CHP’nin Güncel Görevi - Işık Kansu

CHP olması gerekeni yaptı, dört dörtlük medrese eğitimi yasasını iptali için “esas”tan Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
CHP’nin başvuru dilekçesi, şimdiye değin parti üst yönetiminin sürdürdüğü suya sabuna dokunmayan muhalefetin tam tersine “laik“ ve “bilimsel“ eğitim vurgusunu taşıyor. Örneğin, medrese yasasında öngörülen eğitim sisteminin, Tanzimat döneminde olduğu gibi ikili ve iki başlı hale getirildiğine değinilmiş:
“Eğitim sistemi iki başlıdır. Biri Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yönetiminde olan ve Kuran kurslarında okulöncesi de dahil tüm çocukları isteğe bağlı kapsayan nakli din eğitimi; diğeri ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetiminde olan pozitif bilim eğitimi ile nakli din ilimi öğretimi.
Eğitim sistemi ikilidir. Biri yaz Kuran kurslarında Kuranıkerim ve mealini öğrenme ve dini bilgileri geliştirme, ilköğretim kurumlarında ise zorunlu ‘din kültürü ve ahlak dersi’ ile ilköğretimin ikinci kademesinde seçmeli Kuranıkerim ve peygamberimizin hayatı (siyer) dersleri; diğeri ise pozitif bilim eğitimidir.”
Bir devrim yasası olan Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası ile olan çelişki de dilekçede, CHP’nin tarihsel sorumluluğu çerçevesinde dile getirilmiş:
“Tek bir devlet ve tek bir kültür içinde, iki ayrı kuşak yetiştirmeyi amaçlayan iki ayrı eğitim sistemi bağlamında aynı okul içinde kılık kıyafetleri farklılaşan, dilleri başkalaşan, tarihi geçmişi ve kültürel mirası farklı yorumlayarak birbirine yabancılaşan öğrenciler temelinde iki hukuklu, iki tip nikâhlı, iki tip sosyal yaşamlı, iki tip kültürlü, iki tip ekonomili, iki tip bankalı Türkiye Cumhuriyeti yaratılması hedeflenmektedir. Devlet eliyle yaratılması amaçlanan ve birbirine yabancılaşmanın ötesinde giderek birbirini ötekileştirecek olan iki farklı yurttaş tipinin birlikte ve bir arada yaşama, kaderde, kıvançta ve tasada bir olma ihtimallerinin olmadığını ise sadece Türkiye değil, dünya tarihi de kanıtlamaktadır.”
Dilekçeden anlaşıldığı kadarıyla CHP durumun ciddiyetini temelden kavramıştır.
O zaman CHP’ye düşen güncel görev, AKP’nin milli eğitimdeki açılımının üzerine gitmek olmalıdır. Bu görev, Anayasa Mahkemesi’ne yazılan dilekçeyle kalmamalı hiç kuşkusuz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalabilmesi için, CHP, öncelikle AKP’nin eğitim açılımına -Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle- teslim olmak değil, onu teslim almak zorundadır.

Aşı Kampanyası ve Kürtaj
Eski SES yöneticisi Ergün Demir, Toplum ve Hekim dergisine yazdığı makalede, Sağlık Bakanlığı’nın 2009’da gerçekleştirdiği aşı kampanyasına değinmiş. Demir’e göre, kampanya, bir kızamıkçık salgını olmamasına karşın, 2007’de 12 milyon doz alınan ve son kullanma tarihi 31 Ağustos 2009’da biten kızamıkçık aşılarının tüketilmesi için gerçekleştirilmişti. Dahası, kızamıkçık aşı uygulamasının gebelik döneminde yapılmaması, aşılanan kadınlara ilk 4 hafta içinde gebe kalmamaları konusunda bilgi verilmesi ve karşılığında bir onay belgesi imzalatılması gerekirken, gebelikten korunmayla ilgili yeterli uyarı yapılmamıştı:
“Kampanya sırasında bazı gebe kadınlara kızamıkçık aşısı yapıldığı ve bazı kadınların aşı yapıldıktan sonra 4 hafta içinde gebe olduğunun anlaşıldığı çok sayıda vaka olmuştur. Aile hekimleri uygulamada çıkan sorunları yetkililere bildirmelerine rağmen, performans ve sözleşme tehdidi ile bu uygulamayı yapmaya zorlanmışlardır. Hastaneler, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları zamanında veya hiç bilgilendirilmemiştir. Bunun sonucunda gebelik sırasında aşı yapılan kadınların çoğuna kürtaj uygulanmıştır.”
Ergün Demir, İzmir’de bir kadının, kızamıkçık aşısı uygulaması sonrasında gebeliği sonlandırmak zorunda kaldığı gerekçesiyle açtığı davada, Sağlık Bakanlığı’nın 5 bin lira tazminata çarptırıldığına da değinmiş makalesinde.
Ortada, daha üç yıl önce kadınları uyarmadan aşı uygulayan, bu yüzden de kürtajlara neden olan bir Sağlık Bakanlığı var. Ve o Sağlık Bakanlığı, bugün Başbakan’ın peşinde, kürtaja karşı çıkıyor!
“Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder” derler ya. Cuk oturuyor örneğe.
Bölgesel Güç Yorumu
ÖDP Eşbaşkanı Alper Taş, AKP’nin bölgeye yönelik dış politikasını dört tümcede özetliyor:
“AKP hükümeti bölgesel güç olma hevesi ile Suriye’yi rüştünü ispat edeceği bir alan olarak görmektedir. ABD emperyalizmi, yeni saldırı eksenini Asya-Pasifik hattı olarak belirledi. Bölgeyi Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelere bıraktı. ABD emperyalizminin bölgeye dönük müdahaleleri bölgede haçlı seferi olarak algılandı ve çok büyük tepki çekti. Şimdi bu İslam coğrafyası, ılımlı İslamcı AKP hükümeti ile dönüştürülmeye çalışılıyor. Ateşten eli yanan ABD, şimdi ateşteki kestaneyi Türkiye’nin almasını istiyor.”
Uzun söze gerek yok. Yorum kısa, ama doğru ve doyurucudur.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget