Erguvan Mevsiminde Kıyım - Hikmet Çetinkaya


Bunca gece, bunca sabah, bunca yıl neler yaşadık, neler gördük hayatın sayfalarında...
Son direncin basık göğünde parçalanan yürekler, acılar içinde kıvranan analar, babalar, kardeşler, çocuklar...
En basit şeyleri en son öğrenmek...
Ağır akan zamanda akan derenin kenarındaki renk renk çiçeklere bakmak, Anadoluhisarı’nda çayını yudumlarken o güzelim İstanbul erguvanlarıyla konuşmak.
Belki o saatlerde Boğaz’dan geçen erguvan rengi bir gemi Karadeniz’e açılıyordur.
Başınızın üzerinde beyaz bulutlar ve erguvan çiçekleri...
Sevgiliniz yanınızda ve kulağınıza bir şeyler fısıldıyor:
“İstanbul’da erguvan mevsimidir şimdi... Ama ömürleri kısadır, sever misin onları?”
***
Belki siz bir başka evrene dalıp gitmişsinizdir.
Okula gitmeyen kız çocuklarını... Umrede “Hastalıklara iyi geliyor, hadis var” diye deve idrarı içip hastaneye kaldırılan iki Türk’ü, Şehir Tiyatroları sanatçılarının çığlığını, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, kendisini çok sevdiğini söyleyen Erzurumlu Mustafa Doğançayır’a söylediği “Haydi o zaman takla at göreyim” sözlerini düşünüyorsunuzdur.
Sevgiliniz kızar mı, öfkelenir mi, bilemem!
Sabah masmavi, öğleden sonra gri bir göğün altında bunları düşünürsünüz...
Bak unutuyordum:
“Belediye Şehir Tiyatroları’nı imamlara teslim etsek kötü mü olur?”
***
Unutmadım, Gaziantep’te ekmek bıçağıyla öldürülen Dr. Ersin Arslan’ı... ‘Sağlıkta Dönüşüm’ün tablosunu da:
“90 hekim dayak yedi, altısı bıçaklandı!”
Yurt genelinde on binlerce sağlık emekçisi iş bıraktı, AKP iktidarının sağlık politikasını eleştirdi...
Ben hiçbir dönem, sağlık emekçilerini, doktorları “tuzu kuru” diye aşağılayan bir hükümet görmedim.
Hani Türkiye sosyal bir devletti?
Aslında doktorları AKP’nin sağlık sistemi öldürüyor...
Sağlık emekçileri, doktorlar çok ağır koşullarda çalışıyor.
Kamu ve üniversite hastanelerinde günde 200 hasta muayene edip, on ameliyat yapan doktor dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde var?
17 yaşında bir genç... Dedesi 85 yaşında... Ona bakıyor, emekli parasını alıyor...
Bir geçim yolu bulmuş, dedesinin ölmesini istemiyor...
Dede kanser, ölecek, son çare ameliyat!
Ölse bile saklansın, o parasını almayı sürdürsün!
***
Burada üzerinde durulacak konu sosyal, ekonomik ve kültürel.
Maganda kültürünün giderek ivme kazandığı bir toplum olduk...
BDP Van Milletvekili Özdal Üçer’in Bölge Araştırma Hastanesi’nde tartıştığı doktoru dövdüğü iddia edildi.
Neden mi, kaza yapan eşi ve oğluyla Dr. Oğuz Eroğlu ilgilenmemiş.
Milletvekili Üçer, Sağlık Bakanı Akdağ’a bakın ne demiş:
“Yeri gelse yine aynı şeyi yaparım!”
Doktorları, milletvekilleri dövüyor, magandalar öldürüyor ya da yaralıyor.
Neymiş?
Türkiye’de sağlık sistemi tıkır tıkır işliyormuş...
Doktorlara “tuzu kuru” diyen düşünce... Bir boş vermişlik... 30 yaşında gencecik bir doktor...
Geriden acılı, dört aylık hamile bir eş... Anne, baba, kardeşler, yakınlar, arkadaşlar.
***
Erguvanların ömrü kısa olur sevgili...
Hayatla ölüm de bir çizgide, hiç beklemediğin bir anda kesişir.
Binlerce gecenin düşünde!
İşte son gölgede başlıyor derin bir ilkyaz... Son gölgede zamana yenik düşüyorsun, genç bir doktorun ölümüyle..
Ateş ya da durgun sularda, alnımızda yorgun yüzlerde aynalar...
İyi bak yaşananlara... Yaşam denilen o sözsüz oyuna...
Dedim ya erguvan mevsimidir ama ömürleri kısadır!
Eski bir sevdanın dalgalarını andıran izler, umut ve umutsuzluk iç içedir...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget