Sarsıcı haberler birbiri ardına geldi...
Değerli senarist ve oyuncu Meral Okay’ın yaşamını yitirmesi hemen her çevreyi sarstı .
Dinci çevrelerin internet sayfalarında
yayımladıkları aşağılık ifadeleri gerektiği yere, çöplüğe atınız. Dünkü gazetelerin haber ve yorumlarında Meral Okay; toplumda beğeni kazanan senaryoları, çevresine yaydığı dostluk duyguları ile anıldı.
Tutuklu bir milletvekilinin, Mehmet Haberal’ın annesinin ölümü iki parti arasında kavgayı körükledi .
Ulusal büyük sorunlardan vazgeçtik; iki parti, tutuklu bir milletvekilinin hasta annesini ölümünden önce ziyaret etmesi gibi doğal hakkını sağlayacak yasanın bir an önce çıkmasında bile uzlaşamadı.
***
Önceki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal; eşiyle geçmiş olsun ziyaretine gittiği RTE’den, Haberal’ın hasta annesini görmesine izin verilmesini sağlamasını rica etmesi üzerine, tutukluların hastanedeki aile yakınlarının ziyaretine olanak sağlayacak yasa süratle hazırlanıp Meclis’e sunuldu.
Komisyonlardan geçti, ama bir türlü genel kurula inmedi ve ne zaman ki Haberal’ın annesi vefat etti, yasa birden anımsandı ve tabii olağan şema değişmedi.
Partiler arası Haberal kavgası gündeme girdi.
AKP, yasanın genel kuruldan geçmesini CHP’nin engellediğini öne sürdü.
CHP ise gecikmeyi AKP’nin kasıtlı davranışlarına bağlayan açıklamalar yaptı.
Bu arada gecikmenin nedeni başka içerikteki faturalarla CHP’ye kesildi.
Medyada Haberal yasası diye anılan yasanın, Deniz Baykal’ın RTE’den ricası üzerine hızla hazırlanıp Meclis’e sunulmasını, “Yeni” CHP yönetiminin sindiremediği için fazla ilgilenmediği gibi söylentiler dolaştı başkent kulislerinde.
Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun; Baykal’ın girişimine konuşmalarında hiç değinmemesi bu söylentileri destekledi.
Bu kavga yararlı oldu. Haberal yasasının perşembe günü genel kurulda görüşüleceği açıklandı. Haberal annesiyle sağ iken görüşemedikten ve öldükten üç gün sonra!..
Ana muhalefetimizin hoşgörüsü mü desek yoksa aman inançlı halkımızı bu parti dine karşı demesin diye kimi taze uygulamaları gözden kaçırmayı yeğliyor mu desek, kestirmek zor. Ama iktidar, bu fırsattan yararlanıyor. Dinsel konularda yeni hamlelerle gelecek seçimlere hazırlanıyor.
***
Fethullah Gülen’in yakın takipçilerden biri (Cemal Uşak) geçenlerde toplanan Abant Platformu’nda; “Kürtçe konusu gündeme geldiğinde Lazların, Gürcülerin, Arnavutların da benzeri haklar isteyebileceklerine dair kaygılar” öne sürülmesine karşı çıktı ve… aksini sağlam mı sağlam bir dayanak, kanıt, belge ile savundu.
“Peki o zaman soralım; Lazca, Gürcüce, Arnavutça da Allah’ın ayeti değil midir?”
Yeni anayasada dil sorununa böylece çözüm yolları açıldı!
Kuşku yok bu konuşma ME Bakanı Ömer Dinçer’in dikkatini çekmiştir.
Yeni Anayasa’da Türkiye’nin resmi dili Türkçedir yerine, Allah’ın ayetleri gereği Türkiye’nin dili Kürtçedir, Lazcadır, Arnavutçadır sözcükleri yer alırsa, sakın şaşırmayın.
Son marifetleri cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yönetmeliğe göre Kuran kursları; “Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı hareket ederse, devletin, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü bozacak faaliyetlerde bulunursa, bölgecilik ve ırkçılık propagandası yaparsa” kapatılabiliyordu.
Fakat yönetmelikten bu kural çıkarıldı; yerine “kursların sadece ‘binada eğitime devam edilmesi öğrencilerin güvenliği için tehlike oluşturması’ halinde kapatılması” koşulu getirildi.
Haber bir gazetenin son sayfalarında beş satır!
***
Yakın günlerde Anayasa Komisyonu’na; yeni anayasanın, mekânı cennet mi yoksa deniz mi olduğu hâlâ bilinmeyen Nurculuğun kurucusu, oradan doğan Gülen cemaatinin öncüsü Said Nursi’nin görüşleri çerçevesinde oluşturulması önerildi. Şaşırdınız mı?
Şaşırmayın; çünkü şaşırtıcı uygulamalar öylesine yerleşik, böyle uygulamalara toplum öylesine tepkisiz ve sessiz ki… şaşırmak sözcüğü bile artık kullanılmıyor.
Yorum Gönder