Önce haberi görelim,; sonra diyeceklerimize geçelim…
’Hadi bir takla at; ya da oyna da göreyim!..’
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, kendisini gördüğü için sevindiğini belirten bir vatandaşa, ’Nereden bileyim sevindiğini, Bir takla at ya da oyna da göreyim’ diyerek vatandaşı oynattı. (Nereye mi gitmişti Bakan!?; Erzurum’a, İnceleme ve taziyeye)
Erzurum’da 5 TEDAŞ işçisinin öldüğü gölette incelemelerde bulunduktan sonra Pasinler ilçesine giden İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, kendisini gördüğü için sevindiğini belirten vatandaş Mustafa Boğaçayır’a “Nereden bileyim sevindiğini, hadi bir takla at ya da oyna da göreyim” dedi. “Çal bakalım davulcu” Boğaçayır oynadı; Şahin tempo tutup izledi.
************
Haberin devamında ne mi var!?..
Canlı hayvan ithali ile düştükleri durumu anlatmaya çalışan bir vatandaş ile, 10 köye geçit sağlayan bir köprü ihtiyacını “vatandaşı oynatan” bakana duyurmaya çalışan bir muhtar var!…
**************
Yine ninem geldi aklıma…
Allah; terbiye etmek istediğinin tarlasına ya diken ekermiş, ya başına bir (halleden) dikermiş.
Tanrı; ikincisiyle terbiye etmekte bizleri, diken ekilecek tarlamız olmadığından…
Nice olmazları “olmuş”” yalanları duymuş ve gerçek gibi yutmuş olsak da; artık bu kadarını görsek de inanmayız sanıyorduk!..Meğer; ne azaplar; ne gazaplar varmış daha bilmediğimiz…
– Sevindim gördüğüme!…
– Nerden bileyim sevindiğini; takla at kanıtla; göreyim!..
Kanıtlama da yeni yöntem çıktı ortaya; takla atmak!.. Sevgini mi kanıtlayacaksın; takla at!..
Suçsuzluk mu kanıtlanacak!… önce akla!.. Bilgini mi aktaracaksın!? Anlatma!.. ; takla at!..
Makam, koltuk,terfi, kredi, fes, köşe, pay, ihale kapmada..her yerde, her işte önce takla!..
Takla at; ya da oyna!.. Çal davulcu!..
Bakan tempoda!…
***************
Gidişata bakıp “oynatmadan” çoktan oynamalıydık!..
İşaretlerini çok önceden defalarca vermişti!.. Bir teki bile yeterdi aslında adam olan için oynatmaya!.. (İşte birkaçı: Aktarımlar orijinal olup; aynen medyaya yansıdığı gibidir)
*Kızılay PKK saldırısı sonrası; adam elinden geleni yaptı oynatmamız için; oynatmadık!…
“Hastalar, yani yaralılarımız, acilen Ankara’daki hastanelere intikal ettirildiler…” “…yaptıkları bina içi incelemede, sokakta ve caddede can kaybımız yoktu. Ancak, binanın içinde yaptıkları incelemelerde, aramalarda, adli makamların. Yani Ankara Savcılığının, intikal eden ön bilgilere göte 3 adet maalesef vatandaşımızın patlamadan dolayı can kaybına maruz kaldığı bilgisi var elimizde..
Hedefi tabi eylemi yapan en iyi bilir, Ama, bu eylem, yapanların hedefini ancak şimdilik tahmin edebiliyoruz. (….) Hedef gözetilmeden yapılan bir hedeftir.”
(Dilini, eşek arısına havale etmiştik, ama, ne yazık ki arının görevini yapmadığı anlaşılıyor)
*Silvan Saldırısı sonrası oynatma adına elinden geleni yine yaptı; aldırmadık. Oynatmadık!..
“Bu ülke özgürlüklerin alabildiğine var olduğu ve doya doya yaşandığı bir ülke… Galiba bir eksiklik var. Var olan özgürlüklerin varlığını itiraf edecek kadar beyni aklı özgürlükten yoksun olan bir takım insanlar var. … Yani her olayın olduğu anda başka gelişmeler vardır. …Bir şeyi bir şeyle bağlantılı hale getirmek çok da onun izahı için yeterli değildir..” “….Yangın, ya ateşle çıkar, ya bombayla çıkar, ya roketle çıkar, ya benzinle çıkar. Netice itibariyle yanmıştır, yakılmıştır. Sebebini araştırmak, sebebini söylemek bir şey ifade etmiyor”
*Kara Harekâtı ile ilgili: (Daha neyi-nasıl desin!.. Adamla inatlaşır gibi yine oynatmadık!..)
“Kara harekatı her an yapılabilir.. Yapılmayabilir de… Görevlilerimiz sürekli karada hareket halindeler. Kendi sınırlarımız dahilinde karadan suçla ve suçlularla mücadelemiz devam ediyor. Sınır ötesi harekât da havadan olduğu gibi karadan da sınır komşumuz ülkeyle yapılan görüşmelere bağlı olarak her an yapılabilir
*Van depremzedelerini ziyarette: (Zirve yaptı zırva da; mukayyet olduk aklımıza yine oynatmadık!..)
Çadırkenti gezerken bir depremzedenin “Tatlı da geldi bugün” sözleri üzerine, “Ne tatlısı” diye sordu. Şahin, “Tulumba, baklava, bülbül yuvası” cevabı üzerine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e dönerek “Sayın Başkanım yani biz de bir çadırla burada bir mekan tutalım” Şahin, bir başka çadırın önünde de “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz hiç gel dediğiniz yok”
(Tanrıdan akıl ve izanın şahsa iadesini talep etmiştik ama; nedense hala iade yapılmamış!)
* ”Ordu’da;Türkiye Muharip Gaziler Derneği ziyaretinde: (Dinledik; şaştık; oynatmadık!)
“Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası olmaz. Bu işin ciddisi de olamaz, hiçbir şeyi olamaz”
*Kürt sorunu: ( Yine atıl kaldı adamcağızın çabası-oynatmadık)
“Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, malesef uzaktan, Çankaya’dan, Nişantaşı’dan, Etiler’den boğaza bakarak, denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, gökyüzüne bakarak kağıdı kalemi eline almış, muhtemelen de saatine göre içeceğini yudumlayarak yazı yazan birileri benim yaşadığım gerçeği, benim gördüğüm Hakkari’yi, Muş’u oradaki gerçeği farklı yazıyorlar. Kürt sorunu diyorlar. Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum. Sorun Yol mu; kıyafet mi; şarkı mı; hastane mi…?”
(Hayret fikir çarpıksa da, cümle düzgün…Meraklıysa neden sormaz ki patronuna sorunu?)
*TBMM’de; Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekilinin sorusuna verdiği cevap:
“Soru; “Son bir yıl içinde; kaç belediye soruşturma kapsamına alındı?
Bu belediyelerin partilere gore dağılımı nadir?
Soruşturma istenip de, izin vermediğiniz kaç AKP’li belediye, kaç muhalefet belediyesi vardır?” (Bakan not almaktadır) Cevap: (Bakanın ağzından dökülen biçimiyle aynen)
“Yoğunlaşan bir soru,beklediğimiz bir soru. Kürsüden söz alan CHP’li milletvekilleri arkadaşlarımızında dile getirdikleri bir konu.. Bakanlığımızca, belediyelere yönelik, belediye başkanları ve çalışanlara yönelik yürütülen soruşturma işlemleri 2009 tarihinden yani şimdiki başkanın seçildiği tarihten bu güne kadar yapılan inceleme ve soruşturmaların dökümünü veriyorum. İstanbul…”( elinde kağıt-evirir çevirir-kıvranır- sallanır, kaşınır- uzunca aradan sonra; haylaz öğrenci edasıyla.“… İstanbul bu listede yok”
“…Örnek olarak almışız. Hepsi var bu listede…benim sürem bu kadar.. (İtirazlar üzerine verilen cevap daha pişkindir..) Siz sordunuz ben de cevapladım..
***************
Bu noktaya gelineceği belliydi!.. İnatlaştık; oynatmadık!.. Sonunda o oynattı!..
“Bu ülkeye ve bizlere; reva gördüğün kulu gör “diyerek açtım elimi havaya!…
Bir ses duydum gaipten…Gür!.. Azarlayan!..
– “Layık ol; layığını bul!..”
Elim kalakaldı havada!..
———————
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci
Yorum Gönder