Cumhuriyet kurulduğu andan itibaren “Karşı Devrim” çalışmalarını başlattılar.
Kürtçü-Bölücülerle beraber olup devlete isyan ettiler, can aldılar.
Türk Subayının kafasını kör bıçakla kestiler.
Saf, inanmış Müslümanları dolandırarak, para-mal-mülk sahibi oldular.
Toprak Ağaları, Aşiret Reisleri, Tarikat şeyhleri, Cemaat Baronları kolkola girip Cumhuriyete saldırdılar. Topluma ayrılık tohumları ektiler.
Gerçek İslam’ı bilmeyen, sosyalist kültürü de tam hazmetmemiş “Laikçi” kafalarla, sağcılığı üç-beş oy uğruna bu tarikat ve cemaatlere yol vermek zanneden geri zekalı siyasetçiler karşı devrimcilerin değirmenine bilmeden, numaralı Cumhuriyetçiler ve liberaller ise bilerek su taşıdılar…
1973 yılında Bülent Ecevit’in kurduğu hükümette koalisyon ortağı oldular.
Kadın eli sıkmayan Kaymakam ve idareciler ilk kez o zaman devlet kadrolarına girdi. Ardından Milliyetçi Cepheler ve Darbeci Generallerin kısır ve aptalca dünya görüşleri karşı devrimcilere güç kattı.
Dış konjonktür uygun hale gelince bu işbirlikçilere dünyanın jandarması ABD ve onun yardımcısı AB katıldı ve 2002 yılında AKP iktidara geldi.
AKP 10 yıllık iktidarı boyunca, “dilim politikası” yöntemiyle adım-adım hedeflerini gerçekleştirmeye başladı.
Muhalefet partileri, AKP politikalarına karşı çözüm üretip milletin gönlünü kazanmak yerine zaman-zaman AKP’ye destek verdiler. Gerek Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinde, gerek Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde CHP ve MHP’nin katkıları ortada.
AKP, Başbakan Erdoğan’ın “Tarihi bir düzeltme” diye nitelendirdiği 4+4+4 kesintili eğitim yasası ile, çağdaş eğitime-lâik devlete en büyük darbeyi vurdu. Anayasa’nın kendisine “Cumhuriyetin Temel Niteliklerini” savunma görevi verdiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seyretmeye devam etti !…
Bundan sonra AKP; “dindar ve kindar” gençliği oluşturma çalışmalarına hız verecek.
Devlet birimlerinin, eğitim uzmanlarının, öğretmenlerin görüşleri alınmadan ve milyarlarca dolarlık malzemenin ihale yapılmadan alınmasına yol açacak bu yasa ülkenin geleceğini karartacak bir yasadır.
Siyaset, demokratik rejim içinde bir çözüm buluncaya kadar yapılması gereken, herkesin kendi çocuğunu belli konularda eğitmek olmalıdır;
*Kendi çocuklarımıza gerçek İslam’ı öğretmeliyiz. Yalancıların, ahlaksızların, sebepsiz zenginleşen ve servetlerinin hesabını veremeyenlerin, Irak’ta Camileri yıkanlara, Müslümanların çoluk çocuk demeden öldürülmelerine ses çıkarmayanların, ABD istedi diye Müslüman ülkelere ambargo uygulayanların, gariban Müslümanları cami avlusunda dolandıranların “seccade şeytanları” olduğunu, bunları koruyanların “kul hakkı” yediklerini, “kul hakkı” yemenin en büyük günah olduğunu çocuklarımıza bıkmadan usanmadan tekrar-tekrar anlatmalıyız.
*Her ev bundan böyle bir “Demokrasi Evi” gibi olmalı ve çocuklarımıza; Cumhuriyeti, Atatürk’ü, Çağdaşlığı, Vatanseverliği, Bilimi, Hoşgörüyü kendimiz öğretmeliyiz. Sadece kendi çocuklarımıza değil, çevremize de bu gönüllü hizmeti yaymalı ve okullarımızı kontrol altında tutmalıyız.
İş başa düştü. Görelim bakalım, Türk Milletinin gönlünden Atatürk’ü ve Cumhuriyeti kopartmak mümkün mü?
El mi yaman, Türk Milleti mi yaman…
Sağlık ve başarı dileklerimle 3 Nisan 2012
Yorum Gönder