldığı, bölgemizde ABD’nin taşeronluğunun gönüllü olarak üstlenildiği, Suudi Arabistan-Katar gibi diktatörlerle elele verilerek Suriye’ye demokrasi getirilmeye çalışıldığı(!), yandaşların her adımda gözetildiği, Deniz Feneri Davası yoluyla milletin sadaka paralarını dolandıranların serbest gezdiği ama Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının ve çok sayıda generallerin-aydınların-gazetecilerin-bilim adamlarının yıllardır tutuklu olarak yargılandıkları, eğitim sisteminin geriye götürüldüğü, türbanın ilkokula indirildiği, öğrenim birliği-dil birliği gibi değerlerimizin yok edildiği  kara kapkara bir Türkiye…
Bu hayal Türkiye’si balonu mutlaka patlayacaktır ve yapılan her haksızlığın, her hukuksuzluğun, her yolsuzluğun hesabı yasalar önünde sorulacaktır.
Türkiye’nin her yönünden arayan dostlarımızın, arkadaşlarımızın halktan aldıkları nabız bu yöndedir.  Baharla beraber eriyen karlar gibi AKP de süratle erimekte ve güç kaybetmektedir. Başbakan Erdoğan’ın telaşı ve Suriye’ye saldırmaya kalkışmasının gerçek sebebi budur.
İşin özü, her devrin olduğu gibi AKP düzeninin de sonu gelmektedir.
Siz, hesap dönemi geldiğinde ortaya dökülecek pisliklere kendinizi şimdiden hazırlayın…
Sağlık ve başarı dileklerimle  16. Nisan 2012

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget