İnsanlık onurunun ayaklar altına alınıp çiğnendiği bir toplumda demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilir mi?
Çağdaş demokratik toplumlarda gözaltına alınan insanlar işkence edilerek öldürüldükten sonra ailesine “onlar kayıp” denilmez.
Biber gazıyla çocuklar öldürülmez...
İnsan hakları yaşamın olmazsa olmaz koşuludur!
Bunun içine hem yaşama hakkı girer hem de düşünceyi ifade özgürlüğü!
Hopa’da çevre eylemi yapanlar biber gazıyla püskürtüldü, emekli öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi...
Bir yıl önceydi!
Başbakan Erdoğan’ın seçim mitingi için Hopa’ya geldiği güne rastladı çevre eylemi.
Metin öğretmenin ölüm acısı yüreklere alev topu gibi düşerken, onlarca kişi gözaltına alınıp tutuklandı “terör örgütü üyesi” yaftası yapıştırılarak.
Bu arada, dünyaca ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say’a 1.5 yıl ağır hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Suçu: “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak!”
***
Altı gün önce güvenlik güçleri Yalova’da bir kavgayı ayırırken biber gazı kullandı ve astım hastası olan Çayan Birben yaşamını yitirdi.
Yaşadığımız bu olaylar insanı kaygılandırıyor...
Gündem değiştirme ustası olan Başbakan Erdoğan “Her kürtaj bir Uludere’dir” dedikten sonra topu Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a attı.
Akdağ, televizyon televizyon dolaşıp kadın bedeni üzerinden siyaset yapıyor.
Medyamızın aslanları da Akdağ’a “çanak sorular” yönelterek, kürtajın ve sezaryenle doğumun “zararlarını” anlatıyor.
Eh candaşlar, yandaşlar, dindaşlar da kolları sıvayıp “görevlerini başarıyla yapmak” için canla başla çalışıyorlar.
***
Cami imamları işbaşında bu arada...
Kürtajın ve sezaryenle doğumun “günah olduğunu, yaptıranların cehennemde cayır cayır yanacağını” anlatıyor.
Zaten üç çocuk yetmez!
En az 10 çocuk yapmalı bir kadın...
Çocuk yaptıkça aileler daha da yoksullaşacak ve dindar kuşaklar yetiştirilip AKP bin yıl iktidarda kalacak.
Amaç özgür bir toplum yaratmak değil, biat eden yoksul toplum yaratmak!
Bunun adına “sadaka toplumu” diyorum ben...
Üretmeyen, düşünmeyen bir toplum ve genç kuşaklar yetiştirmek.
Okul yerine cami açmak...
Kuran kurslarının sayısını 150 bine çıkarmak...
Zaten örgütsüz bir toplum yaratılması için düğmeye basıldı, sendikal örgütlenmenin önü çoktan tıkandı.
TEKEL işçilerinin başına gelenleri unutmuştuk ki, THY’deki eylem başlayınca anımsadık...
***
Hükümet havacılık işkolunda grev yasağı getirdi, göz açıp kapayana dek THY’den 300 emekçi kovuldu.
Nerede demokratik hak ve özgürlükler?
12 Eylül askeri darbesi sürecinde bile görmedik, yaşamadık böylesine baskıyı...
AKP iktidarı anne karnındaki ceninin yaşam hakkını korurken, emekçilerin, gençlerin yaşam hakkını korumuyor...
Kandırmaca bu işte!
İşin içine din sömürüsü, dini siyasette araç olarak kullanmak girince akan sular duruyor...
Gözaltında kayıplar, Uludere, sınır boylarında şehit düşen Mehmetçikler, kentlerdeki terör eylemleri unutturuluyor.
Eh, bunun adı da “demokrasi ve özgürlük” oluyor...
***
Ortada özgürlük falan yok, göz boyama var, din sömürüsü, baskıcı bir hükümet var...
Suskun, başını öne eğmiş bir medya var!
Candaş, yandaş ve dindaş pompacılar ve yağdanlıklar var...
Yaşadığımız bu topraklarda talan var, rant var, yağma var...
Çokuluslu şirketlerce yağmalanan dağlarımız, ovalarımız, koylarımız, büklerimiz var...
Bunlar varken aydınlanmayı, faili meçhul cinayetleri, gözaltındaki kayıpları sakın unutmayın...
Susmayın, direnin, demokratik hak ve özgürlüklerinizi elinizden almak isteyenleri artık görün!
Yorum Gönder