Keyifleri yerindeydi; Türkiye darbelerle, derin devletle, faili meçhul cinayetlerin arkasındaki güçlerle, kontrgerillayla, Gladyoyla mücadele edecek, ileri demokrasiye geçilecekti.
Kimi liberal, kimi candaş, kimi yandaş, kimi de dindaştı...
Coştukça coşuyorlar, ellerinde iki bavul dolusu belgeyle özel yetkili savcılara gidiyorlardı.
Gözaltına alınacakların adlarını yazanlar bile vardı aralarında.
Ellerinden gelse bağımsızlık savaşı veren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal ve arkadaşlarını mezarlarından çıkarıp özel yetkili savcılara teslim edeceklerdi.
Bunların arasında ABD’de uzun yıllar kalan bir komiser de vardı: Emre Uslu...
***
Emniyet Genel Müdürlüğü’nce ABD’ye gönderilen ancak yıllarca Türkiye’ye dönmeyen Emre Uslu, sonunda geldi.
Polislikten atıldı mı, kendi isteğiyle mi ayrıldı bilmiyorum.
Emre Uslu, Ergenekon sanığı ve halen yurtdışında bulunan Bedrettin Dalan’ın Yeditepe Üniversitesi’ne kapağı attı, öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı.
Polis örgütünde çalıştığı için iyi istihbarat alıyor, özellikle bazı PKK eylemlerinin olacağını önceden çalıştığı gazetede yazıyordu.
Her şey iyi gidiyordu...
Bir sıkıntı yoktu...
12 Eylül 2010’da yapılan anayasa halkoylamasında “Yetmez ama evet” diyenler arasındaydı.
AKP iktidarına sımsıkı sarılmış, Başbakan Erdoğan’a öyle övgüler düzmüştü ki yakın arkadaşlarından uyarı bile aldı:
“Emre bu kadarı da fazla ama!”
***
Hakkını yememem gerekir Emre Uslu’nun...
Haber kaynakları çok derinlerde, belki okyanus ötesindeydi...
Yazdıklarının tümü doğru çıktı!
Emre Uslu’nun ABD’ye kaçtığını ya da gittiğini birkaç gün önce yazdığı iki önemli yazıdan anladım.
ABD’de bir üniversitede çalışıyormuş...
Uslu, şimdilerde 75 yaşındaki babasıyla 70 yaşındaki annesinin ölümle burun buruna yaşadıklarını öne sürüyor ve Başbakan Erdoğan’a sesleniyor:
“Beni tehdit ediyorlardı şimdi annem ve babam tehdit altında. Evime MİT ve polis girmiş... Telefonlarım dinlenmiş, özel fotoğraflarım alınmış... Kim bilir bilgisayarıma neler yüklenmiş. Ben Türkiye’ye dönersem gözaltına alınıp tutuklanacakmışım. Ayrıca tüm banka hesaplarım, askere gidip gitmediğim, özel ilişkilerim elde edilmiş.”
İki yazısını baştan sona iki-üç kez okudum ve inanın içim sızladı...
***
Emre Uslu, kendisinin itibarsızlaştırılması için her yöntemin denendiğini belirtip şöyle diyor yazısında:
“Açıkça söyleyeyim, bu alçak yöntemlerle itibarsızlaştırma operasyonlarını AKP iktidarından ve özellikle 28 Şubat’ta mağdur olmuş olan Başbakan Erdoğan’dan beklemezdim.
Dünden beri AKP iktidarından ve konunun muhataplarından bir yalanlama gelmediğine göre ne yazık ki şunu biliyorum: Bana, Taraf’a yönelik itibarsızlaştırma operasyonlarının talimatını Başbakan Erdoğan vermiş. MİT de bunu yapıyor.”
Emre Uslu niye böyle bir yazı yazdı?
Bu ülkede pek çok insanın özel yaşamı didik didik edilirken, özel hayatları malum internet sitelerine düşerken aklı neredeydi?
Hele hele bavul dolusu belgeleri savcılara taşıyanlar el üstünde tutulurken Emre Uslu’nun sesi niçin çıkmamıştı!
Kim veriyordu bu belgeleri, insanlar niçin teknik izlemeye alınıyordu?
Darbelerle, kontrgerillayla, derin devletle mücadele böyle mi olurdu?
Tek satır yazmadı, meslektaşlarımızın evleri, işyerleri, didik didik aranırken, telefonları dinlenirken... Emre Uslu ve onun gibiler, Odatv basılırken, Soner Yalçın, Doğan Yurdakul, Nedim ve Ahmet tutuklanırken...
Hepsi zil takıp oynamadılar mı?
Bizim liberal arkadaşlar demokrasinin ve özgürlüklerin bir yaşam biçimi olduğunu demek ki öğrenmemişlerdi.
Tüm bunlara karşın Emre Uslu’ya bir gazeteci olarak destek veriyorum.
Bu ülkede demokrasi, hukuk, adalet bir gün herkese gerekebilir.
Emre Uslu’nun düşüncelerine katılmasam da, onun mağdur edilmesine vicdanım razı olmuyor.
Ben Uslu’ya bir dönem çok sevdiği Erdoğan’ın tarzıyla seslenmek istiyorum sadece:
“Men dakka dukka.”
***
28 Şubat süreciyle ilgili ikinci dalga dün sabah geldi...
Bu dalgalar sürecek!
Bir başka önemli konu, sağlık emekçilerine, doktorlara yönelik olan ve ölümle sonuçlanan şiddet. Buna ne demeli?
Sağlık emekçilerini horlayan, doktorları paragöz olarak algılayan bir düşünce toplumda dalga dalga yayıldı.
Gaziantep’te genç bir doktor 17 yaşında birisi tarafından ekmek bıçağıyla öldürüldü.
Doktorlar bu şiddete tepki olarak Türkiye genelinde “beyaz eylem” başlattı...
Destekliyorum!
Yorum Gönder