AKP-Cemaat neden çatışıyor? - Merdan Yanardağ

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan ile iki eski yöneticisinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan “devlet krizi” şimdilik yatışmış görünse de gerçekte çatışma derinleşerek devam ediyor.
Yurt Gazetesi daha ilk günden itibaren gelişmeyi “AKP-Cemaat çatışması” olarak değerlendirdi. Merkez medya ise herkesin gözleri önünde yaşanan bu gerçekliği açıkça ifade etmekten kaçındı. Korku ve çıkar ilişkisi gerçeğin üstünü bu kez de atlastan bir şal gibi örttü.
Oysa AKP’nin, Başbakan’a kral yetkisi tanıyan özel bir yasa çıkararak MİT yöneticilerine dokunulmazlık sağlaması, krizin ciddiyetini gösteriyordu. Dahası, soruşturmayı açan savcı ile Ergenekon ve KCK operasyonlarını yürüten bazı polis şeflerinin görevden alınması, ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün en kritik birimlerinde çalışan ve Cemaatçi olduğu belirtilen tam 700 polisin hem de cep telefonu mesajıyla acil şekilde görevden alınması, çatışmanın sıradan bir olay olmadığını ortaya koyuyordu.
Çatışmayı kolaylaştıran etken kuşkusuz, iktidarı zorlayan bir siyasal ve toplumsal gücün, diğer anlatımla etkili bir muhalefet hareketinin bulunmamasıdır.
Rakiplerini etkisizleştiren AKP-Cemaat koalisyonunun kendi içinde bir iktidar mücadelesine girdiği açıktır. Ancak bu tespit, olan biteni tam olarak açıklamak için yeterli değildir.
***
AKP-Cemaat çatışmasının bölgesel, hatta küresel bir boyutu bulunmaktadır. Bu boyut Suriye’ye müdahale hazırlığıdır. AKP Hükümeti ve Erdoğan, bu konuda kendilerine biçilen yüz kızartıcı rolü büyük bir istekle kabul etmiştir. Bu, ABD ve Batı emperyalizminin maşası olmaktan başka bir şey değildir. ABD ve İsrail, doğrudan müdahale yerine, Türkiye’yi cepheye sürmektedir.
Ancak Rusya, Çin ve İran’ın açık şekilde ve kararlılıkla Suriye’ye yönelik bir müdahaleye karşı çıkacaklarını ilan etmesi, AKP iktidarını tereddüde düşürdü. Öyle anlaşılıyor ki, Suriye’ye yönelik olası bir askeri müdahale, bir dünya savaşına dönüşme potansiyelini de içinde taşıyan bölgesel bir yangına dönüşebilir. Bu olasılığın gerçekleşmesi ise AKP iktidarının da ve Erdoğan’ın da sonudur.
Diğer taraftan AKP ve Erdoğan, iktidarını ABD ve Batılı ortaklarının verdiği desteğe borçlu olduğunu bilmektedir. Ancak Erdoğan, deyim uygunsa Doğu ve Batı arasında sıkışmış durumda. Bu sıkışma hali, AKP’yi iktidara getiren iç ve dış dinamikler arasındaki uyumun ortadan kalktığını gösteriyor. Bu gerilimli salınım Erdoğan iktidarını temelden sarsacak bir niteliğe sahiptir.
Evet, 2012 her bakımdan ilginç bir yol olacak.
Erdoğan’ın Putin ve Rus sermayesi ile ilişkileri, Türkiye’nin Rusya ve İran doğalgazına bağımlılığı gibi etkenler de AKP iktidarının Suriye’ye saldırmasının önündeki diğer engelleri oluşturuyor. Erdoğan’ın uluslararası enerji ticareti ve boru hatları konusunda Putin’le (Berlusconi’nin de katıldığı) gizli kapaklı anlaşmalar yapması da AKP iktidarının Suriye tereddüdünün nedenleri arasındadır.
Cemaat de tıpkı AKP gibi, iktidara gelmenin ve orada tutunmanın yolunun ABD ve küresel sermaye güçleriyle işbirliğinden geçtiğini düşünmektedir. İsrail’in Batı’daki gücünün farkındadır. Bu nedenle sadece ABD ile değil, İsrail’le ilişkilerin de iyi tutulmasından yanadır.
Nitekim ‘Mavi Marmara Gemisi olayı’ gibi kritik dönemeçlerde öyle de yapmaktadır.
***
Hakan Fidan MİT Müsteşarlığı’na getirildiğinde İsrail şiddetli tepki göstermiş, Dışişleri Bakanlığı, “Türk istihbaratının başına İran yanlısı biri getirildi” diye açıklama yapmıştı. Daha sonra, Fidan’ın Oslo’da PKK yöneticileriyle yaptığı görüşmenin ses kayıtlarını İsrail istihbaratının sızdırdığı ortaya çıktı. Fidan, PKK ile bu görüşmeyi Erdoğan’ın özel temsilcisi sıfatıyla yapmıştı. Uludere’de katliamla sonuçlanan hava operasyonunun istihbaratının da İsrail’den geldiği neredeyse kesinleşmiş durumda.
Bütün bu parçalar bir araya getirildiğinde ortaya çıkan fotoğraf bize şunu söylüyor; İsrail, Cemaatle işbirliği içinde Erdoğan’ı ve iktidarını hedefleyen bir dizi örtülü operasyon yürütüyor.
Ancak, çatışmanın ilk raundunu AKP yönetimi ve Erdoğan’ın kazandığı görülüyor. Hamle sırasının Cemaatte olduğunu düşünebiliriz. Bize ulaşan bilgiler, Hakan Fidan’ın PKK yöneticileriyle yaptığı görüşmenin “ıslak imzalı” mutabakat metinlerinin -ki buna bir tür anlaşma diyebiliriz- yine İsrail istihbaratının desteğiyle sızdırılacağını gösteriyor.
Eğer Erdoğan’ın ayaklarının altından iktidar halısını çekmek isterlerse, İsviçre bankalarında bulunduğu ileri sürülen 8 gizli hesabının numaraları uzak olmayan bir gelecekte gazete sayfalarını süsleyebilir.

Merdan Yanardağ/Yurt Gazetesi

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget