Başbakan, son iki yıldır İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü “faşist bir diktatör” olmakla, dindarlara baskı yapmakla suçlayıp duruyor...
Düne kadar bu suçlamalar konusunda sessiz kalmaya özen gösteren İnönü ailesi, dün ilk kez bu suskunluğu bozdu.
DİNİ KİTAPLAR
İlk açıklama İsmet İnönü’nün kızının kızı ve aynı zamanda CHP Milletvekili olan Gülsün Bilgehan Toker’den geldi.
Toker, Başbakan’ın 1 Şubat 2012’de, yaptığı konuşmayı hatırlatıyor.
Başbakan o konuşmasında, İnönü’nün de imzasını taşıyan 25. 11. 1944 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesini göstererek, şunları söylemişti:
“İsmet İnönü ve bakanlarının imzası ile yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbul Maarif Kütüphanesi tarafından yayınlanan ‘Tam Mevlidi Şerif’ ve Burdurlu Abidin Kara Aslan’ın İzmir Kültür Basımevi’nde bastırılarak yayınlanan ‘54 Farzlı Büyük ve Tam Namaz Hocası’ adlı kitaplar toplattırılmıştır. Bu, dönemin yöneticilerinin inanç özgürlüğüne karşı tavırlarının somut bir örneğidir.”
Gülsün Bilgehan Toker; bu sözlerin peşine düşmüş ve ortaya ilginç bir gerçek çıkmış... Gülsün Hanım’ın dün gönderdiği mektuptan aynen aktarıyorum:
“Duyunca, doğrusu bu yasaklamayı ben de çok garipsedim, içime dert oldu. Benim çocukluğum, namaz kılınan bir evde anneannem Mevhibe İnönü ile gittiğim mevlitlerde geçmişti. Bir hafiye gibi araştırdım. Bakanlar Kurulu Kararı’nın mutlaka bir de gerekçeli açıklaması olmalıydı. Ama Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde yaptığımız araştırmalar sonuç vermedi. Gerekçe, ortadan yok olmuştu! Yılmadık, sonunda yasaklanmış olan o kitapları bulduk. Kitapları, aralarında bir de eski Diyanet İşleri Başkanı’nın olduğu din uzmanlarına incelettim ve gerçek ortaya apaçık çıktı!
Evet, kitaplar toplattırılmıştı; çünkü:
Her iki kitaba da aslıyla uygun olmayan, İslamiyet’e aykırı, Müslümanlık karşıtı bölümler eklenmişti. Mevlit de namaz kitabı da gerçeklerine aykırıydı. Yalan yanlış bilgiler içeren bu kitaplar toplatılmış, doğruları basılıp halkın hizmetine sunulmuştu.
Şimdi; hayatta olmayan, kendilerini savunamayacak insanları haksızca eleştirmek bir Başbakan’a yakışır mı? İftira atmak Müslümanlıkta günah, siyasette ayıp değil midir?”
KURUCULUK TEKLİFİ
Aileden suskunluğunu bozan ikinci isim ise İnönü’nün en büyük torunu Hayri İnönü oldu. (Ömer İnönü’nün oğlu.)
O da dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan oldukça ilginç bir açıklama yaptı:
Meğer her fırsatta İsmet İnönü’yü hedef alan Başbakan Erdoğan, AKP’yi kurarken Hayri İnönü’ye “kurucu üyelik” teklifi götürmüş... Son yerel seçimlerden önce ise Gülsün Bilgehan Toker’e, Çankaya Belediye Başkanı olması önerilmiş...
Hayri İnönü, 11 yıl önceki o teklifi şöyle anlatıyor:
“Cüneyd Zapsu aracılığıyla bana ulaşarak parti programını gönderdiler ve ‘kurucu üye’ olmamı istediler. Bunun, İnönü soyadını kullanabilmek için bir taktik olduğundan kuşkum yoktu. Zapsu arkadaşım olduğu için nezaketen programlarını aldım. Bir gün sonra da tekliflerini reddettim. Eşim, bir gün beklediğim için kızdı bile...”
ASIL HEDEF ATATÜRK!
Hayri İnönü, kurucusu olma teklifi aldığı partinin liderinin, dedesine yönelik suçlamalarını ise şöyle değerlendiriyor:
“Dezenformasyon yapıyorlar. Aslında onlar da İsmet İnönü’nün neyi, neden yaptığını iyi biliyor ama ‘şimdilik’ Atatürk’e uzanamadıkları için İnönü ile uğraşıyorlar. Asıl hedefleri Atatürk... Bize 70 yıl öncesinin gazete kupürlerini gösteren kişi; daha dün Sudan’da El-Beşir, Libya’da Kaddafi, Suriye’de Esad gibi diktatörlerle can ciğer, sarmaş dolaş pozlar veriyordu. İnsan başkalarına hakaret ederken kendisine bakmaz mı?”
***
Evet... Tıpkı bugün yayımlanmamış kitapların başına geldiği gibi, geçmişte de yüzlerce kitap yasaklandı, toplattırıldı ve imha edildi...
Ama bunun üzerinden siyaset yapanların aynı zulmü yaşatmamaları ve en azından gerçekleri çarpıtmamaları gerekir diye düşünüyorum.
***
Günün Sorusu
Ankara Valiliği, Milletvekili Mustafa Balbay için “resmi koruma” görevlendirmiş... Soru; CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ten, İçişleri Bakanı’na:
6 Mart 2009 tarihinden beri Silivri’de tutuklu bulunduğunu bütün dünyanın bildiği Mustafa Balbay’ın bu durumunu Ankara Valiliği bilmiyor mu? Bilmiyorsa; Sayın Vali hangi gezegende yaşıyor?
*****
‘Dört özgür adam’la buluşma!
Bilirsiniz; davetten davete koşan gazetecilerden değilim. Ama önceki akşam bu kuralımı bozdum ve Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit’in bir süre önce cezaevinden tahliye olan gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır için verdiği yemeğe katıldım.
Nedim’in “meslekteki ilk müdürü”yüm ama Ahmet’i, Coşkun ve Sait’i ilk kez görüp, konuştum.
Özgür kaldıkları için mutlular...
Ama dördünün de aklı, içeride bıraktıkları kader arkadaşlarında...
Özellikle Müyesser Yıldız’ın adı ne zaman geçse; başlarını öne eğip, gözlerini kaçırıyor ve “Keşke bizi değil de onu bıraksalardı” diyorlar...
Genel durumlarını özetleyeyim:
Fişek gibiler... Enerji dolular... Yılmak bir yana, “gerçek gazetecilik” yapmak için daha da bilenmişler...
Ve hepsi de tutuklulukları sırasında haklarında “darbeci” diye atıp tutan “meslektaşları”yla karşılaşacakları günü iple çekiyorlar!
Sözüm o meslektaşlara:
Aklınız varsa kaçın kardeşim!
Bu çocukların size söyleyecek öyle lafları var ki; siz bile utanırsınız!
Yorum Gönder