İki cehennem - Güngör Mengi

Suriye’de barışın ümidi bile uzun yaşamıyor. İşte Annan planı çöktü.
Türkiye kendini sorun çözen itibarlı bir hakem pozisyonundan Suriye’de rejime yönelik silâhlı direnişin hamisi durumuna düşürmenin sıkıntılarını çekiyor.
Ankara geçmişte barış umutlarını temsil ediyorken bugün tahriklerinin sorumlusu olarak suçlanıyor.
Şam yönetimi sözde bugün kentlere yönelik tehdide son verecekti. İki gün sonra da muhalifler silâhlarını bırakacaktı.
Esad “Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar muhaliflere silâh ve para yardımını kesmeden çekilmeyiz” deyince plan beklendiği şekilde iflâs etti.
Şimdi Ankara, BM’nin daha zorlayıcı tedbirler almasını bekliyor.
Dün yapılan açıklamada 25 bin olan mülteci sayısının 50 bine çıkması halinde “yeni kırmızı çizgi” oluşacağını ilân etti.
Bu kırmızı çizgiyle bağlantılı yaptırım herhalde askeri müdahale olamaz.
Çünkü toplumsal muhalefeti katliamla bastıran Esad rejimine karşı meşru bir müdahalenin mutlaka BM kararına dayanması gerekiyor.
Böyle bir karar çıkmaz.
Rusya ve Çin geçit vermez buna.
İyi hesap edilmemiş acelecilik ülkemizi Suriye muhalefetinin merkezi, Özgür Suriye Ordusu’nun karargâhı yaptı.
Sığınmacılar artınca bunları Suriye sınırları içinde oluşturulacak tampon bölgelerde barındırmak, riskleri büyütecek ama barışa hizmet etmeyecektir.
Diplomasinin zamanı durdurmak, hatta geri sarmak gibi mucizevi yeteneği vardır.
Ankara Esad’ı indirme hedefine tedbirsiz bir şekilde çok erken angaje oldu.
Esad’ın özellikle orta ve zengin sınıflar ile Hıristiyanlar arasında gücünü koruduğu çünkü bu kitlenin Esad’tan sonra ülkenin kanlı bir mezhep savaşına sürükleneceğinden korktukları unutuldu.
Esad bir cehennem yarattı ama sonrası daha beter bir cehennem olabilir.
Suriye ile aramızda adı konmamış bir savaş hâli yaşanıyor. Bu konumumuz değişmediği sürece Suriye’de çözüm adına yapabileceğimiz bir şey yoktur.
Suriye’deki rolümüzü canlarını kurtarmak için sığınanları korumakla sınırlamakta yarar vardır.
Türkiye şu sırada Suriye için iyi bir şey yapmak istiyorsa hiçbir şey yapmamalıdır!

Merhamet iptal...

Ergenekon’dan tutuklu CHP milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, yakın ara ile ikinci büyük kayba uğradı.
Babasını ölüm döşeğinde son bir kez görmek istemişti, izin verilmedi.
Bari cenazesine katılmak?..
Hayır ona da imkân tanınmadı.
Önceki gün annesini kaybetti. Onu son bir kez dünya gözü ile görmek arzusu yine merhametli bir muhatap bulamadı.
Şimdi hasta kalbinin bu teessürden etkilenmesi riski sevenlerini endişeye sevkediyor.
Mahkeme annesinin cenazesinde bulunabilmesi için Haberal’a iki gün izin verdi. Ama dünyaca ünlü tıp adamı Zonguldak’taki cenazeye “en az binbaşı rütbesindeki bir subay ve emrindeki askerlerin refakatinde” gönderilecek.
Haberal’ın kaçabileceği algısını yansıtan bu tedbir, sadece o kararı oluşturan yargısal iradeye değil, arkasında duran siyasal iradeye de çok kötü bir şöhret inşa ediyor.
“Kininin davacısı olmak” zıvanadan çıkmak mı olmalı?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget