Yaklaşık bir yıl önce, 22 Nisan 2011 tarihinde, elektronik ortamda yayınlanan Sol Portal’a yazdığım bir yazının başlığını, “Hile ile rejim değiştirmek” diye atmıştım. Bu yazıda; ülkede rejimin hile yoluyla, sahtekârlıkla, yolsuzluk yaparak, elektronik belleklerle, bilgisayar kayıtlarıyla oynanarak ve pusu kurarak değiştirilmeye çalışıldığına işaret etmiş, bu yöntemle uzun vadede sonuç almanın mümkün olmadığını vurgulamıştım.
Ancak bu durum, yani hile ile rejimi değiştirme girişimi, geçen bir yıl içinde artık sürdürülemez hale geldi. Hazırlanan tertip ve bu tertibin yöntemi olan sahtekârlık öyle hızla açığa çıkmaya başladı ki, AKP-Cemaat koalisyonuna kayıt şartsız destek verenlerin bile açıkça savunamayacağı bir tablo oluştu.
Ergenekon ve Balyoz davalarında iddia makamının polis desteğiyle mahkemeye sunduğu bütün kanıtların sahte olduğu ortaya çıkmaya başladı. Üniversitelerden, uluslararası bilirkişi kurumlarından gelen teknik ve bilimsel raporların tamamı, elektronik ortamda oluşturulan belgelerin sahte olduğu konusunda tam bir görüş birliği içinde.
Bu durumda Ergenekon ve bağlı davaların tümünün hemen düşürülmesi, tutukluların serbest bırakılması, yargılananların gördükleri maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi gerekiyor.
Dahası; bu komployu hazırlayanlar nerede, hangi makamda olurlarsa olsunlar derhal hukuk önünde hesap vermelidir.
Gelgelelim, durum bu kadar açık olmasına karşın hükümetten, adliyeden, polisten ve bu davalara sözüm ona çok demokratik gerekçelerle destek verenlerden “çıt” çıkmıyor.
Gelgelelim, durum bu kadar açık olmasına karşın hükümetten, adliyeden, polisten ve bu davalara sözüm ona çok demokratik gerekçelerle destek verenlerden “çıt” çıkmıyor. Çünkü bu ülkede iyi olanı eleyen, vasatı öne çıkaran bir düzen kuruldu. Tam bir yıl önce yazdığım gibi; ülkede ve toplumda adeta ‘negatif seleksiyon’ işledi, iyi olan elendi. Nitelikli, başarılı olan değil, niteliksiz, donanımsız ve kötü olan yükseldi. Dahası bütün bu işler büyük bir utanmazlık ve sinsilikle yapıldı.
Durum böyle olunca, iktidarın doğrudan mensubu, bağlantılısı ya da yandaşı olanların dışında kalanlar da adliyede, poliste, bürokraside, üniversitede, medyada sesini çıkarmadı. Korktular… Güç, iktidar ve servet karşısında sindiler. Oysa hayat ve tarih hiçbir zaman yakamızı bırakmayacaktır.
Tarihsel, siyasal ve sosyolojik gerçeklik şudur; bir ülkeyi, bir toplumu, bir siyasal rejimi sadece hile ve komplo ile değiştiremezsiniz. Rejimler net programlara sahip siyasal güçlerin açık mücadelesi ve çatışmasıyla değişir. Hile yaparak, oy oranlarıyla oynayarak, siyasal ve entelektüel rakiplerini sahte belgelerle tutuklayarak ve komplo düzenleyerek rejimi değiştiremezsiniz.
Yukarıda da belirtiğim gibi, kısa vadede sonuç alsanız bile uzun dönemde hedefinize ulaşmanız mümkün değildir. AKP-Cemaat iktidarı siyasal rakiplerini, muhalif aydın, gazeteci ve bilim insanlarını; projesinin önünde engel oluşturduğunu düşündüğü askerleri sahte CD’lere, düzmece belgelere, imzasız ihbar mektuplarına, gizli
tanıklıklara ve yalana dayalı davalar düzenleyerek tasfiye etmeye çalışıyor. Şimdilik sonuç almış gibi görünse bile, bir ABD-AKP-Cemaat projesi olarak gelişen ve Cumhuriyetin tasfiye sürecini büyük ölçüde tamamlayan ‘Ergenekon Darbesi’ uzun vadede başarılı olamayacaktır.
Bu darbenin aracı olarak kullanılan davalar şimdiden çökmeye başlamıştır. Tehlikeli olan şudur; toplumsal fay hatlarında biriken gerilim, yapılan hile ve sahtekârlıkların yol açtığı kişisel öfkeler ile birleşerek ki insanların hayatları ve gelecekleri karartılmıştır sert bir hesap sorma dalgasına yol açabilir. Belirtmeye bile gerek yok ki, bu durumda çok şey kırılıp dökülecektir.Yazık olacaktır
Yorum Gönder