Uluslar, kahramanları ve kahramanlıkları ile övünürler.
Uluslar, vatan savunmasında kazandıkları savaşlarla, zaferlerle tanınırlar.
Ve böyle önemli günleri, olayları ulusal bayram ilan ederler.
Kutlarlar.
Dünyanın hiçbir ülkesinde ulusal günler, bayramlar yasaklanmaz.
Yasaklanmamıştır.
Ama bizim ülkemizde yasaklanır.
Şu içinde yaşadığımız karanlık dönemde, anıtlara çelenk konulması engelleniyor, törenler iptal ediliyor.
En önemli günlerde bile Atatürk’ün anıtına ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne de Genel Kurmay başkanı uğruyor.
Yanından bile geçmiyorlar.
Muhalefet partilerinin başkanları da kraldan çok kralcı bir tutumla, yasaklara uyarak, Ata’nın huzuruna çıkmadılar. Dünyanın sevip saydığı bir lidere bir demet çiçeği çok gördüler.
Esirgediler ondan.
Sevgili yurdumuzda bir süreden beri Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanlarına, Atatürk’e, Cumhuriyet’e açılan savaş tüm şiddeti ile devam ediyor.
Atatürk’ün kılık kıyafet devrimini bile çiğnediler. Ortaçağa döndüler.
Artık orduevine türbanlı, sarıklı, sakallı, cübbeli, takkeli kimseler de girecek.
Bazı haber spikerlerine göre devrimmiş bu!!! Hem de bunu söyleyenler bir zamanlar sol içerikli programlar yaparak köşeyi dönenler… Su akarken testilerini dolduranlar…
Yedi düvele karşı verilen ölüm kalım mücadelesinde düşman tarafını tutan, Kuvayi Milliyeyi sırtından bıçaklayan Anzavurlar, Sait Mollalar, Derviş Mehmetler, İskilip’li Atıf Hoca’lar ne yazık ki bugün, el üstünde tutulmakta, kahramanlar ayaklar altında çiğnenmektedir…
“Vatana ihanet” suçundan 1925 yılında idama mahkûm edilen Şeyh Sait adına bir cami yaptırılacağı söyleniyor.
İzmir işgal edildiği gün düşmana ilk kurşunu sıkan ve Ulusal Kurtuluş Mücadelesini başlatan Hasan Tahsin’in mezarına çelenk koymak yasak, ama Yunanlılarla işbirliği yapan vatan hainlerinin mezarını ziyaret etmek serbest…
Geçenlerde Bülent Arınç partililerle birlikte Atıf Hoca’nın mezarına gitti.
Atıf Hoca, şeriatçıların ve bölücülerin iddia ettiği gibi “Şapka Devrimini”ne karşı çıktığı için asılmamıştır. Düşmanla bir olup Türk ulusunu arkadan hançerlediği için, “Teali İslam Cemiyeti”nin Kurtuluş Savaşı karşıtı bildirilerini Yunan uçakları ile halkın üzerine attığı için idam edilmiştir.
O, yedi düvele karşı canı, kanı pahasına mücadele veren Mustafa Kemal’lere ve Kuvayi Milliye askerlerine, “Kuvayi Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır…”
“Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?”
Dediği için idam edilmiştir.
Şimdi bu ihanet ustasının itibarı istenmekte, adı hastanelere verilmektedir…
Milletvekilleri tarafından verilen soru önergelerinde, “Bebek Katili”ne, Bebek Katili, “İmralı Canisi”ne İmralı canisi denildiği için, bu önergeler Millet Meclisi Başkanı tarafından geri çevrilmekte, kabul edilmemektedir.
Peki, bütün bu çabalar, yani Atatürk’ü, Cumhuriyeti yıkma, bitirme çabaları bir sonuç verecek midir?
Hedefine ulaşacak mıdır? Soruyoruz şimdi:
Yasak, baskı, şiddet, korku ile nereye dek gideceksiniz?
Ya korkuyu yenen, şahlanan gençlik karşısında ne yapacaksınız? Onları nasıl engelleyeceksiniz?
200 bin kişinin o dev yürüyüşünü durdurabildiniz mi?
İşçileri bu kadar parçalama, bölme çabanıza rağmen 1 Mayıs’ı engelleyebildiniz mi?
Ya ele ele veren sağlıkçıları, öğretmenleri, avukatları ne yapacaksınız?
Genciyle yaşlısıyla, kadınıyla kızıyla, çoluğu çocuğu ile milyonları durdurabildiniz mi?
Devrim yürüyüşü ilerliyor.
Yürüyüş kolu yavaş yavaş yönünü, yüzünü Ankara’ya çeviriyor…
Siz henüz bunun farkında değilsiniz…
Yaklaşan tehlikeyi henüz fark etmediniz…
Onun için bu kadar pervasızsınız… Onun için cumhuriyeti yıkmaya bu kadar çok heveslisiniz.
Ama hevesiniz kursağınızda kalacak…
Göreceksiniz…
Yorum Gönder