‘Çifteler Köy Enstitüsü’ ve Eskişehir’in Üniversiteleri - Oktay Ekinci

“Köy Enstitüleri” haftasındayız; yüzde 90’ı okuma yazma bilmeyen nüfusun yüzde 80’inin köylerde yaşadığı dönemde ilkokul öğretmeni yetiştirmek için 17 Nisan 1940 tarihli yasayla açılan efsanevi okullarımızı gurur ve özlemle anıyoruz.
Köy Enstitülerini 1938’de Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel yönetmişti. Atatürk’ün arkadaşı Saffet Arıkan’ın aynı bakanlıktayken İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne getirdiği İsmail Hakkı Tonguç’un destanlaşan çabaları da üretken bir eğitimi yurda armağan etmişti.
Mucizevi hizmetler
Düşünün, 15 bin dönüm tarım arazisi, 1 200 dönüm bağ yaratılmış; 750 bin fidan dikilmişti... 150 büyük bina, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar, 48 ahır, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 kilometre yol, tümüyle öğrencilerin ve köylülerin ortak imeceleriyle yapılmış; eğitimin görüldüğü çiftliklere sulama kanalları inşa edilmişti...
Kaynaklar diyor ki: “Her Köy Enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı.”
Hayatın içindeki eğitimle 17 bin 250 köy öğretmeni yetişti. Aralarında kimler mi vardı? İşte, tümü edebiyat, sanat ve düşün dünyamızdan yüzakımız bazı isimler: Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu, Dursun Akçam...
Peki, böylesine başarılı bir eğitimle yurt düzeyine yayılmış 21 enstitü 1954’te neden kapatıldı? “Güncel” yanıtı şudur: “4+4+4 mantığının daha o yıllarda filizlenmesi..”
Eskişehir’den...
Köy Enstitüsü binalarından elde kalanlar, 1999’da Mimarlar Odası’nın başvurusunu uygun bulan Kültür Bakanlığı tavsiyesiyle koruma bölge kurullarınca “Cumhuriyet Mirası” olarak tescil edilmişti.
Kayseri’deki “Pazarören Köy Enstitüsü” binalarının valilik tarafından yeniden eğitime hizmet vermek üzere onarılacağını da daha önce (18 Mart 2012) yazmıştım… Bu kez de Eskişehir ziyaretimde “Çifteler Köy Enstitüsü” binalarının yaşatılması çabalarına tanık oldum.
Tepebaşı Belediyesi yayınlarından, “Tonguç’un Eskişehir Bağlantıları ve Kırsal Eğitimde İlkler” kitabının yazarı İlyas Küçükcan, aynı zamanda köy enstitüsü ruhundan ve kültüründen nemalanmış emektar bir öğretmenimiz... Belediye Başkanı Ahmet Ataç, sunum yazısında Küçükcan’ın şu sözlerine yer vermiş: “Çifteler uygulamaları, kırsal eğitim projesinin giriş kapısı ve kilit taşı konumundadır. O kapıdan girilmedikçe ve kilit taşının önemi kavranmadıkça, Köy Enstitüleri ve öncüsü olan uygulamalar gereğince anlaşılamaz.”
Peki, o kapıdan nasıl girilecek; tarihsel kilit taşının önemi nasıl kavranacak? Yanıt için aynı kitapçıkta anlamlı bölümler var... Tonguç’un Eskişehir ziyaretlerinin bir belgesel tadıyla aktarıldığı kitapçığın “Hüzünlendiren Son” bölümünde Küçükcan bakın özetle ne diyor: “Yapıların çoğu kaderlerine terk edilmiş; arazi başka ellere geçmek üzere. Takatsizleşmiş akışlı Seydisuyu’yla, yıkılmaya yüz tutmuş santral binasıyla, artık su taşımayan değirmen kanalıyla her şey, terk edilmişliğin hüznünü yaşamaktadır..”
Eskişehir’de dostlara sorduk: “Bu hüznü nasıl umuda çevirmeliyiz?” Söz yine yazarımızın: “Enstitü varlıkları korunmalı; günümüz eğitiminde yararlanılmalı; bu hedefler üniversiteler eliyle gerçekleştirilmelidir.”
600 dekara yayılmış 40 yapı, Eskişehir’deki bilim ve aydınlanmanın kalesi üniversitelerin sahiplenmesini bekliyor...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget