'Mecburen!..' - Hasan Pulur

Bizim Nail Güreli “Nasılsın?” diye soranlara hiç aksatmadan cevap verir: “Mecburen...”
Yani “Mecburen iyiyiz!” der.
Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonra bize de soranlar oldu:
“Memnun musun?”
“Mecburen!”
Aksi mümkün mü?
* * *
Türkiye’nin iki büyük partisinin “terör”e karşı masaya oturmasından memnun olmamak mümkün mü?
Memnun olmayanlar vardır.
Onların ekmeği de azığı da terör...
Ve bizim de defalarca yazdığımız gibi “terör sayesinde” buralara kadar gelmişlerdir.
* * *
Biz, işin başından beri yırtınıp duruyorduk, terörle bir yere varılmaz diyenlere, laf yetiştiriyorduk.
“Varılır varılır” diyorduk.
Bugünkü gündem terörle nereye varılacağını gösteriyor.
* * *
İsterseniz konuyu burada bırakıp geçelim, konumuz terörle bir yere varmak değil, varılan yere, teröre çözüm bulmak.
Sayın Başbakan “terör örgütü”nü bir kenara koyup “Benim Kürt vatandaşlarımın sorunları...” dese de...
Bazen sayısını bile unutuyoruz, “Bu kaçıncı bahar, kaçıncı bahar rüzgârı?”
İlk rüzgâr ve bahar havası Menderes’le İnönü arasında esip geçti.
Londra’da uçağı düşen Başbakan Menderes’i karşılamak için Ankara Garı’na giden İnönü’nün bu
davranışı, bahar havasının başlangıcı oldu, sonra Uşak’ta İnönü’nün başına atılan taş “bahar”ı bitirdi, karakış geldi.
Sonrasına gerek var mı?
“Sizi ben bile kurtaramam!” diye başlayan bahar havasının karakışla sona erişi...
* * *
Bunları bilip yaşadığımız için elbette “Memnun musun?” diyenlere “Mecburen!” karşılığını veriyoruz.
Sorun Başbakan’ın deyiminde:
“-Tek vatan, tek bayrak, tek devlet!”
Bu kabul edilecek mi?
Başbakan’ın “olmaz ise olmaz” dediği ilkeler bunlar.
* * *
Sayın Başbakan “başkanlık sistemi”ne de hoş bakıyor, bunun tartışılmasında fayda görüyor.
Elbette, niye tartışılmasın, rahmetli Özal da “Ben federasyon istemiyorum, tartışılsın istiyorum!” derdi.
Tartışıla tartışıla nereye geldik, ortada...
Ama demokrasi varsa tartışacağız...
Sayın Başbakan, yeni sistemde seçilecek Devlet Başkanı’nın partili olmasını önerdi.
* * *
Şimdi eskiye alışmış olanlar, hemen itiraz ederler:
“-Olur mu, cumhurbaşkanı partiden olur mu?”
Niye olmasın?
Celal Bayar, Demokrat Parti’nin kurucusuydu, cumhurbaşkanı seçildi, partisinden vaz mı geçti?
Elindeki bastonda “Demokrat Parti”nin sembolü vardı: “D.P.”
* * *
Bundan önceki anayasanın mimarı “Prof. Orhan Aldıkaçtı”ydı. Hâlâ zaman zaman adıyla anılır.
Bu gidişle yeni anayasaya “Kuzu Anayasası” diyecekler.
İkisi de hukuk profesörü, birinin dekanken arabasına dinamit koydular, ikincisini “yumurta”ya tuttular.
* * *
“Başkanlık” denilince ilk akla gelen diktatörlük oluyor, demokratik diktatörlük...
Sayın Prof. Kuzu, Başkanlık’tan yana... Son kitabında yüreklere su serpiyor(*).
Biraz da kızgın...
“Başkanlık sistemi diktatörlük getirir diyenler, bu işi bilmiyor” diyor.
Kuzu’nun Başkanlık sisteminde başkanların halini okuyunca acıyasımız geldi...
Hocaya göre “Yasa yapma yetkisi olmayan ve bütçe, para gibi iki ana husustan yoksun bir başkan ne yapacak da iktidar olacak?” diye soruyor.
Bir de böylesini deneyelim bakalım.
Şimdi tasa Anayasa diyen bir milletiz, bir tane de böylesi olsun.
——————————————————
(*) Babıali Kültür Yayıncılığı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget