‘Nereden Nereye Getirdi?’
Partiler arasında seçmen kazanma savaşı giderek kızışıyor.
İki büyük parti iki büyük kozu
paylaşamıyor: Alevilerle Kürtleri…
AKP; Güneydoğu’daki Kürt kökenli seçmene sahip çıkıyor. Rakip gördüğü tek parti Barış ve Demokrasi Partisi.
Yeni CHP, lider ve lider kadrosunun bölgeye hayli gezi yapmasına ve kimi vaatlerde bulunmasına karşın, Diyarbakır ve çevresinde umduğunu bulamıyor.
Partinin Kürt açılımını programlayacağı söylenen, Kürt oylarını çeker sanısıyla yönetime aldığı eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nu o ilden aday gösteremedi.
Genel Başkan da bölge yerine, “İstanbul bir Kürt kentidir!” diyerek bu büyük kentteki Kürt kökenli seçmenlere seslendi.
Oy paylaşımda Alevi oyları önde giden diğer konu.
Daha çok CHP’ye yakın görünüyorlar.
Ama AKP de Alevilerin yüzyıllık sorunlarına çare aradığını ve bulduğunu ya da bulacağını söyleyerek bu büyük seçmen kitlesini yanına çekmeye çalışıyor.
***
Seçmen kazanma savaşı RTE’nin açıkladığı seçim beyannamesi üzerinde yoğunlaştı.
2011-2015 arası ülkenin ve bireylerin sorunlarını, çözümünü bir yana atıverdik.
2023’lere uzandık. Ne ki hiçbir lider:
RTE’ye “Ya’vu sen, AKP’nin 2023’e kadar iktidarda kalacağını mı sanıyorsun?
Ya da başlığı ‘2023’te lider ülke, Türkiye’ olan beyannameyi Meclis’ten geçireceğin 12 yıllık bir devlet plan ve programı olacağını mı söylüyorsun” diye sormuyor.
Muhalefet partileri içeriğindeki vaatlerin kendilerine ait olduğunu ve RTE’nin bunları aşırdığını açıklıyor.
Örneğin CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, İstanbul’da iki yeni kent projesini ilk kez 13 Kasım 2007’de TBMM bütçe komisyonunda önerdiğini söylüyor.
MHP, liderleri Devlet Bahçeli’nin 1995’ten beri ara ara vurguladığı “2023 vizyonunu RTE arakladı” diyor.
***
Başbakan ise seçim beyannamesinde kimi konularda verdiği rakamlardan sonra, “Türkiye nereden nereye geldi” diye övünüyor ve lakin:
2002’den 2011’e değin Türkiye’yi nereden nereye getirdiğini tartışma konusu yapana da rastlanmıyor.
RTE’nin, Türkiye’yi çağdaşlık amacından saptırarak koyu Müslümanlığın tutsağı yapan çabalarına… tarikatçıların ve cemaatlerin, önderleri hoca efendilerin (başta elbette Gülen’in) yol göstericiliğini devlette egemen kıldığına…
….ve maalesef, muhalefetin de RTE’nin yeniden yaşama döndürdüğü tarikatlara, tarikatlara, cemaatlere şapka çıkardığına değinilmiyor.
Çıkıyor ekranlara RTE, 2002’den 2011’e kadarki süreci, “çıraklık, kalfalık ve (şimdi) ustalık” dönemleri diye üç bölüme ayırıyor.
Ustalık dediği dönem, 2011’den itibaren Türkiye’yi daha koyu Müslümanlığa atmak mıdır? Ülkeyi Batı yerine, Arap kardeşleriyle beraber Doğu’ya kaydırmak mıdır?
Temel hedeflerini açıklamaktan kaçındığı yeni anayasa ile ülkenin federatif bir bünye ile bölünmesini öngören bir dönem midir?
Bu projeleri nasıl gerçekleştireceksin veya ustalık dediğin ne mene bir şeydir diye soran yok!
***
Halkımıza ülkenin nereden nereye geldiğini değil, ülkeyi RTE’nin nereden nereye getirdiğini anlatacak eşsiz bir fırsattır seçim.
Beyannameyi açıklarken, “Ben Ergenekon davasının savcısı olduğumu hiç söylemedim” dedi.
Oysa Ergenekon davasını ilk günden siyasallaştıran RTE, (15 Temmuz 2008) partisinin grup toplantısında “Bize savcılık görevini sağ olsunlar yine onlar (muhalefet) veriyor. Savcı millet adına vardır. İddia makamı millet adına oradadır ve biz de millet adına hakkı aramanın, savunmanın gayreti içindeyiz” dedi. Ergenekon savcılığı görevini üstlendi, bu sözü günlerce tartışıldı.
“Sen savcı isen ben de milletin avukatıyım” diyen Deniz Baykal’ı RTE günlerce eleştirdi. Şimdi; “Öyle demedim, ben milletin avukatıyım dedim” diyor.
Elini tutan olmadığına göre muhalefet, inkârcılığını kanıtlayan bu örneği kullanarak neden “İşte sizden oy isteyen RTE’nin gerçek yüzü budur” diyemiyor acaba?
Yorum Gönder