Yalnızca bir kişi, seçimden hangi partilerin kazançlı, hangi partilerin kayıplı çıkacağını umursamıyor, yalnızca o kişi, seçimden yalnızca bir kişinin kazançlı çıkmasını istediği, yalnızca o kişi için Allah'a sürekli yalvarıyordu.
O "yalnızca bir kişi"nin biri, Emine Erdoğan'dı ve... Onun, o gece, milletvekili seçilmesi için dualar üstüne dualar ettiği o "yalnızca bir kişi" ise, CHP Zonguldak Milletvekili adayı Prof. Dr. Mehmet Haberal'dı.
Çünkü oğlunu bir kez daha yaşamına kavuşturabilmesi için Prof. Haberal'ın, öncelikle cezaevinden çıkması, oradan çıkabilmek için de öncelikle seçimi kazanıp, milletvekili seçilmesi gerekiyordu. Daha sonra böbreğini alması, oğluna nakletmesi ise, Emine Erdoğan için de, Prof. Haberal için neredeyse, "sıradan bir işti."
***
"1975 yılında değiliz ki, bir organ nakli ameliyatını yalnızca Prof. Habe-ral yapabilsin? Yıllardır yetiştirdiği onlarca organ nakli uzmanı öğrencileri varken, neden ille de Prof. Haberal'ın yapması gerekiyordu bu böbrek nakli ameliyatını?"
Bir soru daha vardı, açıklığa kavuşturulması gereken:
"Oğlunu Prof. Haberal'ın 'bir kez daha yaşamına kavuşturabilmesi için' derken Emine Erdoğan, ne anlatmak istiyordu ?"
Onun bana "herşeyi baştan alıp, tane tane anlatayım" diyerek başladığı öyküsünü, ben de size "baştan ve tane tane" nakledeyim: "Erkan 1989 doğumludur. Üç yaşına ayak basalı birkaç ay olmuş, olmamıştı ki, oğlumuzda bir hastalık olduğu ortaya çıktı. Öyle herkeste görülen hastalıklara benzemeyen, başka bir hastalıkmış meğer. Her doktor altından kalkamazmış bu hastalığın. Mecburen bize yapılan tavsiyelere uyduk, babasıyla birlikte bir otobüse bindik, oğlumuzu Ankara'ya götürdük." Başkent Üniversitesi'nin doğum öncesi hazırlıklarının yapılmakta olduğu o yıl, kendilerine verilen adresteki "Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı" Hastanesi'ne gitmişler, "hastanenin ve vakfın başkanı" Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı bulmuşlar.
"Kesinlikle karaciğer nakli yapılması gerekiyor Erkan,a” demiş Prof. Haberal. Erkan'ın o yaşlarda dünyadan haberi yok ama, Emine Erdoğan ve bir apartmanda kapıcılık yapan eşi Cevdet Erdoğan'ın kendi dünyaları başlarına yıkılmış.
"Elde yok, avuçta yok... Ankara'ya ğerim oğluma..." otobüs parasını bile komşudan borç alarak denkleştirmişiz... Biz böyle kocaman bir ameliyatın altından nasıl kalkabiliriz?"
Prof. Haberal, sanki evladının bir kabahatini yüzüne vuran bir baba gibi azarlamış ikisini de: "Size paranızı pulunuzu soran mı oldu?" demiş. "Sadece, doku yapınız oğlunuzla uyuşuyor mu, onu bilmem gerekiyor."
Eşinin dokusu uymamış ama Emine Erdoğan'ın dokusu bire bir uymuş.
"Ne de olsa annesiyim. Onu ben doğurdum. Bire bir uydu benim karaciğerim oğluma…”
Gözünü kırpmadan kabul etmiş karaciğerinden bir parça alınmasını... "Sonra gözümü bir kırptım, bir açtım ki, benim de, oğlumun da yüzlerimiz gülüyor. Önce Allah'ımıza, sonra Haberal hocamıza şükürler olsun. Erkan o günden sonra büyüdü, serpildi, aslanlar gibi bir delikanlı oldu."
Emine ve Cevdet Erdoğan, ameliyattan sonra oğullarını her ay Ankara' ya götürmüşler, aylık sağlık denetimlerini yaptırmışlar. Ve otobüs bileti parası için de, Ankara'da kaldıkları otel için de hiç kimseden borç almak zorunda kalmamışlar.
"İstanbul'dan Ankara'ya gidiş geliş otobüs paralarımızı da, Ankara'da kaldığımız otelin parasını da hep Haberal Hocamız verdi. İstanbul'daki Başkent Hastanesi açılıncaya kadar yıllardır Ankara'ya gidiş gelişlerimizde bir kuruş para harcatmadı bize. 2005 yılında üniversitenin Altunizade' deki hastanesi açıldıktan sonra, aylık denetimlerimizi burada yaptırmaya başladık."
***
2009yılı, üç kişilik Erdoğan Ailesi'ne de tüm uğursuzluğuyla gelmiş. Önce, "Mevzuat hazretleri" çıkmış karşılarına:
"18 yaşını geçtiğine göre, babanın sigorta hakkından yararlanamazsın" demiş Sosyal Sigortalar Kurumu. "Bu nedenle bundan sonra senin ilaç paralarını ödeyemeyeceğiz."
Haftada 200, ayda 800 TL. tutarındaki ilaç paraları, komşudan istenecek borçlarla ödenecek değil ya... Önce, "kendi icat ettiği bir usul"le azar azar ve idareli almaya başlamış ilaçlarını. Sonra, "Her ne iş olursa yaparım" çaresizliğiyle sağa sola başvurup, iş aramaya başlamış.
"Bir haftalık ilacı kalmıştı oğlumun. Eğer ilacını alamazsa, 17 yıllık karaciğer nakli ameliyatı boşa gidecekti. Çünkü bu kez böbrekleri iflas edecekti. Kendi icat ettiği usulle, hiç almamaktansa az az almaya başladı ilaçlarını... "
Fakat Erkan'ın bu "kendi kendine doktorluğu" pek işe yaramamış. Bir süre sonra böbreklerinden, tehlike çanı sesleri gelmeye başlamış.
Erkan Erdoğan Başkent Hastanesi Eczanesinde görevi başında |
Biz ona ulaşamıyorduk ama o bize oradan ulaştı. Gazetedeki haberi okuyunca avukatını çağırmış ve Erkan'a derhal sahip çıkılmasını, kendisine Başkent Hastanesi'nde, sigortalı bir iş bulunmasını emretmiş, ilaçlarının da düzenli olarak verilmesini bildirmiş."
Prof. Haberal üç gün sonra, 30 Mayıs 2009 tarihli yine Hürriyet gazetesinde, "Erkan'ın artık ilacı ve işi var" haberini okuyunca, rahat bir nefes almış, derin bir 'Ohhh' çekmiş.
***
Erkan Erdoğan şimdi Başkent Üniversitesi, İstanbul Hastanesi'nin eczane bölümünde çalışıyor.
Erkan Erdoğan (Soldan ikinci) Başkent Hastanesi Eczanesi’nde çalışma arkadaşlarıyla birlikte. |
"Hocaları Prof. Haberal'ın 20 yıl önce karaciğer nakli yaptığı hastası"na organ nakli uzmanı hiçbir cerrah, böbrek nakli yapmaya cesaret edememiş. "Şunun şurasında üç hafta kaldı seçimlere" demişler. "Hocamız nasıl olsa milletvekili seçilecek ve cezaevinden çıkacaktır...
Bekleyelim, kendisi yapsın bu ameliyatı..."
***
12 Haziran 2011 gecesi, partilileri, partisizleriyle, iktidar yanlıları, iktidar karşıtlarıyla, "Şunlar bir kazanmasa" diyenleri, "Bunlar bir kazansa" diyenleriyle tüm Türk halkı televizyon karşısında milletvekili seçimi sonuçlarını merakla ve hatta kuşkuyla izlerken... O gece yalnızca Emine Erdoğan, seçimden hangi partilerin kazançlı, hangi partilerin kayıplı çıkacağını umursamıyor, yalnızca bir kişinin milletvekili seçilmesi için dualar üstüne dualar okuyordu. Onun, Allah'a yalvararak milletvekili seçilmesi için yardımcı olmasını istediği o bir kişi ise, Prof. Dr. Mehmet Haberal'dı. Emine Erdoğan'ın duaları kabul olundu, Prof. Dr. Mehmet Haberal o gece seçimi kazandı, milletvekili seçildi ama... Cezaevinden çıkamadığı için 20 yıl sonra Erkan'a ikinci organ nakli ameliyatını kendi yapamadı. Kendi yerine o ameliyatı, Başkent Üniversitesi'nde yetiştirdiği organ nakli ekibinden öğrencisi Prof. Dr. Hamdi Karayakalı yerine getirdi hocasından beklenen bu görevi.
***
Emine Erdoğan, karaciğerinin bir bölümünü vermesinden yirmi yıl sonra bir böbreğini de verdiği oğlunu, yaşama bir kez daha kavuşturan kişinin yine Prof. Haberal olduğunu ısrarla söylüyor ve...
Oğlunun işe alınması olayını, hem bu görüşünün kanıtı, hem şu sorusunun yanıtı olarak, insansal, toplumsal ve ekonomik sorunlarımızın oluşturduğu dev bir kaya ağırlığıyla önümüze getiriyor:
"Az bir iş midir bu dönemde bir insanı, sigortalı bir işin sahibi yapmak?"
Mete Akyol
Yorum Gönder