Aylar öncesinde kabine ilk açıkladığında şaşkınlığımı dile getirmiştim. “Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanı” diyordu tüm gazete ve televizyonlar... Evet, bakan olmuştu ama ne Eğitim ne de Milli sıfatı yakışmıyordu isminin önüne…
O zaman kaleme aldığım yazıyı ‘ölesiye’ eleştiren insanlara tekrar sormak istiyorum ne düşündüklerini, özellikle de öğretmen arkadaşlarıma... Daha geçen hafta ki gazetelerde “üniversiteye giriş sınavı kalkacak” manşetlerinin üzerinden bir hafta geçmemişken daha dün Zaman Gazetesi’nde yer alan “üniversiteye girişte sınav sayısı artacak” manşetine ne tepki verdiler. İçin için güldüler mi benim gibi, yoksa okkalı bir küfür savurup fırlattılar mı gazeteyi yine benim gibi?
Eminim geçen hafta “ evet kalkmalı” diyenler, bu hafta da manşette gördükleri haberin ardından “tabii ki arttırılmalı” demişlerdir. Ne de olsa hükümetin dümen suyunda giden bu vicdan yoksunu insanlar göz göre göre eğitim sisteminin temelinin dinamitlenmesine, menfaatleri gereği çanak tutma gayretindeler...
Kameralar karşısına çıkıp “eğitim sistemini kökten değiştireceğim” diyen birine gösterilen tepkisizlik eninde sonunda gelip bizi bulacak emin olun. Sorgulamayın bakalım eğitimci dostlarım, yargılamayın insanların Milli Eğitimi babalarının çitliği gibi görmelerini… Ama ucu size ya da sizin evladınıza dokunduğunda en önde siz yürüyeceksiniz, en büyük tepkiyi siz koyacaksınız ortaya, kalıbımı basarım…
Önceden, ‘günlerce tartışılan, sonra kanunlaşan kararlar, artık kanunlaşıyor, sonrasında günlerce tartışılıyor.’ Düşünün bir kez, hangi eğitimciye, öğretmene, öğrenciye soruldu, hangi öğretim görevlisi fikir belirtti, hangi eğitim sendikasının görüşleri alındı, tek bir üniversiteden bu konuda araştırma ya da rapor istendi mi? Kime göre neye göre alındı eğitim alanındaki bu son kararlar…
“Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz” derler. Gelin isterseniz birazda kişinin lafına bakıp, ayinesinde yansıyan işleri gözümüzün önüne getirelim. Son dönemde yaşananları birde bu açıdan inceleyelim…
(Seçimden sonra yazdığım “Ömer Dinçer” adlı makaleden…)
Ömer Dinçer… 61. Hükümette Milli Eğitim Bakanı… Peki, nedir bu adamı bu yazının konusu yapan gelişmeler? 21 Mayıs 1995. Sivas’ta bir sempozyum... Konuşan yeni eğitim bakanı Ömer Dinçer: "Başlangıçta kurulurken ortaya atılan Cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet'in aslında artık ‘bizim için’ çok fazla bir mana ifade etmediğini söylemeliyiz." Kısacası çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanımız o dönemlerde Cumhuriyetin miadını doldurduğunu, manasızlığını, kendileri için bir anlam ifade etmediğini belirtmekte bir beis görmemiş. Artık “biz” derken kimi kastediyor bilemiyoruz.
Yine yeni bakanın Cumhuriyet karşıtlığını öğrendikten sonra Milliyetçilik ve ulus devlet hakkında ki düşüncelerine bakalım. Ne diyor bakan: “Uluslararası iş birlikleri giderek siyasallaşmakta ve ulusal devlet fikri yerine daha çok bölgesel devletlerin oluşturduğu bir yapıya dönüşmektedir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin öngördüğü ulusal devlet yahut milliyetçilik esaslarına dayalı devlet fikri yerine uluslararası işbirliği yapan ve belki de ‘siyasi olarak bütünleşen’ ülkeler söz konusu olmaya başlamıştır.” Kısacası Türkiye’nin Ulus Devlet özelliğinden vazgeçerek bölge ülkeleri ile birleşmesi ve federasyon kavramlarından bahsediyor. Milliyetçilikten duyduğu rahatsızlığı kusuyor konuşmasında…
Peki, Milli Eğitim Temel Kanunu 1. Madde ne diyor buna karşılık: “Milli Eğitimin Amacı; Atatürk inkılâp ve ilkelerine, Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek…”
Ve bu kurumun başına Ömer Dinçer getiriliyor. İşin daha da komik tarafı kendisi 2005’te YÖK tarafından Öğretim üyeliğinden ömür boyu atılıyor; sebebi ise kitaplarında intihal yapması.(yani aşırma, Türkçesi ise kopya) Ankara 1. İdare Mahkemesi tarafından cezası onaylanan, hırsızlık ve kopya gibi sebeplerden dolayı öğretmenlikten atılan birini de tüm öğretmenlerin başına geçirilmesini de sizin takdirinize bırakıyorum.
Gerçi naylon fatura, vergi kaçırma ve kaçak villa gibi cezalardan bu günlerde yargılanmaya başlayan Kemal Unakıtan’ın Maliye Bakanı olduğu bir ülkede Ömer Dinçer’in de Milli Eğitim Bakanı olmasını yadırgamamak gerek.
(Not: Siz bu yazıyı siyasi bir içeriğe sahip sanıyorsunuz ya; bu bir eğitim yazısıydı… İçinizde mutlaka fikirlerime tepki gösterenler çıkacaktır. O kişilere de tavsiyem; futbol taraftarı gibi parti tutup, eleştirilerinizi o yönde yapacağınıza yazı içeriğine eğitim yönünden bakmanız.)
Ömer YILDIZ
Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46
Sayfa: http://www.facebook.com/omeryildizyazilari
Yorum Gönder