Çok yaşayacaksın kızım Ruhat Mengi… Sözü ağzımdan aldın. Şüphen olmasın Erdoğan’ın ‘Çılgın Proje İstanbul’u “Payitahtı”, gönlünde bu yatar. Zaten daha önce Devletin Merkez Bankasını, Devletin “Başkentinden” İstanbul’a taşımak teşebbüsü de bunun ilk işaretiydi.
Lakabı ne olursa olsun “tek adam” “Padişah” olunca, “Payitahtı” -tahtının yeri de- İstanbul olacaktır! Ona bu yakışır.
İstanbul’un eski unvanlarından biri “Der-saadet”, yani “mutluluk kapısı” dır…Erdoğan “Padişah” olursa İstanbul da “saadetinin” kapısı..Bu kapı açıldıktan sonra, olacaklara bakın. Başkanlık makamı: Bâbıâli… İkametgâhı Dolmabahçe Sarayı… Resepsiyon salonu ünlü avizeli salon, Atatürk’ün son yolculuğuna uğurlanmadan katafalkın bulunduğu salon…Atatürk yaşarken, Cumhuriyet Baloları, manevi kızlarının düğünleri bu salonda yapıldı… Küçük çocukken, o düğünlerde fraklı Atatürk’ün, modern giyimli, başları açık gelinlerin, hanımların yer aldığı fotoğraflarda, yerde oturan çocuklar arasında ben de vardım.. Sonra da, Atatürk’ün Türk Bayrağına sarılmış tabutunun önünden geçtim.. Bu saray, bu salon, Erdoğan’ın “Hükümdarlığında” İstanbul “payitaht”, Dolmabahçe de Erdoğan’ın sarayı olunca, acaba nelere, hangi düğünlere, hangi giyimlere sahne olacak? Düşünmek bile istemiyorum!
Atatürk’ün ölüm döşeğinin bulunduğu oda Erdoğan’ın yatak odası olur mu? Sanırım, yapamazlar; çünkü Atatürk’ün ruhunun çarpmasından korkarlar.. Ve o “odayı”, Ankara’daki Anıtkabir’ini Enografya Müzesi yapacakları gibi… Hatıra ve anlamından arındırarak “turistik seyir” mahalline çevirmek isterler!..
Mustafa Kemal Ankara’yı, Osmanlı Saltanatı ve Hilafetle bağlarını kesmek için ve boğazda yatan düşman zırhlıları manzarasından kurtulmak için başkent yapmıştı.. Kurtuluş Savaşından, Cumhuriyetin ilanından 4 yıl sonra, İstanbul’a geldi ve sonra da İstanbul’a geldiğinde hep Dolmabahçe Sarayında kaldı ve orada da vefat etti. Bunun da bir anlamı vardı. Mustafa Kemal, yaveri amcam Muzaffer Kılıç’a “İstanbul Valisine söyle Dolmabahçe Sarayını hazırlasınlar” deyince amcam, “Paşam, Sultanları saraylarında kalalım diye mi kovduk?..” diye diklenmiş, Gazi, “Deli Çerkez” diye kızmış. Sonra, yumuşak bir ifadeyle “Bunun da bir anlamı var çocuk” demiş.. Anlamı: Dolmabahçe Sarayı’nın, yeni devletin ve başının, saltanat ve hilafetle bağlarını kesmek ve sarayı Cumhuriyete mal etmekti. Sarayların idaresini, TBMM’ye yani milletin temsilcilerine vermek de anlamlı idi!
Şimdi Erdoğan çılgın projesiyle İstanbul’u “payitaht”, Dolmabahçe Sarayı’nı ikametgâh, Bâbıâli’yi makam yaparsa, bunun da anlamı, maksadı, bambaşka olur!
“Der-saadet” denince aklıma, Allah gani gani rahmet eylesin, Attilâ İlhan’ın büyük eseri geldi.. “Der Saadette Sabah Ezanları”. Tavsiye ederim tekrar okuyun, ibret alınacak çok şey var bu romanda.
Özetle: Yıl 1919. İzmir işgal altındadır. İşgale karşı mitingler yapılmakta, Halide Edip, Münevver Saime, Mehmet Emin gibi konuşmacılar halkı direnmeye çağırmaktadır: “Efendiler, az söylemek, çok yapmak zamanı gelmiştir. Biz sadece ağlıyoruz, ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı dinleyecek kalp yoktur!” “Bacaksız” Abdi Bey, Gülistan Satvet, Prens Bragin, Rosa Mizrahi, Ahmet Ziya, Neveser.. Aynanın İçindekiler serisinin bu dördüncü kitabında, diğerlerinden tanıdığımız pek çok aktör yine sahnede. İttihatçılar, Manda’cılar, Türkçüler, liberaller, sosyalistler.. Heyecanları, aşkları, ihtirasları, fikir ve eylemleriyle… Buradaki isimlerin yerine şimdikileri koyun ve ibret alın!
2023
Evet, neresinden bakarsanız önümüzdeki on iki yıl “Milattan öncesi”. 2023 de “Milattan sonrası”. 2023 Erdoğan’ın “vizyonu”… Ama ben MHP’de MYK üyesi olduğum yıllardan hatırladım, 2023, o sırada Genel Sekreter Devlet Bahçeli tarafından hazırlanan programın “vizyonu” idi. Sayın Bahçeli, Sayın Şandır, Erdoğan’ın şimdi “2023”e sahip çıkmasına kızıyorlar. “Siyasi ahlaksız intihal” yani “araklama” diyorlar.. Boşuna kızmayın kardeşlerim, bu sözleriniz teflon tavadan kayar… Hem dilin kemiği, “telif hakları” da yok… Ama belli ki, MHP’nin “vizyonu” başka… AKP’nin “vizyonu” ise, bambaşka!.. Ama ne hikmetse Erdoğan, şu sırada “milliyetçiliğe” de sahip çıkmaya çalışıyor… İnşallah halkımız bu “intihali” de yemez”!..
Yorum Gönder